Kandil ziyaretlerinin çözüm sürecinde ve devletin bilgisi dahilinde olduğunu vurgulayan Buldan, Soylu’nun “Gara’ya gitti” dediği HDP Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in de Gara’ya gitmediğini söyledi.
Buldan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
- Gare’yi konuşmaya devam edeceğiz, çok önemli bir kırılma noktası. Halk adına iktidardan hesap sormaya devam edeceğiz. İktidar olmanın sorumluluğu insanları ölü olarak değil canlı getirmektir. Gare’den kaçıyorlar, çünkü suçlular. İktidar Gare meselesinde çok açık ve net suçludur. Amaçlarının Gare’de o insanları kurtarmak olmadığı ayan beyan ortadır. Amaçları bu olsaydı yöntem bu olmazdı. Operasyon değil diyalog yolu mutlaka seçilmeliydi. Bu yol geçmiş dönemlerde 335 insanın diyalog yoluyla Türkiye’ye getirildiğini, ailelerini teslim edildi.
- Hedefleri Gare’den kullanabilecekleri siyasi bir hikâye çıkarmaktı. Gare’ye kendi iktidarlarını kurtarmak için gittiler. Gare’den bir müjdeyle dönmeyi umuyorlardı, 13 insanı siyasi hesaplarını ne yazık ki feda ettiler. Gare gerçeği budur. Siyasi amaçlarını gerçekleştiremeyince dört koldan HDP’den saldırmaya başladı.
- Özhaseki biz seni Allah’a emanet ediyoruz. 6-7 önce alıkonulan bir asker annesinin ricası üzerine devreye girmiş olmamı, insani girişimimizi dahi utanmadan saldırı gerekçesi yapmaktadır.
- Bizim milletvekilimiz Gare’ye gitmemiştir. O tarihte nerede olduğu bellidir. Bu kara propagandanın altında nasıl kalacaklarını düşünmüyorlar mı? Bizim milletvekillerimizin Gare’de ne işi var? Erbil’e zaman zaman vekillerimiz gider gelirler.
- (Buldan’dan Soylu’ya) Bunların bir fotoğrafçı bakanları var; çözüm sürecindeki fotoğraflarımız üzerinden algı yaratma telaşında. Bu bakan Erdoğan’ın koltuğuna açıkça göz dikmiştir. Savaşınızı HDP üzerinden yürütmeyin. Aynı bakan heyetimizin çözüm sürecinde devletin ve iktidarın bilgisi, onayı ve ricası dahilinde gerçekleştirdiği ziyaretin fotoğraflarını gösterdi. Bunun adı algı yaratma çabası.
- O fotoğrafları keşke önce kendi genel başkanına gösterseydin. Erdoğan o süreci çok net bildiği için keşke önce ona gösterseydi.
- “İmralı’da sayın Öcalan’la yaptığımız her görüşme devletin ve hükümetin bilgisi ve onayı dahilinde yapılmıştır”
- Biz çözüm sürecini 3 ayak üzerinden götürdük. Birinci ayak İmralı, ikinci ayak Kandil, üçüncü ayak da hükûmet ve devlet kanalıydı. O süreçte İmralı’da sayın Öcalan’la yaptığımız her görüşme devletin ve hükümetin bilgisi ve onayı dahilinde yapılmıştır. İmralı ziyaretinden sonra devlet ve hükümetin onayıyla Kandil’e gidiyorduk. Görüşmenin sonucu devlet ve hükümete aktarıyorduk. Devlet heyeti ise bu bilgileri biz İmralı’ya gitmeden önce kendisi gidiyor, bu bilgileri götürüyor, Sayın Öcalan’la görüşmeleri gerçekleştiriyor, arkasından bizi İmralı’ya gönderiyordu
- Sonra çözüm heyeti İmralı’ya gidiyordu, sayın Öcalan devlet heyetiyle görüşmenin çerçevesini bize aktarıyor, devlet heyetiyle görüşme yaptıktan sonra devletin bilgisi ve onayı dahilinde oradaki PKK yetkililerine anlatıyorduk.
- Bir defasında Kandil’e görüşme gerçekleştirdiğimiz sırada yukarıda 2 İHA tepemizde dolaşıyordu. Bir hareket gördüğü anda bulunduğu yeri bombalar. Ağaçların altına girdik, daha sonra toplantımızı gerçekleştirdik. Ankara’da devlet ve hükümet yetkilileri ile görüşme gerçekleştirdik. Üzerimizden İHA’lar geçti dedik, ‘Sizin güvenliğiniz için oradaydı’ dediler.”
“Her yaptığımız görüşme kayıtlarda mevcut”
- Bütün bunlar devletin kayıtlarında mevcuttur. Her yaptığımız görüşme kayıtlarda mevcuttur. Ben ne bir fazlasını ne bir eksiğini anlatmıyorum. “Soylu efendi iyi dinlesin bunları.
- Kandil fotoğrafları PKK’den silahları bırakacaklarına dair mektupları aldığımız ziyaretlere aittir. Kandil’deki fotoğraflar daha sonra basına yansıdı. İmralı da çekilen fotoğrafı kim çekti ve bize verdi?
- Dolmabahçe mutabakatı fotoğrafını da biz çekmedik. Her üç fotoğrafın da amacı aynıdır, kimler tarafından çektiği de açıkça ortadır. Dolmabahçe mutabakatının açıklandığı gün ince bir ayrıntı var. O salonda kimin nerede oturacağını belirleyen bile bizzat Erdoğan’ın kendisiydi. Bu gerçekleri bir kenara bırakıp, algı operasyonlarıyla sorumluluktan kurtulacağınızı sanıyorsanız çok büyük yanılıyorsunuz. O süreç halklarımızın geleceği için, bedenlerin toprağa düşmemesi için fedakârca yürütülen bir süreçti.
- Bugün de olsa hiç tereddüt etmeden aynı fedakârlığı yapmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Yeter ki tek bir insanımızın bile burnu kanamasın. Bırakın yaşamını yitirmesini tek bir insanımızın tırnağına taş değmesin diye biz bu fedakârlığı yapmaya hazırız. Ne mutlu bize ki 3 yıl boyunca çözüm sürecinde cenaze gelmedi. Yürüttüğümüz onurlu duruş vardı, biz bu onurlu duruşun arkasındayız. Çözüm sürecinde bize vaat ettiklerinizi yeri ve zamanı geldiğinde açıklayacağız.
“Gergerlioğlu Türkiye toplumunun vicdanı, sesi, kulağı”
- HDP’ye saldırdıkça kaybettiklerinin farkında değiller. Elinizden geleni ardınıza koymayın. Ömer Faruk Gergerlioğlu Türkiye toplumunun vicdanı, sesi, kulağıdır. Gergerlioğlu’nun yaptığının zerresini siz yapmadınız.