Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yine kahkahalarıyla gündemde. Peki neden gülüyor? Normal zamanlardan söz etmiyorum elbette. İster güler ister ağlar. Ama yas evinde gülene iyi gözle bakılmaz. Ülkenin büyük dramları atlatmaya çalıştığı zamanlarda onun neşeli, kahkahalı kareleri düşüyor önümüze. İdlib’de 34 asker şehit olduğu gün ya da Van’da insanlar çığ altında ölüm kalım mücadelesi verirken de neşesi yerindeydi. Son kare artık bardağı taşırdı; Gara’da şehit olan 13 asker ve polisin aileleri, bayrağa sarılı şehitlerin başında ağlaşırken, o yine şakalar yapıyor ve gülüyordu. Hem de canlı yayında.
Şöyle bir düşünün, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu gülseydi ne olurdu? Ya HDP’li bir isim… maazallah kıyamet kopardı. Oysa onlarınki sadece saygısızlık sayılırdı; operasyonla ilgili ne yetkileri ne sorumlulukları var. Erdoğan üzülmüş gibi bile yapmıyor. 7 Haziran 2015’te partisi tek başına iktidarı kaybettiğindeki fotoğrafa bakın. Oradaki hüzün ve endişeyi, Rize kongresinde çekilen şen şakrak yüzde niye göremiyoruz?
Doktorlara sorarsanız, münasebetsiz zaman ve zeminlerde gülmenin beyin tümöründen filan kaynaklandığını söyleyebilirler. Ben öyle olduğunu sanmıyorum. Bu daha çok vicdan tümörüne benziyor.Böyle bir günde cumhurbaşkanı olduğunu unutup AKP lideri şapkasıyla kongre yapmak zaten kabul edilemez bir durum. Devlet ciddiyeti ve devlet adamı vakarına yakışıyor mu o salondaki manzara.O kahkaha siyasal olarak da yanlış. Toplumun önüne çıkıp oy isteyecek birinin böyle bir acıyı görmezden gelmesi düşünülemez. Bunun kendisine oy kaybı yaşatacağından endişe eder. Erdoğan sırça köşkünde, toplum ve sosyal hayattan kopuk, tecrit edilmiş bir hayat yaşıyor. O yüzden ‘açım’ diyene ‘abartma’ diye cevap veriyor. O cevap bana çok doğaçlama gelmişti. Düşünülmüş ve hazırlanmış cevap olsa başka şeyler söylerdi.
Erdoğan siyasal gerçeklikten de kopuyor bence. Bunun iki sebebi var: Kendine aşırı güveni ve sosyal gerçeklikten uzak kalışı. Kitleleri daha önce ikna ettiği gibi kolayca kandırabileceğini düşünüyor. Karizmanın üstüne bir de medya tekelini koyunca en uçuk başarı hikayesine bile müşteri bulacağına inanıyor. Toplumu öylesine aşağı görüyor ki -mış gibi yapma gereği bile duymuyor. Ancak ekonomideki kötü gidişin hipnoz bozucu etkisini göz ardı ediyor. Açlık ve işsizlik, insanların gözündeki perdeleri aralıyor. İlk defa bu kadar etkili ve yüksek sesli bir sorgulama yaşıyor. Hem de medya ve muhalefetin sünepeliğine rağmen.
Kahkaha atan, şakalaşan cumhurbaşkanı fotoğrafı, gazetelerin birinci sayfasında yoktu. Normal şartlarda sempatik bulup büyük kullanırlardı. Neden yoktu? Çünkü mahallede cenaze olduğunda evinde çocuklara televizyon açtırmayan bir topluma servis edilecek bir kare değil. Bir de şöyle bir hesap yapıyorlar: 7 Haziran sürecinde iktidarı geri almalarına yarayan şiddette hedefi hep ötekilerdi. Ne yazık ki kendi kitlesine o acıyı yuhalatmayı bile başarmıştı. Şimdi ateşin düştüğü yerde AKP’liler de var. Erdoğan fark etmiyor veya umursamıyor ama çevresindekiler o kahkahanın maliyetini görebiliyor.
En büyük acıları yaşayan insanlarla paydaş olmamanın siyasi sonuçları bir yana, empati eksikliği ve insani değerlerden kopuşun göstergesi. Politikacıların başarı ve sevinci araçsallaştırmasına alıştık. Çok mahzurlu da değil. Fakat acıyı bir siyasi manivela olarak kullanmak ve bunu yaparken de canı yanana saygı duyma ihtiyacı dahi hissetmemek… Asıl sorun burada. İlkesizlikle izah edilemeyecek bir vaka ile karşı karşıyayız. Psikiyatrik çözümlemelere ihtiyaç var. İçten içe sevinmek ilkesizlik; saklama ihtiyacı hissetmek, sevincini pişkince sergilemek ise hastalıklı bir psikoloji demek. Ve ülkenin dümeninde o oturuyor. Herkese geçmiş olsun.