Barla ; Bir küçük karye…
Azîz misâfiri sâyesinde ismi bütün dünyâca duyulan minik bir belde…
Devrin Muktedirleri Üstâd Bedîüzzamân Saîd Nûrsi’yi toprağın altına koyar gibi, yeri, yurdu, yolu belli olmayan bu küçücük mezrâya sürgün ettiler…
Emelleri ilim deryâsı olan Nûr Üstâd’ı yokluğa mahkum etmekti, kimse duymasın, kimse bilmesin istiyorlardı.
Kaderî planda ise Yokuşbaşı Mescidi önündeki Çınar üzerinde duran eğreti köşkten aktar-ı âleme ders vermek, ses işittirmek, İslâm ve Îmân Hakikâtleri’ni en ücrâ köşelere kadar duyurmak vardı.
Mübârek Dershâne, Koca Çınar, Çam Dağı, Katran Ağacı, Cennet Bahçesi, Nûrlar ve Üstâd’ın saltanat menzilleriydi.
İlim, amel, evrâd, ezkâr, duâ ve Nûr Üstâd’ın çile içinde çile, hizmet içre hizmet menzilleri…
Kendi nefsine oku !
Üstâd Hazretleri teneffüs için Çam Dağı’na çıkardı, ara sıra talebeleriyle de gittiği olurdu, yine teneffüs için çıktıkları günlerden biriydi…
Şakirdleri etrâfına oturmuş ellerinde Nûrlu Mesnevî Üstâd’la berâber okuyorlardı…
Okuyan talebe “Bil ey gâfil Saîd” deyince, Üstâd başını kaldırdı, kısık sesiyle “Benim nefsimi niçin ithâm ediyorsun ? Kendi nefsine oku keçeli” deyiverdi…
Evet, Kendi nefsine oku !
İşte okuma adına ilk ders ; Herkes Nûrlar’ı, her dersi önce kendi nefsine okumalı.
Nûrlar köşede, bucakta saklansın, raflarda yerini alsın diye yazılmadı, onlar okunmak, anlaşılmak, yaşanmak için binbir zorlukla, yoklukla kaleme alındı…
Kan ve gözyaşı mürekkeple karışarak yazıldı…
Ümîd insanı Bedîüzzamân ise kükrüyordu “Kardaşım Nûrlar’ı bütün dünyâya okutturacağım”
Ve, biiznillâh okutturdu da…
Üstâd’ın okuyanlardan isteği ;
O Kur’ân’dan süzülmüş bu güzîde eserlerin değeri bilinerek okunmasını arzu ediyor ve yine bahis geldikçe nasıl okunması gerektiğini nazara veriyordu…
Muazzez Üstâd’ın müteaddid yerlerde salık verdiği, dikkât çektiği hususlar şunlardır ;
a) Bütün külliyâtı okumak, hemde defâlarca…
b) Her gün tefekkürle, aşkla, zevk-i rûhâni ile okumak.
c) Hiç okumamış gibi zevk ve heyecanla okumak.
d) Dikkatle, merakla okumak.
e) Acele etmeden yavaş yavaş okumak.
f) Sabır, sebat ve sadâkatle okumak.
g) Ve en önemlisi “gazete gibi” okumamak...
Üstâd’ın okuma ve okutma tekniği ;
O namazlardan sonra bilhassa Sabah Namazı sonrası eserleri talebeleri ile berâber ya okur, ya okuturdu…
Herkes oturur ve okunan yerden devâm ederek, dönerli berâberce okurlardı. Bu tarz okuma öğrencilerin kaldığı evlerde, ders yapılan her yerde yıllarca devam etti…
Yine Nûrlar’ı yazarken ve tashîh ederken ayrıntılı bir okuma yapılırdı.
Bu mânâda çok net olan gerçek şudur, belkide o dönem için Nûrlar’ı en çok okuyan bizzat Bedîüzzamân Hazretleri’dir…
Hepimizin bildiği gibi, meselâ İhlâs Risâlesi’ni binden fazla okuduğunu söylemektedir.
Yine Nûr Üstâd evvelden ezberlemiş olduğu seksen kadar eseri Çınar üzerindeki ahşap köşkünde vızır vızır ezberden tekrâr edip, okuduğu gibi, talebelerinin de Risâleler’i bu şekilde evrâd olarak okuyabileceğini söylemektedir.
Yılmadan, bıkmadan, dağda, kırda, bayırda hasılı heryerde okur ve okuturdu.
Nûr Talebeleri’nin okuma ile ilgili tavsiyeleri ;
Birçok Nur Talebesi’nin anlatımına göre Zübeyir Gündüzalp Ağabey Nûrlar’ın okunmasıyla ilgili şunları tavsiye ederdi :
– Aklınızı çalıştırarak, kullanarak okuyunuz.
– Yüksek yerlerin hâfıza üzerindeki te’siri büyüktür, açık hava ve yüksek yerlerde okumaya çalışınız.
– Ezberlemek hâfızanızı açar, ezberleyiniz.
– Yatarken imânî bahisleri okuyunuz.
– Harfi harfine okuyarak, kitabî olmaya gayret ediniz.
– Tenkid için okuyan, istifâde edemez.
– Başkası için okuyan, istifâde edemez.
– Hizmet için değil, nefsimizi ıslâh için okumalıyız
– Kendi nefsi için okuyan, istifâde eder.
– İstidâtlarımızı inkişâf ettirmek için çok okumak lâzım.
– Kardeşim eserler 180 değil, 1080 defa okunsa yine azdır.
– Bütün problemler okumamaktan, okuyamamaktan çıkıyor
– Okuyamamaktan korkmalıyız !
– Dâima okumalıyız.
Yine Zübeyr Ağabey’e göre bu hayattaki en mühim iki şey :
1.. Nûrlar’ı okumak
2.. Uhuvvet ve ihlâsla hizmet etmektir…
Mustafa Sungur Ağabey’in dikkat çektiği mes’ele ise şöyle aktarılmaktadır ;
“ Kardeşim Risâle-i Nûr’u bin kişi duyar, yüz kişi okur, on kişi anlar, bir kişi istikâmette kalır, çok okuyun. ”
( Sungur ve Bayram Ağabeyler’in ders halkasında oturmak, okumak, dinlemek birçok Nûr Talebelesi bu garibe de nasîb olmuştur… )
Büyüğümüz’ün üzerinde durduğu hususlar ;
Büyüğümüz anlattığı mes’elelerin neredeyse çoğunun fezlekesini Nûrlar ile koyar, satır-satır, nokta-nokta eserlere hakimdir ve şunları tavsiye eder ;
a.. Müzâkere ederek okumalıyız ; Hazırlanarak, karşılıklı, üzerinde itinâ ile durarak berâber okunmalı.
b.. Berâber okuduğumuz arkadaşlarımızın mütâlâ ve fikirlerini almalıyız.
c.. Başkalarına değil, kendi nefsimize okumalıyız.
d.. Gece teheccüdden sonra ferden beş sahife dahi olsa okumalıyız.
e.. Anlamak için duâ ederek okunmalıyız.
Büyüğümüz’ün ders halkasında Tefsir, Hadis ve Fıkıh eserlerinin evvelinde dâimâ Risâleler’den bir parça okunmaktadır…
Ferdî (Şahsî) okuma ;
Herkes alışkanlık hâline getirip, muhakkak günlük olarak birkaç sâhife okumalı…
Azda olsa devam evlâdır.
Yeni başlayanlar ilk okumalarını kelimeler üzerinde çok durmadan yapmalı, dile yatkınlık kazanmalı, okuma ve devir sayısı arttıkça kelimelere, dini terim ve terminolojiye daha hassas gözle bakmayı deneyip, yavaş yavaş ihtisâs, araştırma, derinleşme yoluna girmelidir…
Bizler talebelik yıllarımızda yanlız olduğumuz zaman “sesli” okumaya gayret ederdik, ben şahsım adına bu tarzın çok fâidesini gördüm.
Daha sonra Kitaplar sıralı yahut konu konu okunabilir…
Not almak, çizerek okumak, her okunanı dostlarla paylaşmak eserlerin zihnimizde kalıcı olmasına yol açacaktır.
Birlikte müzâkereli okuma ;
Eserleri daha içsellestirip, anlama ve kavramanın en güzel yolu budur…
Geçmişten günümüze gelen bir örf şeklinde Risâle-i Nûrlar ders halkaları şeklinde okunmakta ve talebeler ağabeylerinden istifâde etmektedir.
Bu derslerde ilim ve tecrübe sâhiplerinin müzâkere ve mütâlâları doyumsuzdur.
Evet Nûrlar dikkatle, özellikle büyüklerden faydalanılarak okunmalıdır.
Eserleri farklı ses ve farklı renklerle berâber okumanın çok büyük getirisi olacağını düşünüyor ve sâdece Nûr Câmiâsı’ndan insanlarla değil imkan olsa her camiâdan değişik şahıslarla eserleri müzâkere etmek gerektiğine inanıyorum…
Çok katılımlı, çok renkli mütâlâ ortamı önümüze çok engin ufuklar açacaktır.
Nûrlar’ı Hocaefendi ile okumak ;
Acizane bu hususta bizleri hep şanslı görmüşümdür, önümüzde Hocaefendi gibi bir rehber varken O’nun anlayışı, kasetleri, vaâzları ve eserleri ile Risâleler’e nazâr etmek, eserleri çok daha iyi anlamayı, yaşamayı sağlayacaktır…
Evet, bu hususta kendimizi talihli olarak görür ve Hocaefendi zâviyesinden Nûrlar’a bakarak çağın yarasına melhem olabileceğimizi düşünürüm.
Kavramak için her vesîleyi değerlendirmek ;
Yine Risale-i Nûrlar Üstâd Hazretlerinin hayâtı, ilgili şahıslar, talebeler ve muhaliflerin hâtıraları, yazıp çizdikleri, yazım tarihleri ve o tarihlerdeki olaylar ile kritize edilerek okunmalı ve derûnuna nüfûz edilmeli…
Nûrlar’a dair her eser, her araştırma, her vesîle, her bilgi, her şahıs değerlendirilmelidir.
Ayrıca bu dâireye giren herkes asgari olarak Kelâm, Akâid, Tefsîr ve diğer Dîni İlimler ile Terminoloji hakkında bilgi sâhibi olmaya çalışmalıdır…
Dijital imkânlar ;
Unutmadan hatırlatmalıyım günümüzün teknolojik, dijital imkân ve ortamları, bu mecrâdan kolayca erişebileceğimiz herşey eğer seçerek, isâbetli kullanabilirsek bizleri dahada zenginleştirecektir.
Şimdilerde bütün külliyâtı cebiniz yada çantanızda taşıyıp satır satır, ayet ayet, kelime kelime ayrıntısına, mânâsına kadar inceleyip, irdeleyebiliyorsunuz, ne büyük saâdet…
O da yetmedi bir video açıp ilgili bahsi yetkin şahıslardan, evde, yolda, arabada dinleyip, izleyebiliyorsunuz…
Aslında okumamak, dinlememek için hiçbir mâzeretimiz kalmadı, yeterki isteyelim.
Okuyan ve okutanların üzerinde mutâbık olduğu tarz ;
Nûrlar ;
Duâ ederek,
Doğru zamanda
Sakin bir alanda,
Günlük planlı,
Devamlı,
Sözlük, Lügat kullanarak
Not alarak
Sorarak
Birlikte müzâkere ve mütâla ile
Ve sonrasında anlatıp, uygulayarak okunmalı…
Hazîne-i Nûr ;
Elimizde çok kıymetli bir hazine var, çok iyi değerlendirmeli, yararlanabileceğimiz her yönünden azamî fâidelenmeli, önümüze gelen her fırsatı Nûrlar’ı okuma, okutma, anlama, anlatma ve yaşama adına kullanmalıyız.
Unutmayınız, Risâle-i Nûrlar bir fidanlıktır, bu hârika bahçeye her giren kabiliyeti ölçüsünde istifâde ve istifâza eder…
Berâ-i mâlumât ; İnşaallâh Nûrlar’ın dili, yeni neslin dili anlama zorluğu ve sadeleştirme üzerine üçüncü bir yazı yazmaya çalışacağım.
@MANSURTURGUT