Dr. Ali Yurtsever
Son bir kaç sene Türkiye’deki zulmün neticesi tenkilde kaybettiğimiz 700 civarındaki canlara üzülürken, bir de son bir sene içerisinde korona salgınından dolayı çok değerli canlar yitirdik. Bir taraftan yitiklerimize üzülürken diğer taraftan, her meselede olduğu gibi buradan da çıkaracağımız dersler, alacağımız ibretlerle hayatımızı, dünyamızı daha anlamlı hale getirebiliriz.
Avrupa’da etkileyici sohbetleriyle binen Halil Şimşek Hoca, geçen gün hayatını kaybetti:
NİJERYA’DAN HÜSEYİN HOCA, ALMANYA’DAN HALİL HOCA!
Burada bilhassa son iki kaybımız, Nijerya’dan Hüseyin Baydar Hoca ile Almanya’dan Halil Şimşek Hoca merhumlar özelinde, bilhassa dikkatimi çeken hususlar üzerinde durmak istiyorum. Öncelikle her ikisi için de Rabbimden rahmet, mağfiret diliyor, yakınlarına, sevenlerine sabırlar diliyorum.
Her ikisi için de muhteşem denecek ölçüde büyük katılımlı taziye toplantıları düzenlendi; bu toplantılarda, kendilerini yakinen tanıyan, seven, takdir edenlerin, onlar hakkındaki hüsn-ü şehadetleri dile getirildi.Bilhassa dikkatimi çeken husus, bu iki merhumun haklarında serdedilen hususiyetlerdi; onları, mütevazı, fedakâr, samimi, ihlaslı, beklentisiz, sabırlı, hoşgörülü olarak tarif ettiler. Halil hoca ile yakın bir tanışıklığımız olmasa da Hüseyin hoca ile Nijerya’da on gün kadar beraberliğimiz olmuştu, bu mezkûr hususiyetlerine ben de bizzat şahidim.
Merhum Hüseyin Baydar bir programda.
HİZMET’İN FORMATI, RESMİYET, ŞAFFAFİYET, MAKAMLARIN HESAP VEREBİLİR OLMASI!
Son 7 senedir Hizmet Hareketi’nin başına gelen imtihanlar neticesinde çok farklı tartışmalar başladı, halen de sürüyor. Çok farklı eksenlerde devam edegelen tartışmalarda en temel eksen, hizmetin formatı, resmiyeti, şeffafiyeti, makamların hesap verebilir hüviyette olması. 50 yıldır Türkiye gibi, hürriyet, demokrasi, insan hakları, adalet, hukuk, insan hakları karnesi iyi’nin üzerine çıkamamış, çoğu dönemde orta ve zayıf olan bir ülkede, mezkûr hususiyetlerin tam anlamıyla uygulanmış olmasını beklemek, ülkenin gerçeklerinden haberdar olmamak demek.
Ancak, evrensel bu değerlerin büyük oranda yerleşik olduğu batı ülkelerinde var olmak isteyen hareketin de bu değerlerden taviz vermesi, idamına ferman demek. Bunun için, bu zamanda batı ülkelerinde Hizmet ‘in de bu formata girmesi yönünde ciddi adımlar atıldı ve uygulamalar başladı.
Her yeni sistemde olduğu gibi adaptasyon süreci sosyal olaylarda bugünden yarına tamamlanmaz, ve süreç içerisinde uygulamalar neticesinde kararların doğruluğu test edilir, bir kısım modifikasyonlarla süreç içerisinde kalibre olup oturaklaşır, Hizmet de bu süreci yaşıyor.
Bu dönemde her seviyeden, yaştan, çevreden paydaşların katılımları, kendilerinin geçmişteki müktesebatları ile bağlantılı olarak ifrat ve tefritlere varan teklifleri içinde barındırıyor. Bazen çok soğuk, katı, tam bir bürokratik bir yapı teklif edilirken, diğer yanda, “eskiden ne zarar gördük, aynen devam edelim” diyenlere de rastlanabiliyor.
DİNAMİKLERE SIMSIKI TUTUNMAK VE HESAP VERİLEBİLİRLİK!
Şahsi kanaatim ise; bizi bugünlere taşıyan, bizi biz yapan dinamiklere sımsıkı tutunarak, ama şeffafiyet, hesap verilebilirlik, gerçek anlamda istişare, tahkim, teftiş gibi olmazsa olmazları da ciddi anlamda kurumsallaştırarak ileriye yürümek.
Bu yazının sebebi ise iki merhumun bize hatırlattığı, bizi biz yapan değerlere, dinamiklere sımsıkı tutunmak meselesi. Binlerce insanın hüsn-ü şehadetinde gördük ki, öteye giderken bize en çok lazım olacak değerler bu değerler ve bizim en büyük davamız, ahireti kazanma davası! Batıda güzel oturmuş evrensel değerleri içselleştirip kurumsallaştırırken, zinhar bu değerlerimizden uzaklaşmayalım; zira bu ikisi zaten birbirini nakzetmiyor, ikisi çok mükemmel şekilde mezcedilebilir.
KİMSE YOKKEN, BU DAVAYI OMUZLAYANLARA, SAYGI VE SEVGİDE KUSUR ETMEMEK!
Sabıkun evvelun dediğimiz, bu davayı ilk omuzlayanlar, kimse yokken, büyük fedakarlıklarla omuzlarını değil tüm vücutlarını davanın altına koyanlara, saygıda, sevgide kusur etmemeli, beklentisiz olmalı, fedakarlık, tevazu, ihlas, samimiyet, sabır, hoşgörü artarak devam etmeli. Zira, belki bu evsafa, Rabbim bunca semereyi lütfetti, bu kadar kısa zamanda dünyanın her yerine sizleri mübelliğ olarak gönderdi. Bu güzel vasıflar giderse belki Rabbin lütfu da, bereketi de, rahmeti de azalır ve aynı ölçüde bir neşv u nema vermeyebilir.
SÖYLEMLERİMİZE, EYLEMLERİMİZE SON DERECE DİKKAT!
Bu vefatlar ve son süreçteki gözlemlerim bana bunları ilham etti; hepimizin en büyük derdi, şu üç günlük dünyayı en verimli şekilde değerlendirip Rabbin huzuruna ak-pak olarak çıkmak… Öyleyse, söylemlerimize, eylemlerimize, açıklamalarımıza son derece dikkat ederek, kazanma kuşağında kaybetmeyelim, Rabbim bu yolda yar ve yardımcımız olsun…