ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, düzenlediği basın toplantısıyla dünya genelinde insan hakları standartlarının ele alındığı yıllık raporu açıkladı. Raporun Türkiye bölümünde insan hakları ihlalleri ve ifade özgürlüğü alanında gerileme yıl boyunca yaşanan çarpıcı örneklerle gösterildi. Raporun Türkiye bölümlerinde yer alan dikkat çekici bazı noktalar şunlar:
– İnsan hakları grupları, 2016 darbe girişiminin ardından Gülen cemaati veya PKK ile bağlantılı oldukları iddiasıyla yüz binlerce kişinin gözaltına alınmaya, tutuklanmaya ve yargılanmaya devam ettiğini kaydettiler. Soruşturmalar çoğunlukla şüpheli kanıtlara dayanıyor, kanunların gerektirdiği yasal süreçlere uyulmuyor.
HEDEF MUHALEFETİ ZAYIFLATMAK
– Türkiye hükümeti terörle mücadele yasalarını, muhalif siyasi parti üyelerine, insan hakları aktivistlerine, medya kuruluşlarına, şüpheli PKK sempatizanlarına ve Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddia edilen üyelere veya gruplara karşı geniş ölçüde kullandı. Bu yasalar şirketlerin, hayır kurumlarının veya işletmelerin varlıklarına el koymak için de kullanıldı. İnsan hakları grupları, tutukluların çoğunun terörizmle bir bağlantısı olmadığını ve eleştirel sesleri susturmak veya iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) karşı siyasi muhalefeti zayıflatmak için gözaltına alındıklarını iddia etmektedir.
ŞÜPHELİ DELİLLER YAPILAN TUTUKLAMALAR
– Temmuz 2016’daki darbe girişiminin 4. yıldönümünde hükümet, darbe girişiminden bu yana 597 bin 783 kişi hakkında yasal işlem başlatıldığını, 282 bin 790 kişinin gözaltına alındığını, 94 bin 975 kişinin Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddiasıyla tutuklandığını duyurdu. 2020 yılında 39 bin 719 kişi hakkında yasal işlem başlatıldı, 21 bin kişi gözaltına alındı ve 3 bin 688 kişi tutuklandı. Temmuz ayında Adalet Bakanlığı, hükümetin darbe girişiminden bu yana Gülencileri hedef alan yaklaşık 100 bin operasyon düzenlediğini bildirdi. Yerel ve uluslararası hukuk ve insan hakları uzmanları, bu tür davalarda savcılar tarafından sunulan delilleri yeterliliğini sorgulamakta, yargı sürecini eleştirmekte, yargının tarafsız olmadığını ve sanıkların kendilerine yöneltilen suçlamalarla ilgili delillere erişiminin çoğu zaman engellendiğini ileri sürmektedirler.
Hükümet Gülen cemaati üyesi olduğunu iddia ettiği kişileri tutuklamak için dünya çapında girişimlerde bulundu. Hükümetin diğer ülkelere, yasal süreçleri takip etmeksizin belirli kişilere karşı olumsuz tedbirler almaları için ikili baskı uyguladığına dair güvenilir raporlar bulunmaktadır. BM özel raportörlerinin Mayıs ayında hazırladığı bir rapora göre, hükümetin 2016 darbe girişiminden bu yana 100’den fazla Türk vatandaşını Türkiye’ye zorla nakletmek için diğer devletlerle işbirliği yaptığı bildirildi. Ocak ayında Arnavutluk, Gülen hareketiyle bağlantılı bir okulda öğretmenlik yapan Türk vatandaşı Harun Çelik’i 2019’da sahte belgelerle seyahat ettiği için tutukladıktan sonra Türkiye’ye sınır dışı etti. Çelik’in avukatı, Çelik’in Arnavutluk’ta gözaltındayken sığınma talebinde bulunduğunu ve Arnavutluk’un onu ülkesine geri gönderdiğini bildirdi. Yetkililer, İstanbul’a vardığında Çelik’i gözaltına aldı. Türk medyası, geri göndermeyi Türk devlet istihbaratının başarılı bir operasyonu olarak duyurdu. Bu şartlar altında ülkeye dönen kişiler, genellikle Gülen hareketiyle olan ilişkileri nedeniyle yasal işlemlerle karşı karşıya kaldılar.
YARGI ÜZERİNDEKİ YÜRÜTME VESAYETİ
– Bazı davalarda mahkemeler kanunu eşit olmayan bir şekilde uygulamaktadır; insan hakları aktivistleri mahkeme ve savcı kararlarının yürütmenin müdahalesine maruz kaldığını iddia etmektedir. Ocak ayında Ankara’daki bir temyiz mahkemesi, darbe girişimine katılmakla suçlanan eski üç yıldızlı general Metin İyidil’e ömür boyu hapis cezası veren bir alt mahkemenin kararını bozdu. İyidil’in serbest bırakılmasından iki gün sonra başka bir mahkeme yeniden tutukluluğunu kararlaştırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ankara temyiz mahkemesinin beraat kararını alenen eleştirmesinin ardından mahkeme İyidil’in yeniden tutuklanmasına karar verdi.
– Hükümet, “Gülenci” örgütlere üye olduklarını iddia ederek, diğer ülkelerde geçici oturma izni olan bazı vatandaşların pasaportlarını yenilemeyi siyasi gerekçelerle reddetmeye devam etmektedir; bu kişiler ikamet ettikleri ülke dışına seyahat edememektedirler.
İHRAÇ EDİLEN MEMURLARIN AİLE ÜYELERİNİN HEDEF ALINMASI
– Hükümet, terörle mücadele yasasını kullanarak, aranan şüphelilere baskı uygulamak için aile üyelerini hedef aldı. Hükümet önlemleri arasında, devlet kurumlarından uzaklaştırılan veya ihraç edilen memurların aile üyelerinin pasaportlarının iptal edilmesi de yer aldı. Bazı durumlarda hükümet, Gülen hareketiyle bağlantılı olarak aranan veya suçlanan ülke dışındaki kişilerin reşit olmayan çocuklarına pasaport vermeyi reddetti. Hükümet, Gülen hareketiyle veya başarısız darbe girişimiyle bağlantılı olmakla suçlanan on binlerce vatandaşın yanı sıra onların geniş aile üyelerine yurt dışı seyahatlerine kısıtlamalar getirdi.
KANUNU AYKIRI EL KOYMALAR
– Türkiye Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na göre, hükümet 2016 darbe girişiminden bu yana Temmuz ayı itibarıyla tahmini 61,2 milyar lira (7,85 milyar dolar) değerinde 796 işletmeye el koydu. Mart ayında yayınlanan bir STK raporu, kanuni düzenlemelere aykırı şekilde, 2016 darbe girişiminden bu yana medya kuruluşları, okullar, üniversiteler, hastaneler, bankalar, özel şirketler ve diğer holdingler de dahil olmak üzere 32,2 milyar dolar değerinde işletme ve ticari varlığa el konulduğunu tahmin etmektedir.
SAVCILAR MİT GÖREVLİLERİNİ SORUŞTURAMIYOR
– Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensupları, terörle mücadelede yer alan güvenlik görevlileri kanunen kovuşturmadan muaf tutulmuştur. Bu, kovuşturmaya başlamadan önce hem askeri hem de sivil yetkililerden izin almalarını gerektirdiği için savcıların yargısız infazları ve diğer insan hakları ihlallerini soruşturmasını zorlaştırmaktadır.
– Ağustos ayında, Gülen hareketiyle bağlantılı olmaktan hüküm giyen 44 yaşındaki bir kişi, COVID-19 semptomları gösterdikten sonra Gümüşhane Hapishanesi’ndeki bir karantina hücresinde öldü. Basın raporlarına göre mahpus birçok kez tıbbi tedavi talep ettiği halde hapishane bunu sağlamadı.
KAYIP ŞAHISLAR
– Ulusal ve uluslararası insan hakları örgütleri yıl içinde siyasi amaçlı olduğunu iddia ettikleri kayıp vakalarını bildirdiler. Şubat ayında Ankara Barosu, “kaybolduğu” bildirilen yedi kişi adına Ankara savcılığına şikayette bulundu. Bu kişilerden biri 2019 yılında polis nezaretinde su yüzüne çıktı. 2016 darbe girişiminin ardından olağanüstü hal kapsamında ihraç edilen memur Gökhan Türkmen, ön duruşmada istihbarat yetkililerinin kendisini cezaevinde ziyaret ettiğini, kendisini ve ailesini tehdit ettiğini belirterek gözaltındayken kaçırıldığı ve işkence gördüğüne dair şikayetini geri çekmeye zorlandığını bildirdi. Ankara savcısı Türkmen’in şikayetlerini soruşturmayı reddetti. Kayıp yedi kişiden altısı yıl sonu itibariyle terör suçlamalarıyla tutuklu bulunuyordu. Yedinci kişinin ise nerede olduğu bilinmiyor.
DİPLOMATLARA İŞKENCE
– 2016-18 olağanüstü hal kararnameleri kapsamında Gülen hareketiyle bağlantılı oldukları şüphesiyle ihraç edilen eski Dışişleri Bakanlığı üyeleri de dahil olmak üzere 100 kadar kişinin gözaltındayken kötü muamele gördüğü veya işkence gördüğü iddia edildi. Ankara Barosu, mağdur olduğu iddia edilen kişilerle yaptığı görüşmeleri detaylandıran bir rapor yayınladı. Derneğin görüştüğü altı tutukludan beşi, polis yetkililerinin kendilerine işkence yaptığını bildirdi. Ağustos ayında Ankara Savcılığı, yetersiz delilleri gerekçe göstererek kovuşturma yapılmamasına karar verdi.
– Yerel insan hakları örgütleri, Ankara Barosu, siyasi muhalif şahsiyetler, uluslararası insan hakları grupları ve diğerleri, hükümet görevlileri tarafından gözaltındaki bazı kişilere yönelik kötü muamele ve işkencede bulunulduğu bildirildi. İnsan hakları grupları, PKK veya Gülen hareketiyle bağlantılı oldukları iddia edilen kişilerin kötü muameleye veya tacize maruz kalma olasılığının daha yüksek olduğunu kaydetti.
KAVALA VE DEMİRTAŞ
Şubat ayında mahkemenin 2017 yılından bu yana gözaltında tutulan Osman Kavala ve sekiz kişiyi 2013’teki Gezi Parkı protestolarını hükümeti devirmek için kullanmaya teşebbüs suçlamasından akladı ve serbest bırakılmasına hükmetti; ancak Kavala’nın aynı gün bu kez casusluk suçlamaları ve 2016 darbe girişimiyle bağlantılı olarak devlet düzenini devirmek suçlamasıyla gözaltına alındı. Ekim ayında Kavala hakkında üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle casusluk, anayasal düzeni devirmeye çalışmak, Gezi Parkı protestolarını düzenlemek ve Gülen hareketine destek vermek suçlamalarını içeren yeni iddianame hazırlandı.
HDP Eski Eş Başkanı ve eski başkan adayı Selahattin Demirtaş’ın 2018 ve 2020 yıllarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin serbest bırakılması yönünde aldığı kararlara rağmen, cezaevinde kalmaya devam etti. Haziran ayında Anayasa Mahkemesi Demirtaş’ın yargılama öncesinde uzun süre gözaltında kalmasının hak ihlali olduğuna hükmetti. Ancak buna rağmen hükümet Kobani protestolarına ilişkin ayrı bir soruşturmadan kaynaklanan ikinci bir gözaltı emri sebebiyle Demirtaş’ı serbest bırakmadı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 22 Aralık’ta Türkiye’nin Demirtaş’ın ifade özgürlüğü ve güvenliğini ihlal ettiğine hükmetti ve derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni teröristi savunmakla suçladı.
DOKTORLAR İŞKENCE RAPORLARINI İMZALAMIYOR
– İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre, bazı doktorlar cezalandırılacakları korkusuyla işkence yapıldığını gösteren tıbbi raporları imzalamaktan imtina etti. Sonuç olarak, mağdurlar iddialarını kanıtlamaya yardımcı olacak tıbbi belgeler genellikle alamadılar.
– Yetkililer, 2016 yılında, daha sonra geri alınan tanık ifadeleri de dahil olmak üzere aldatıcı kanıtlara dayanarak çifte uyruklu Serkan Gölge’yi tutukladı. 2018’de mahkeme, Gülen hareketini kastederek “terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla Gölge’yi yedi buçuk yıl hapis cezasına çarptırdı. Bir temyiz mahkemesi daha sonra suçlamaları ve cezayı “terör örgütüne destek” ve beş yıl hapis cezasına indirdi. Nisan 2020’de mahkeme, Gölge’yi şartlı tahliye etti. Gölge, serbest bırakılmadan önce yaklaşık üç yıl hapis yattı; Haziran ayında ülkeyi terk etmesine izin verildi.