15 Temmuz’dan sonra darbe bahanesiyle birçok aile paramparça edildi. Çelik ailesi de onlardan biri. Hem anne hem de baba tutuklu. İrfan Çelik, teknoloji tasarım öğretmeniydi. 15 Temmuz’un ardından ihraç edildi. Yetmedi, hakkında soruşturma açıldı ve gözaltına alındı. 19 Ağustos 2016’da tutuklandı. Sözde yargılama sonrası, hiçbir somut delil olmaksızın ‘örgüt yöneticiliği’ iddiasıyla 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Tutuklandıktan 8 ay kadar sonra Ankara’dan Konya Ereğli cezaevine sevk edildi. Hâlâ Ereğli Cezaevinde.
Anne Ayşe Çelik ev hanımıydı. Onun hakkında da soruşturma başlatıldı. Tutuksuz yargılanıyordu. Ancak 29 Ocak 2020 tarihinde o da tutuklandı. Sözde yargılama sonrası 8 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum edildi. Şeker hastası. Ayrıca böbreklerinde taş var ancak çoğu zaman hastaneye götürülmüyor. Götürüldüğünde ise dönüşte 15 gün tek kişilik hücrede karantina yapılıyor.
“HEPİMİZ TERAPİ ALIYORUZ”
TR724’ten ilker Doğan’ın haberine göre ailenin en küçüğü 10 yaşında üç çocuğu var. Furkan (10), İhsan (14) ve Arife (18). Önce baba, sonra anneleri tutuklanan çocuklar evde bir başlarına kaldı. Furkan ve İhsan’ın ciddi psikolojik sorunları var. Furkan depresyon ilaçları alıyor. Bu yıl üniversiteyi kazanan ablası Arife Yıldız, kardeşinin geceleri ağlayarak uyandığını, sürekli anne babasını istediğini anlatıyor: “Doktora gittik, raporları var. Ayrılığa bağlı travma yaşıyor. Kabuslar görüyor. Yatağından ağlayarak fırlıyor. ‘Ben de diğer çocuklar gibi anne ve babamı istiyorum’ diyor.”
Arife Çelik’in verdiği bilgiye göre İhsan’ın da durumu iyi değil: “Ben bu yıl üniversiteye başladım. Psikoloji eğitimi alıyorum. İhsan’ın durumu da iyi değil. Terapi alıyoruz sürekli. Henüz ilaca başlamadık. Ancak böyle giderse o da depresyon ilaçları almaya başlayacak.”
Arife Çelik, babasının Ereğli, annesinin ise Sincan’da tutuklu olduğu için görüş konusunda çok sıkıntı çektiklerini anlatıyor. Babanın görüş günü pazartesi, annenin ise cuma: “Pandemi dolayısıyla babamla 1 yıldan fazladır iki defa ancak görüşebildik. 5-6 aydır hiç görüşemiyoruz. Babamın Ereğli’de olması hem madden, hem manen bizi yoruyor. Yolculuk yaklaşık 6 saat sürüyor. Üç araç değiştiriyoruz. Kardeşlerimin babamı görmesi lazım. Aksi halde psikolojileri iyice bozulacak. Biz de, babam da Ankara’ya nakil için dilekçe verdik. Ancak bir cevap alamadık.”
“KIZIMI BIRAKSALAR DEVLET Mİ YIKILIR?”
Çocukların başında 70 yaşındaki anneanne Ayşe Yakut kalıyor. Ancak o da şeker, kalp tansiyon hastası. İki defa anjiyo oldu. Kalp damarları yüzde 80 tıkalı. Diyarbakırlı olan Ayşe Yakut, kırık dökük Türkçesiyle yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Ben de hastayım. Yaşımdan dolayı çocuklarla ilgilenemiyorum. Diyarbakırlıyım, doğru dürüst Türkçe bile konuşamıyorum. Çocukları anlamıyorum. Bu çocukların anne babaya ihtiyacı var. Bana bir şey olursa bu çocuklar ne olacak? Ne günahı var bu masumların? Kızımı bıraksalar, çocuklarının başına gelse devlet mi yıkılır? Ankara’ya nakletseler de bu çocuklar en azından babalarını ayda bir de olsa görse ne olur?”