İbni Sina gibi bir dahi zevkleri üçe ayırır.
Her zevkin de ayrı dereceleri var.
Birincisi, yemek, içmek ve karşı cinsle ilişki.
Bu hayvanlarda da var der.
İkincisi, vehmi yani zannedilen bir zevk. Ev bark sahibi olma, dünyevi mevki makam, alkış vs.
Bu da saman alevi gibidir.
Çabuk söner.
Üçüncüsü entellektüel zevk.
Bu zevk kalıcıdır.
İbni Sina’ya göre, peygamberler entellektüel zevkin zirvesini tadarlar.
Sonra da imanlarının derecelerine peygamberlere uyanlar.
Üstad ise buna zevki ruhani der.
Bu zevk ebedidir. Ahirette verilecek zevkin de bir bonusu veya dünyadaki tadımlığıdır.
Bu zevki tadan tek başına da kalsa sarsılmaz, sarsılsa da devrilmez.
Üstadın tabiri ile ‘bütün kâinata meydan okuyabilir’.
Bu zülüm sürecinden önce Hizmeti İmaniyye ve Kuraniyyeden bunu zevki tadanların sayısı çok az idi.
Tadanların bir kısmı da belki çok az tatmıştı.
Malum 16 Temmuz soykırımı başlayınca Üstadın 86 yaşındaki talebesini de zindana atmışlardı.
5-6 altı ay sonra tahliye olunca ‘hayatımın en güzel günleri hücrede geçirdiğim günlerdi’ dedi.
Yıllarca Medine-i Münevverede kalmış, sonra hapse atılmış, tahliye olunca ‘bir aylık hapishane hayatımı mübarek beldede geçirdiğim yıllara değişmem,’ dediğini duydum.
Buna benzer daha niceleri.
Sadakat ile Hak yolunun yolcusu olmaya devam edenler zindanlardakiler, cebri muhacirler farklı derecelerde bu zevki ruhaniyi hissettiler, tattılar, yaşadılar ve hala yaşıyorlar.
Bu hali henüz yaşamayanlar da ‘Temkin’ makamına (Yusuf alehisselam hapishaneden sonraki makamı) eriştikten sonra sadakat ve imanlarını derecelerine göre yaşayacaklar inşallah.
Zevkin ilk iki derecesine göre hayatını planların bir kısmı ise bu süreçte yapılan zulüm ve yalan propagandalar ile ümitsizliğe düştüler.
Ehli dünya gibi bu iş bitti zannediyorlar.
Ya yolda kaldılar veya döndüler.
Ümit ederim ki büyük bir kısmı yol yorgunluğunu üzerinden atar (ki atan çok kimse var) kaldığı yerden ‘vira bismillah’ deyip devam eder.
Dönenler ise hakiki semazen dervişleri gibi dönerken ‘Allah Allah’ deyip dönüyorlarsa onlarda yörüngede kalır ve sonra döne döne eski yerlerine varırlar.
Ancak kendi hür iradeleri ile ‘ben ben’ deyip döndüler ve veya dönüyorlarsa ve de dönerken başkalarını kasten incitiyorlarsa Ka’be etrafında safların içinde bile olsalar nasipleri olmaz.
Onlar zevki ruhani değil ama kaybettikleri birinci ve ikinci zevklerin ayrılıkları ile dünyada bir azap yaşarlar.
Ahiretlerini de Allah bilir.
Bize düşen durduğumuz yerde kalıp, dua ederek onların yörüngelerine dönmesini beklemektir.
Evet bu zülüm süreci ile yüzbinler belki de milyonlarca Hizmet eri bu manevi etellektüel zevki imanlarının derecelerine göre tattılar ve tadıyorlar.
Hizmetin elli yılda yetiştirdiği entellektüel zevki tadanların sayısı zu zulüm ile belki yüz hatta bin kat daha arttı. Dünya gulyabanileri de arkalarına almalarına rağmen, ‘üç ayda topyekin yok edeceğiz, cemaatin ruhuna Fatiha’ demelerine rağmen, yüzbinler belki
milyonlarca entelektüel zevke erdi. Ehli haset ve dalaletin rüesası bilmeyerek hizmet ettiler. Fakat art niyyetli oldukları için ahirette karşılığını ona göre karşılığını alacaklardır. Ve onlar tuzaklar kurdular ve Kur’anın ifadesiyle ‘Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.’ Peki ya dünyaları….
Kaç Kocalı Hürmüze
Asker, polis, derin devlet, kirli devlet, iktidar, muhalefet, PKK, ISIS, medya hepsi ellerinde.
Kısacası bu kadar güç insanlık tarihinde ancak Yunan tanrı ve tanrıçalarının emrinde vardı.
Buna rağmen her sahada büyük bir hezimet yaşıyorlar.
Hizmete açıktan zülmettiklerinden bu yana dolar yaklaşık dört kat artı.
Dünya bankasına borç veren ülke ekonomi Londra’daki faiz lobilerinin nefesi ve Pekin’e sattıkları ile ancak ayakta. Üniversiteler dünyada ilk beşyüz hatta yüze girerlerdi.
Şimdi ‘Ünilise’ oldular. İnsan hakları, demokrasi konusunda Müslüman ülkeler için bir ilham kaynağı olmuştu. Şimdi Afrika ülkelerinin gerisine düşerek dünyada 145. oldular.
Dindar toplum dediler.
Kendilerine dellallık yapan bir gazeteci ‘beş milyon deist gencimiz var’ diyor.
İstastiklere göre dinsizlik üç kat arttı.
Dış politikada Putin ile Katolik nikahı yaptılar.
Neticede kapılarda bekletilerek dördüncü dünya ülkesi muamelesi gördüler.
Nikahı bozmaya kalksalar Putin Rize’yi bombalar (Allah muhafaza).
Kendilerini koruyacak bir müttefikleri de yok.
Yanıbaşımızdaki ülke ile ‘mut’a’ nikahı kıydılar.
Menfaatleri çatıştığı an bırakıp giderler veya başkasına satarlar.
Nitekim medyalarında aba altından sopayı gösterdiler.
Londra faiz lobileri ile perde arkasında gizli ilişkileri devam ediyor.
Dolar yükseltilmezse, fakir fukaranın haklarını çalıp götürüp vermezlerse iplerinin çekileceğini çok iyi biliyorlar. Çünkü çok ama çok açık verdiler.
Kaçakçılık yapan ve salıverdikleri İran’lının verdikleri bilgiler dahi onları bitirir. Kısacası açıktan dört, gizli olanlarını bilmiyoruz.
Bilmem kaç kocalı Hürmüzeye döndüler.
Acaba şapkalarını önüne koyup düşünürler mi.
Nerede hata yaptık diye?
Bu bir hüsnü zan.
Fakat haset ve politika sarhoşluğu buna en büyük engel.
Evet Akdeniz, Kara Deniz gazı yetmedi.
Bilmem Ay gazı yetecek mi