AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hazırlıkları iki yıl süren İnsan Hakları Eylem Planı, Türkiye’de yargı bağımsızlığının sağlanıp sağlanamayacağı ve bunun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde mümkün olup olmayacağı tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Planın sivil bir anayasayı hedeflediği ve Türkiye’de hem yargı bağımsızlığı hem de adil yargılanma hakkını güvence altına alacağını vurgulayan Erdoğan’ın açıklamalarına hukuk çevreleri kuşkuyla yaklaşıyor.
Türkiye’de toplantı ve gösteri hakkı güvencede mi?
Eylem planını DW Türkçe’ye değerlendiren Anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu’na göre Erdoğan inandırıcı değil. Eylem planının toplantı ve gösteri hakkının güvence altına alınacağı bir sisteme gönderme yaptığına dikkat çeken Kaboğlu, ancak son olarak Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlara işaret ediyor. Kaboğlu, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin atanmış bir rektörü protesto hakkının güvence altına alınmadığı gibi Cumhurbaşkanı Recey Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından da “terörist” olarak gösterildiklerini hatırlatıyor.
Kaboğlu, “Türkiye’de yurttaşlar anayasadan kaynaklanan düşünce ve ifade özgürlüğü haklarını kullanıyorlar ama bunun için doğrudan hükümet yetkililerince eleştiriliyorlar” diyor. Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini sert eleştirmesini “anayasaya aykırı” bulan Kaboğlu, “Bir siyasi iktidar, vatandaşların anayasal haklarını kullanmalarını engelliyorsa orada ihlalin en büyüğü vardır. Ve o siyasi iktidarın reform sözü asla inandırıcı olmaz” diyor.
Kaboğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle de hak ve eşitlik mücadelesi için onlarca insanın sokakta olacağını hatırlatıyor ve endişelerini dile getiriyor:
“Vatandaşların protesto hakkı güvencede mi? Eylem planına göre evet ama herkes biliyor ki; o protestolarda polis, vatandaşlara yapmadığını bırakmayacak. Anayasaya rağmen anayasayı ihlal eden, sistematik biçimde insan hakkı ihlali yapan hükümetin insan hakları eylem planı açıklaması anlamsızdır.”
Hükümetin insan hakları alanında bir ‘yol temizliği’ yapmak isteyip, istemediği konusunda toplumda ciddi şüpheler olduğunu anlatan Kaboğlu, “Eleştiren, düşünen, konuşan herkesi tehdit eden, onları terörist diye damgalayan siyasi iktidar söylemini değiştirmediği sürece inandırıcılığı olmayacaktır. Dahası Türkiye’de yeni ihlaller ortaya çıkacaktır” diyor.
“Tek adam sistemi, insan hakkıyla çelişiyor”
Erdoğan, eylem planının aslında barolar, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin desteğiyle hazırlandığı mesajını verdi. Plana göre tüm bu kurumlardan temsilcilerin katılımıyla da bağımsız bir Ceza İnfaz Kurumları İnsan Hakları İzleme Komisyonu kurulacak.Ancak İstanbul Barosu Başkanı Avukat Mehmet Durakoğlu, “Barolara sorulması gerekirdi, onların küçücük olsun fikirleri alınmadı. Bu bir vaat planı. Planda olumsuz diyebileceğimiz bir şey yok ama bu vaatlerin uygulamaya geçmesiyle ilgili sorunlar var” diyor.
Bu noktada Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sorgulanması gerektiğini anlatan Durakoğlu, bu sistemin sürmesi durumunda insan hakları ihlallerinin de kesintisiz süreceğini öngörüyor. “Tek adam sistemi, insan hakkıyla çelişir. Çünkü bu sistemde cumhurbaşkanının yetkileri tırpanlanmıyor. Böyle bir düzende de insan hakları vaatleri, tek bir yöneticinin inisiyatifine göre uygulanır ya da olmaz” diyen Durakoğlu, insan hakları eylem planının vatandaşlara ‘hukuk güvencesi’ sunamadığını düşünüyor. Durakoğlu, “Planda yargı bağımsızlığı, adil yargılanma hakkı güvenceye alınmış diyemem. Çünkü o güvenceyi hissetmiyorum” yorumu yapıyor.
“Erdoğan muhalefet lideri mi?”
İdare hukukçusu Prof. Metin Günday ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinlerken tuhaf hislere kapıldığını söylüyor.Erdoğan’ın açıklamasını DW Türkçe’ye değerlendiren Günday, “Sanki bu ülkeyi sayın cumhurbaşkanımız 2002’den 2021’e kadar yönetmemiş. Sanki başka bir iktidar var ülkede 19 yıldır. İktidar ülkedeki özgürlerin canına okumuş da Erdoğan da muhalefet lideri gibi o iktidara artık kendine gelmesi gerektiğini söylüyor. Ama kendini muhalefet lideri zanneden Erdoğan da bilmeli ki; o bahsettiği hak ve özgürlüklerin zerresi kalmadı ülkede” sözleriyle aktarıyor.
Erdoğan’ın insan hakları eylem planından söz ettiği gün MHP lideri Devlet Bahçeli’nin HDP’nin kapatılması için Yargıtay’a “hızlı davran” mesajı verdiğini hatırlatan Günday, sözlerini “Yargıya sürekli mesaj veren bir Cumhur İttifakı’nın insan hakkı ihlallerini bitiremeyeceğini biliyoruz. Öncelikle Erdoğan, Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını itiraf etmeli ve bir yol temizliği yapmalı” diye sürdürüyor.
“İrfan Fidan neden AYM üyesi yapıldı?”
Kamu hukukçusu Prof. Levent Köker ise AKP’nin 2007’de de yeni bir anayasa için girişimde bulunduğunu ve o zaman bu anayasa üzerinde çalışacak teorisyenlere “parlamenter sistem dışında bir sistem düşünmüyoruz” teminatı verdiğini hatırlatıyor.
Şimdi AKP’nin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi üzerinden yeni bir anayasaya doğru yol almaya çalıştığına dikkat çeken Köker, “Demek ki doğruları söylemiyorlar. Türkiye’nin çıkmazı da budur. Sisteme güven kalmamıştır” eleştirisini getiriyor.
İnsan Hakları Eylem Planı gereğince İnsan Hakları Tazminat Komisyonu kurulacak. Komisyonun, Anayasa Mahkemesi’ne başvuruya gerek kalmaksızın uzun yargılama zararlarını karşılaması öngörülüyor. Köker, DW Türkçe’nin “Komisyon hak ihlallerini giderir mi?” sorusuna “Türkiye’de bir işin olmasını istemezseniz, komisyona havale edersiniz. OHAL Komisyonu’na bakın. OHAL bitti, ama o dönemin işlemlerinin hukuki sonuçları devam ediyor. OHAL Komisyonu hak ihlallerini giderdi mi ki, şimdi başka bir komisyon gidersin. İnsan hakkı eylem planında samimi olan yargı kararlarını tanıyacağını ilan eder” yanıtını veriyor.
Köker, İrfan Fidan’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı iken önce Yargıtay üyeliğine de sonra da Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiğini de hatırlatıyor.
İrfan Fidan, iş insanı Osman Kavala’nın 15 Temmuz soruşturması kapsamında gözaltına alınıp tutuklanması kararıyla hatırlanıyor. Gezi davası ile Kavala’yla ilgili iddianameleri yazan Fidan’ın objektifliğinin, bağımsızlığının çok tartışıldığını söyleyen Levent Köker, “İki yıldır insan hakları eylem planı hazırlıyorsunuz, ama bir gecede Fidan’ı AYM üyesi yapıyorsunuz. Sadece Erdoğan istedi diye AYM üyesi olan bir isim ortadayken kimse hükümetin insan hakkı ihlallerini önleyeceğine ikna olamaz” şeklinde konuşuyor.
Köker, hükümetin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını da kendisi için bağlayıcı bulmadığını hatırlatıyor ve “Şimdi bu plan Türkiye’de hukukun uygulanacağını göstermiyor. Plan, Türkiye’yi oyalamak için, Avrupa ve Amerika’ya da –bize çok yüklenmeyin- mesajı vermek için açıklandı. İçinden reform çıkmaz” tahmininde bulunuyor.
“Partili cumhurbaşkanlığı tüm hukuk düzenini sakatlıyor”
Ankara Barosu’ndan Avukat Doğan Erkan da planda bağımsız yargı açısından en büyük sorun olan Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısına dair hiçbir değişiklik öngörülmediğine dikkat çekiyor. Erkan, “Üyelerin önemli bölümünü cumhurbaşkanı atıyor. Başkanı, Adalet Bakanı. Bu yapısal durumdan bağımsız yargı çıkmaz” diyor.
Türkiye’de yargı reformunun önündeki en büyük engelin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olduğunu düşünen Erkan, eylem planına “Partili cumhurbaşkanlığı tüm hukuk düzenini sakatlıyor. Onlarca yargılama makamına dönük de facto yetki, bir siyasi parti genel başkanınca kullanılıyor. Anayasa Mahkemesi üyelerini siyasi parti başkanı atıyor. O Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan sıfatıyla nasıl yargılayacak kendisini atayan siyasileri? Bunlar olmadan yargı reformu olmaz” eleştirisini getiriyor.©Deutsche Welle Türkçe