Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin altını sık sık çizen Avrupa Parlamentosu’nun raporunda, Türkiye’de hukukun dibe vurması nedeniyle AB’ye üyelik hedefine bir set çekildiği belirtildi.
Türkiye’de hukuk alanında düzenli geriye gidiş tablosu Avrupa’nın da kadrajına girdi. Avrupa Parlamentosu’nun 2019-2020 Türkiye raporu, Parlamento’nun Dış İlişkiler Komitesi’nden geçti.Avrupa Parlamentosu raporunda, Türkiye’nin insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda endişelerin giderilemediği belirtildi. Türkiye’nin hızla AB değerlerinden uzaklaştığının altı çizilerek bu durumun Brüksel-Ankara ilişkilerini tarihi dip noktaya getirdiği vurgulandı.
”ÖZGÜRLÜKLERDEKİ EROZYON ŞAŞIRTICI DÜZEYDE”
Hukuktaki çöküşe dikkat çeken komite üyeleri, mevcut gidişatın devam etmesi durumunda AB’ye katılım müzakerelerinin askıya alınması gerektiğini işaret etti.“Demokrasi ve özgürlüklerdeki erozyon şaşırtıcı düzeyde” ifadesi kullanıldı. Raporu hazırlayan Nacho Sanchez Amor ise “Bu çalışma son iki yılda insan hakları ile hukukun üstünlüğünde yaşananları özetliyor. Türkiye’ye yönelik en sert eleştirileri içeriyor” dedi.
BRÜKSEL’DEN ANKARA’YA ‘HUKUKİ ÇÖKÜŞ’ UYARISI
Türkiye hakkında şimdiye kadar hazırlanan ‘en ağır’ Avrupa Parlamentosu raporu oy çokluğuyla kabul edildi. “Türkiye’de hukukta geriye gidiş var. Hukukun üstünlüğü konusunda endişeler giderilemedi” denildi. Metinde “Hızla AB değerlerinden uzaklaşılıyor. Bu durum Brüksel-Ankara ilişkilerini tarihi dip noktaya getirdi” vurgusu yapıldı. Raportör Nicolas Sanchez ise “Bu çalışma son iki yılda yaşananları özetliyor. Türkiye’ye yönelik en sert eleştirileri içeriyor.” dedi.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) önceki gün bir kez daha ‘acil gündem maddesi’ olarak Türkiye’yi görüştü. AKPM’nin Strasbourg’daki genel kurul toplantılarında tartışılan ‘Türkiye’de Demokratik Kurumların İşleyişi’ başlıklı rapor ve beraberindeki karar tasarısı 16’ya karşı 89 oyla kabul edildi, oylamada 23 parlamenter çekimser kaldı.
AKPM’nin Türk ve Azeri üyeleri karara karşı oy kullanırken, Rus ve Sırp üyeler çekimser kalmayı tercih etti. AKPM Türkiye raportörleri, İsveçli parlamenter Thomas Hammerberg ve İngiliz parlamenter John Howell tarafından hazırlanan rapor ve karar metninde Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, parlamenter dokunulmazlığı, yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü konuları ön plana çıkarıldı. Ankara’ya Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan yükümlülükleri bir kez daha hatırlatıldı.
TÜRKİYE AB’DEN UZAKLAŞIYOR
Raporda Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin altını sık sık çizen Avrupa ‘geriye gidiş’ listesine bu kez hukuku da ekledi. Metinde, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda endişelerin giderilemediği belirtildi. Türkiye’nin hızla AB değerlerinden uzaklaştığının altını çizilerek bu durumun Brüksel-Ankara ilişkilerini tarihi dip noktaya getirdiği vurgulandı.
Hukuktaki çöküşe de dikkat çeken komite üyeleri, mevcut gidişatın devam etmesi durumunda AB’e katılım müzakerelerinin askıya alınması gerektiğini işaret etti. “Demokrasi ve özgürlüklerdeki erozyon şaşırtıcı düzeyde” ifadesi kullanıldı. Raporu hazırlayan Nacho Sanchez Amor ise “Bu çalışma son iki yılda insan hakları ile hukukun üstünlüğünde yaşananları özetliyor. Türkiye’ye yönelik en sert eleştirileri içeriyor” ifadelerin kullandı.
”MÜZAKERELERİ ASKIYA ALIN”
“Parlamento AB Komisyonu ve üye devletlere Türkiye ile katılım müzakerelerini resmen askıya almayı tavsiye eder” ifadesinin de yer aldığı raporda Türkiye’nin Avrupa ve değerlerinden giderek ve artan şekilde uzaklaşması AB-Türkiye ilişkilerini tarihi dip noktaya getirdi. Bu noktada her iki taraf mevcut ilişki çerçevesini yeniden değerlendirmeli.
Türkiye’nin reformları gerçekleştirmekteki taahhütlerinin eksikliği AB’yi daha ileri boyutta bir ilişki çerçevesine girmekte yetersiz bırakıyor” denildi. Türkiye’nin dış politikasının da eleştirildiği metinde “Türkiye’nin birliğe yakınlaşmasındaki gelişme eksikliği tam çekilme noktasına dönüştü. Bu eksikliklerin en önemli üçü: temel haklar ve hukukun üstünlüğü, kurumsal reformların eksikliği ve çatışmacı bir dış politika” vurgusu yapıldı.
DURUM DAHA DA KÖTÜLEŞTİ
Rapor şu kritik ifadelerle devam etti: “Parlamentonun son raporundan bu yana durum iyileşmek bir yana daha da kötüleşti. Bu durumda her iki taraf da realist bir biçimde mevcut durumun uygunluğu ve işlerliğini gözden geçirmeli ve mümkünse gelecekteki ilişkiler için yeni olası modeller bulmalı. Yine de Türkiye stratejik bir ortak, komşu ve müttefik.
Türkiye’nin bağımsız sivil toplumu koşullar ne olursa olsun katılım müzakerelerinin yine de Türk hükümeti üzerinde halen güçlü bir baskı aracı olduğuna inanıyor. Türkiye’deki kötü insan hakları durumu ve temel özgürlüklerdeki geriye gidiş demokraside devam eden erozyon şaşırtıcı düzeyde. Azınlık LGBT haklarının korunmasına çağırıyoruz. Doğu Akdeniz’de Kıbrıs ve Yunan sularındaki askeri gerilim endişe verici.”
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ FESHİ ‘GERİLEME’
Kararda ayrıca Ankara’nın, ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden çekilme kararı Türkiye için ‘gerileme’, Avrupa Konseyi için ise ‘çok taraflı işbirliğinin zayıflaması’ olarak değerlendirildi. Türkiye’nin bundan böyle sözleşmeye taraf ülkeler arasındaki uluslararası işbirliğinden yararlanamayacağı ve sözleşmede tanımlanan suçlara ilişkin konularda cezai işbirliği talebinde bulunamayacağı hatırlatıldı.
AYM HDP İÇİN AİHM’E UYMALI
Siyasi partiler ve parlamenter yaşamın demokrasi için önemine atıf yapılan kararda, özellikle HDP’li milletvekilleri ve belediye başkanlarının dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin girişimlere değinildi, AYM kararlarının birinci derece mahkeme kararlarının üstünde olduğu hatırlatıldı. AYM’nin parti kapatma davalarında AİHM içtihadı ışığında karar vermesi istendi.
Türkiye’de muhalefet partilerine mensup parlamenterlerin ‘yazılı veya sözlü ifadeleri nedeniyle dokunulmazlıklarının kaldırılacağı tehdidi altında yaşadığı’ kaygısının dile getirildiği kararda, bu duruma son verilmesi için terörle mücadeleye ilişkin yasal mevzuatta AİHM kararları temelinde değişiklik yapılması ve ‘Türk yargı sistemindeki bağımsızlık ve tarafsızlık sorunuyla başa çıkılması’ istendi. Kararda Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın ‘derhal serbest bırakılmaları’ da talep edildi.