İslam’ın Ekonomi Bilimi’ne katkıları konusunda bir araştırma yapan değerli bir kardeşimizin tesbitleri.
İngiltere’deki Shakespeare Martineau adlı finans danışmanlık bürosunun davetlisi olarak youtube üzeri 18.05.2020 tarihinde yayınlanan videoda (https://youtu.be/PAtoNddmq6o) İslam’ın birçok bilime katkısının bilindiği (Tıp, matematik, fizik etc.) ama İslam’ın Finans ve Ekonomi bilimine katkılarının bilinmediğini dile getiriyor. İnstitute of Economic Affairs London da Din ve Ekonomi uzmanı olan Dr. Benedikt Koehler’in bazı dikkat çeken açıklamaları şöyle:
İnsanlık çok hızlı bir şekilde artan birçok ekonomik problemle karşı karşıya (Fakir ve Zengin arasında uçuruma giden gelir makasındaki artış gibi) ve bu problemin çözümünde İbrahimi Dinlerin yaklaşımı incelenmelidir.
İbrahimi Dinlerin ticari ve ekonomi problemlerine çözümleri benzer iken İslam bu diğer dinlere göre çok daha ilginç ve farklı çözümler sunuyor.
İslam dinindeki bu farklılığın bir sebebi de, diğer peygamberlerin meslekleri, Hz Musa’nın çoban, Hz İsa’nın marangoz iken, Hz. Muhammed’in (sas) mesleği tüccarlık, ve iş adamı olması ve bu yüzden ticari hayata çok küçük yaşlardan beri katıldığı kervanlarda aldığı tecrübe, yaptığı işler ve gittiği birçok farklı ülke ve şehirde ticari sistemleri çok iyi tecrübe etmiş olmasıdır.
Sadece kendisi tüccar değil, ailesi, dedesi, büyük dedeleri, hanımı (Hz. Hatice çok zengin bayan bir iş kadını) ticaretin içinde olduğu için, İslam dininin ticaretin merkezinde doğması ve bu konu ile çok detaylı çözümleri içinde barındırmasına sebep olmuştur.
Hz. Muhammed (S.A.S.) dönemindeki dünyanın en güçlü devletleri birer imparatorluk olduğu için (Mesela Bizans ve Sâsânî) bu ülkelerde uluslararası ticaret gelişmemiş ve kendi ticaretlerini sadece kendi ülke sınırları içerisinde yapmışlardır.
Araplarda ise imparatorluk olmadığı için birçok ürünü başka ülkelerden getirip yine bu ürünleri başka ülkelere sattıkları için, uluslararası dünya ticaretini kuran Müslüman Araplar olmuştur.
Avrupa’da yetişmeyen ve bulunmayan birçok ürünü (baharatlar, bitkiler, parfümeri özleri vs.) Araplar, Asya’dan veya diğer merkezlerden temin edip, Avrupalılara satmışlardır ve bu alışveriş ile Araplar ve Avrupalılar arasında temaslar oluşmuştur.
Ayrıca Avrupa’da bulunmayan, hacmi az ama kâr payı çok yüksek ürünleri (altın, inci gibi) de satarak çok ciddi zenginliklere ulaşmışlar, bu da zamanla Arapların, Roma’lıların erişemediği zenginliğe ulaşmalarını sağlamıştır.
Çok daha ilginç bir konu ise ticaretteki Risk anlayışıdır. Risk kelimesi girişimci ve tüccarlık mesleğinin özüdür. Kervanlar bir bölgeden diğer bölgeye gönderilirken çok kâr yapılabilir ama riskler de mevcuttur. (kervanın soyulması, olumsuz hava şartları vs). Bu yüzden Risk İslami ticaretinin temelini oluştururken, ne Roma’da ne de Sâsânîlerde daha Risk diye bir anlayış olmadığı için buna tam karşılık gelebilen bir kelime dahi yoktur. (Tehlike, şans, olumsuz şans, doğru zamanı seç, gibi kavramlar ve kelimeler var ama risk kelimesi ve manası o dönemin diğer toplumlarındaki dillerinde yok).
Risk kelimesi Arapçadaki ‘‘Rızk”, yani RIZIK’dan Avrupalı dillere RİSK olarak geçmiştir.
İki kelime anlamı vardır. A) Gelecekte görülebilecek bir güzellik, imkanlar, mallar, kazançlar, B) Tamamen kayıp.
Daha detaylı inceleyecek olursak, bu kelime Allah tarafından verilen, üzerinde kâr edilen herhangi bir şey veya bir engel, istenmeyen kötü bir sonuç.
Hz. Muhammed’in (sas) Kervan ticareti ise şu anki Venture Yatırım olarak adlandırılan bir ticari hadisedir. Kervanlar daha yola çıkmadan varacağı yerde müşterileri hazırdır. Fakat kervanın finansal olarak baştan bir yatırımcı tarafından finanse edilmesi gerekir ve bu yatırım da risk taşır. Kervanın varacağı müşteriye ulaştığında ise kâr kazanımı olacaktır.
Tarımı, hayvancılığı herkes yapabilir ama ticareti herkes yapamaz, herkes riske giremez.
Ayrıca kervan ticaretinde olması gereken iş bölümü üç şekildedir. 1) Yatırımcı. 2) Kervan yöneticisi. 3) Çalışanlar.
İşte bu üç tabaka ticaret sisteminin temelini oluşturur ve bunlar arasında hak ve hukuku İslam çok iyi belirlemiş ve âdil kurallar koymuştur.
Bu üç tabakanın şimdiki karşılığı da birebir aynıdır. 1) Zengin iş adamları yatırımcılar, 2) Onların altında eğitimli yöneticiler, CEO, CFO vs. Beyaz yakalılar 3) Emekçiler, çalışan grubu, mavi yakalılar.
Hz. Muhammed (sas) bu kademelerde küçüklükten beri çalıştığı için bütün ticari müesseselere vakıf ve peygamberliği sonrası bu kademeler arasındaki hak ve hukuku çok adilce ortaya koymuştur. Bu yüzden İslamiyet diğer dinlere göre ticarette ve ekonomide çok değerli kanunları vardır.
İslam hukukçusu Mâliki Mezhebinin kurucusu Malik İbni Enes (Medine 708-795) Muvatta kitabında bu çalışan, emekçi, yatırımcı ile ilgili hakları, çalışan hakkını, para sahibinin haklarını, sınırlarını çok iyi ortaya çıkarmıştır.
Batılı ilim adamlarının İslamiyet hakkında olumsuz ve on yargılı oluşları ve İslami kaynakların çoğunun Arapça olması sebebiyle, bu çok değerli İslam dininin ekonomiye bakan, hakları koruyan, adil değerleri ve kuralları maalesef batı dillerinde bulunamadığından, günümüzün batı dünyası bu eserlere yabancı kalmıştır.