Lehigh Üniversitesi ve Dış İlişkiler Konseyi’nde (Council on Foreign Relations) Ortadoğu ve Türkiye uzmanı olarak çalışan Henri J. Barkey tarafından kaleme alınan ve bugün Washington Post gazetesinde yayınlanan makalede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından dün alınan kararlara atıfta bulunularak Türkiye’de hukukun üstünlüğünün düşmüş olduğu seviyenin endişe verici olduğu vurgulandı.
Yazıda yer alan bazı dikkat çekici hususlar şu şekilde: “AİHM’in Ahmet Altan’a dair aldığı kararda belirttiği “yöneltilen suçların işlendiğini gösteren makul şüpheye dayalı hiçbir bulguya rastlanamadığı” tespiti Erdoğan rejimi tarafından hala tutuklu bulunan pek çok kişi için de aynen geçerlidir.
ERDOĞAN YARGIYI BASKICI BİR SİLAHA ÇEVİRDİ
“Erdoğan sistematik olarak Türk yargısını devamlı saldırı halinde bulunan baskıcı bir silaha dönüştürdü. Hedefi kendisine ve yürüttüğü siyasetlere yönelik tüm muhalefeti ve eleştirileri bastırmak, yürütme gücünü kısıtlayan tüm sınırlamaları tamamen ortadan kaldırmaktır.”
“Sadece 2019 yılında Türkiye’de Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılananların sayısı 36,066 kişidir. Örneğin içlerinden biri sosyal medyada yaptığı paylaşımlar nedeniyle 12 yıl üç ay hapis cezasına çarptırılmıştır.”
“Mahkemeler, kendini güvende hissetmeyen Cumhurbaşkanına doğrudan bağlı hale gelmiş durumda. Bağımsız kararlar alabilenler istisna halinde. Erdoğan rutin olarak muhalefet liderlerini kendisine hakaret ettikleri iddiasıyla mahkemeye veriyor, devlet aygıtını yasallık kisvesi altında muhalifleri taciz etmek ve sindirmek için kullanıyor.
DEVLET AYGITI ZULÜM İÇİN HER AN KULLANILABİLİR
“Sistemin dehası, sadece keyfiliğinde değil, aynı zamanda öngörülemezliğinde de yatmaktadır. Muhalif olmak, ödünç alınmış bir zamanda yaşamak demektir, çünkü devlet aygıtının birisine zulmetmek ve taciz etmek için ne zaman harekete geçirileceğini veya hangi nedenle olacağını asla tahmin edemezsiniz.”
“Geçen ay, muhalefet milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu, 2016’da bir haberi yeniden tweetlediği için teröre destek vermekten suçlu bulundu ve milletvekilliği düşürülüp tutuklandı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde gösteri yapan bir dizi kadın “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla tutuklandı.”
“Bazen suçlamaların tuhaflığı insanın nefesini kesecek türdendir. Ahmet Altan ve kardeşi Mehmet Altan, darbecilere televizyonda bilinçaltı mesajlar göndermekle suçlandı. (Mehmet Altan o zamandan beri serbest bırakıldı, ancak Ahmet Altan hala hapishanede.)
AİHM KARARLARINA RAĞMEN DEMİRTAŞ VE KAVALA HAPİSTE
“Selahattin Demirtaş, Türkiye Anayasa Mahkemesi’nin devam eden tutukluluğunun anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle serbest bırakılması gerektiği yönünde 2020’de aldığı kararına rağmen hapishanede çürüyor. Ancak hükümet, bu kararı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin sivil toplum örgütü lideri ve işadamı Osman Kavala hakkında aldığı benzer bir kararı görmezden gelerek uygulamadı. Oysa Türkiye tarafı olduğu uluslararası anlaşmalar gereği AİHM kararlarını uygulamakla yükümlüdür.
“ABD Dışişleri Bakanlığı’nın “yetersiz veya gizli delillere ve siyasi güdülü gibi görünen gerekçelere dayanan keyfi gözaltı riski” nedeniyle ABD vatandaşlarını Türkiye’ye seyahat etmeyi yeniden düşünmeleri konusunda uyarmayı gerekli görmesi şaşırtıcı değildir.
MUSSOLİNİ GİBİ DAVRANIYOR
“Erdoğan, kendine yapılan hakaretler konusunda saplantılı bir yapısı olan İtalyan otokrat Benito Mussolini’ninkine benzeyen bir dünyada yaşıyor. Mussolini kendisiyle ilgili basında yer alan haberler üzerinde saatler harcarmış. Görünüşe göre Erdoğan da aynısını yapıyor.”
“Türkiye için gelecek pek iyi gözükmüyor. Keyfi stratejilerin kullanılması yoluyla anayasacılık ve demokrasinin aşınması, nihayetinde devlet kurumlarının çökmesine yol açacaktır. Bu gerçekleştiğinde onları bir araya getirmek neredeyse imkansız olacaktır.”KRONOS-NEWS