HAFTANIN YORUMU
Bugün rahmetli Turgut Özal’ın vefat günü.
Özal’ın aramızdan ayrılışının 28.yılını geride bırakıyoruz.
Daha dün gibi; lakin dile kolay, çeyrek asra üç yıl ekleyerek, ardımızda bırakmışız.
28 yıl önce bugün.
Ülke: Kazakistan, dönemin başkenti, Almatı’dayız.
Bir grup arkadaşla akşam sofrasında alıyoruz, sarsıcı haberi.
Hâlbuki aradan henüz beş gün geçmiş.
Orta Asya ziyaretinin Almatı ayağında karşılamış, beraber olmuş ve Bakü’ye uğurlamıştık O’nu.
Timur’un Başkenti Semerkand’da tarihi şahsiyetlerle buluşmuş, türbelerinde dualarla nefeslenmişti.
Buhara’da Bahaeddin Nakşibendî ve İmam Buharî ile halleşmiş, oradan da Ahmet Yesevî Hazretler’inin memleketi Kazakistan’a gelmişti.
Şüphesiz, Özal dönemi, Cumhuriyet tarihinde önemli, farklı bir yere ve öneme sahip.
Çünkü Özal, 1980’li yılların başında ekonomiyi düze çıkaracak reçetelerle temayüz etmiş, kamuoyu da böylece tanımaya başlamıştı.
12 Eylül darbesinin ardından, yeniden demokrasiye dönüş yıllarında bürokrasinin dehlizlerinden, Çankaya yerleşkesinin zirvesine çıkmayı başarmıştı.
Bu açıdan aslında, Türkiye’nin kör- topal demokrasisine, gelişim ve dönüşümüne suikast günü olarak da ifade edebiliriz, Özal’ın vefat gününü.
17 Nisan 1993.
Ülkeye adeta karanlığın çöktüğü bir mevsimdir.
17 Nisan günü, ülke demokrasisinin üzerine kâbusun çöktüğü bir gündür.
Sadece Özal ölmedi, yeni yeni yeşermeye başlayan demokrasi fidanı budandı adeta.
Özal, direkt ve/ya endirekt şekilde karanlık güçlerin gayretiyle maalesef, aramızdan ayrıldı.
17 Nisan tarihi, demokrasi açısından unutulmaması gereken gün.
Bugün Anadolu’yu Kerbela’ya çevirenlerin yaşattığı faşizm, Özallı yılların paha-biçmez kıymetini bir kez daha bize hatırlatıyor.
Özal’ın vefatı(!)yla ilgili şüphe ve sis perdesi hala ortada duruyor.
1993’deki o meşum ve karanlık katliamlar, suikastlar, kazalar aydınlatılmadığı için, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölüm sebebi de karanlıkta duruyor.
Ülkede bugün karanlık eylemler hala sürüyor.
Bu nedenle özelde 17 Nisan, genelde 1993 yılı, kapkara oyunların, eli ve yüzü maskeli katillerin ülkeye çöktüğü bir dönem, diyebiliriz.
Kanın ve gözyaşının çok aktığı bir yıldır.
Kapkara ruhların kol gezdiği bir süreçtir.
Cinayetler, saldırılar, şüpheli-şaibeli trafik ve uçak kazalarının çokça gerçekleştiği bir dönemdir.
Bu nedenle, 1993 yılı, hala gizemini koruyor.
Bu önemli olaylardan biri de, Turgut Özal’ın vefatıdır.
Belki biraz mübalağa olacak, Özal’la ilgili 28 yılda yazılanlar, Ana Britannica Ansiklopedisi’nin fasikülleri kadar kalın.
Her yıl Nisan ayında, aynı ifadelere yakın cümleleri ve benzer temennileri sıralıyoruz.
28 yıla rağmen, hala somut bir netice elde edilemedi.
Sadece Özal değil, 1993’e damgasını vuran birçok karanlık cinayet hala ortada duruyor.
1993’E DAMGA VURAN EN ÖNEMLİ OLAYLAR;
24 Ocak 1993: Gazeteci Uğur Mumcu öldürüldü. 1993’te olaylar, 24 Ocak’ta Uğur Mumcu’nun öldürülmesiyle adeta start aldı. Cumhuriyet gazetesinin sayfalarında olayın arkasında daha ilk gün ‘İslamcı terör’ olduğu vurgulandı. Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden cinayetle ilgili olarak “Mumcu değil, bin aydını öldürseler şeriatı getiremezler” demişti…
5 Şubat 1993: Kahveci’nin yeni yapılan otobanda ters yola girerek kaza yapması, çeşitli şüphelerin ortaya atılmasına sebep oldu. Kahveci ailesiyle birlikte, Bolu Gerede’de ters yola girerek trafik kazasında hayatını kaybetti…
17 Şubat 1993: Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis, Ankara’dan Diyarbakır’a götüren askeri uçak havalandıktan kısa bir süre sonra, uçağının düşmesi sonucu yaşamını yitirdi. Gazeteler, kazanın bir ihmalden kaynaklanabileceğini yazmıştı. Bitlis’in, ölümünden bir hafta önce Suriye, İran ve Irak dışişleri bakanlarıyla PKK’nın bitirilmesi için görüşmeler yapmıştı. Bitlis, PKK ile mücadelede diplomasi ve sosyo-ekonomik tedbirlere ilişkin görüşleri ile biliniyordu.
17 Nisan 1993: 8’inci Cumhurbaşkanı Özal vefat etti. Turgut Özal’ın Kalp krizinden vefat ettiğini yıllarca söylendi. Ama 19 yıl aradan sonra mezarından çıkarıldıktan sonra, otopsi neticesinde, olayın seyri farklı boyut kazandı. Ama birileri tarafından kapatıldı.
4 Eylül 1993: DEP Milletvekili Mehmet Sincar, sokak ortasında öldürüldü. 1993 yılında iki DEP üyesinin öldürülmesi olayını araştırmak için gittiği Batman’da öldürüldü. Sincar’ın katilleri tam 18 yıl boyunca bulunamadı, ancak Ergenekon davasının gizli tanığının verdiği ifadeler doğrultusunda sis perdesi aralanmaya başladı. Ama devamı gelmedi.
22 Ekim 1993: Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikast silahıyla öldürüldü. Diyarbakır Lice’de 22 Ekim 1993’de PKK’lılar ile askerler arasında çatışma çıktı. Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın uzun namlulu silahla öldürüldüğü belirtilmişti.
22 Ekim 1993: Lice’de köy baskını. Bilanço ağırdı: 30 ölü, çok sayıda yaralı, 74 gözaltı, 400 ev ve iş yerinde ağır hasar meydana gelmişti. PKK, çok sansasyonel bir eylem olmasına rağmen Bahtiyar Aydın cinayetini hiçbir zaman üstlenmedi. Yıllar sonra, Aydın cinayetinin arkasında karanlık güçlerin olduğu söylendi.
22 Ekim 1993: Aynı gün Siirt’te de köy baskınında, 13’ü çocuk, 9’u kadın 22 masum insan öldürüldü.
4 Kasım 1993: JİTEM’in kilit isimlerinden Yüzbaşı Cem Ersever öldürüldü. Eski Diyarbakır JİTEM Grup Komutanı emekli Binbaşı Ahmet Cem Ersever, duruşma için gittiği Ankara’da öldürüldü. Cesedi 4 Kasım 1993’te bulundu.
24 Mayıs 1993: PKK, 23 Mart’ta ateşkes kararı aldı. Karardan sonra Bakanlar Kurulu, 25 Mayıs 1993’te PKK’ya yönelik genel af gündemiyle toplanacaktı. O gün 35 er Malatya- Bingöl karayolunda öldürüldü. Askerler, silahsız ve korumasız bir şekilde yola çıkarılmıştı.
2 Temmuz 1993: 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Pir Sultan Abdal Kültür ve Sanat etkinlikleri için Sivas’a giden Aziz Nesin ve bir gurup, protesto ile karşılaşmıştı. Gösteriden sonra Madımak Oteli ateşe verildi ve 33 kişi yanarak hayatını kaybetti. Medya’da, olayları İran yanlısı Aczimendi tarikatının başlattığını iddia etmişti.
5 Temmuz 1993: 5 Temmuz 1993’de Erzincan’ın Başbağlar köyü basıldı. Sivas’ın intikamını aldıklarını söyleyen kimliği belirsiz kişiler, 27 erkeği kurşuna dizdi ve 5 kadını da yakarak öldürdükten sonra ortadan kayboldu.
Sonuçta; Cumhurbaşkanını öldüren, Başbakanını asan, Paşasının helikopterini düşüren, Kanas silahla generalini infaz eden bir devlet(!)…
Fikir ve düşünce insanlarını bugün zindanlara tıkayan, yurtdışını mahkûm eden, sanatçılarını ve bilim insanlarını sürgüne zorlayan, muhacir eden, Ankara’nın göbeğinde insanlarını kaçırtan, sayısızca insanı, faili (belli ama adı) meçhul cinayetlerine kurban edilen, binlerce bebekli anneyi ve yaşlıyı zindan tıkayan karanlık ruhlu bir iktidar, devlet ve ülke…
Bir kez daha Merhum Turgut Özal’ı rahmet ve minnetle anıyorum.Mekanı cennet olsun.
e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au