Farkında mısınız ?
Demokrasi, özgürlük, İnsan Hakları savunuculuğuna soyunan bir kısım “güzel insanlar” bizleri herhangi bir şekilde belirtip, ismen zikredemiyor…
Mütemâdiyen etrâfimızdan teğet geçiyorlar, üstü çok kapalı atıflar, işâretler ile “iz” bırakıp yol ve söylemlerine devâm ediyorlar.
Bunun iki sebebi var diye düşünüyorum ;
1… Bir grup mâlum yaftayla yaftalanıp başlarına iş açmak istemiyorlar.
2… Bâzıları ise olanları görüp, bildikleri halde, demokrasi ve hak savunucusu olduklarını söylemelerine rağmen sâdece kendi mahallelerini nazara veriyorlar…
Bir diğer grup ise “bile-isteye” Rejim‘in dayattığı bu iğrenç ifâdeyi kullanmaktan lezzet alıyor, içten içe bir “Oh oldu ! yapamadığımızı yaptılar” diye seviniyorlar, ki bunların zaten Demokrasi ve İnsan Hakları ile ilgili bir kaygı yada düşünceleri yok, dolayısı ile bahis harici kalıyorlar…
Birinciler, yâni kendisini ve çevresini korumaya çalışanları “buruk” bir saygı ile karşılıyor ve anlıyorum…
İkinciler‘e ise sadece “çok ayıp !” deyip hayıflanıyorum, kendinizi ve etrâfınızı kandırıyor, aldatıyorsunuz.
Eğer Demokrasi ve İnsan Hakları’nı savunuyorsanız renk, desen, etnisiti, inanç ve bir başka faktöre aslâ bakamazsınız...
Birilerini gözardı ediyorsanız “yalan söylüyorsunuz” demektir…
Hele hele o üçüncü grup yok mu, o üçüncü grup, diktatörizmanın ağızlarına verdiği lânetlik sakızı lezzetle çiğneyip, yapılan bütün zülme mânen taraftar, hattâ ortak oluyorlar...
Üzgünüm, malesef çok şeytanlaştırıldık…
Bizden öncekilerin yaşadıklarını yaşıyoruz !
Derîn muktedirler iki şey yaptılar, korku ve gıpta damarını tahrik ettiler…
Muhafazakar câmiâya “Heryeri dolduruyorlar, size hakk-ı hayât tanımıyorlar, sizi engelliyorlar” diyerek onları “gıbta” ile tepkiye sevk edip, “soru çalma” iftirâsı ile tepkilerini pekiştirdiler…
Seküler topluluğa ise “Yaşam tarzınızı engelleyecekler, rahatınızı, rantınızı kaybedeceksiniz, sizi yok edecekler” diyerek “korku” körüklediler ve “tiyatro 15 Temmuz” ile korkularını dem ve damarlarına kadar işlediler…
(Bizim hatâlarımızı yok mu ? Tabîki var, fakat o başka bir yazının konusu...)
Ne insâniyet, ne İslâm, ne hukukta aslâ yeri, dayanağı olmayan, olmayacak “F*TÖ” iftirâsını icât ettiler.
Evet diyalog ve anlayışa çok ama çok açık bir topluluğu bu şekilde “ifrit” haline getirdiler…
Sonrasında ise gözünü açanı “f*tö” çuvalına atılma dehşetiyle ebediyen susturdular…
Şimdilerde bu lanetlik ifâde herkesin ağzını bağlıyor…
İnsanlar yukarıda saydığım sebeplerle ağızlarını açmıyorlar.
Güzel insanlar demokrasi, özgürlük, insan haklarını savunurken “Ben Yahudiyim, Ermeniyim, Ezidiyim, Kürdüm, Aleviyim…” diye haykırıyorlar fakat Hizmet Hareketi’ni ismen zikredemiyorlar…
Halbuki şu an Anadolu’da en büyük kıyımı yaşayan, resmen soykırıma tabi tutulan Hizmet Hareketi, Cemaât, yani onların “f*tö” dedikleri masum insanlar, bizleriz…
Bir devlet terörü ile karşı karşıyayız !
Görmüyor musunuz ?
Onbinlerce KHK’lı ve aileleri adı konmamış bir idâma maruz, yokluğa mahkûm edilmiş haldeler…
Beli bükülmüş ihtiyarlar, kermeste çiğ börek yapmış hacı nineler, hamile, lohusa kadınlar, emzikli anneler, kundaktaki bebelere kadar, evet, evet bir devlet terörü ile karşı karşıyayız…
Ey susanlar ! Birgün sizin de kapınızı çalacaklar, birgün mutlaka, ama mutlaka !
Dedimya kendisini ve çevresini korumaya çalışanları “buruk” bir saygı ile karşılıyor ve anlıyorum…
Anadolu da olanlar, tamam !
Gel gör ki, yurt dışında olanlar dahi seslerini çıkarmıyorlar !?
Ama, nereye kadar ?
Bütün mazlum halk ve toplulukları savunurken nereye kadar susacaksınız ?
Ben Cemaât’in değiştiğini gözlemliyorum, yediğimiz tokatın gözlerimizi açtığını görüyorum artık hiçbir acıyı görmemezlikten gelmiyor, her renk ve her deseni kucaklayarak hepsine sahip çıkmaya gayret ediyoruz…
Diyalog ve anlayışa çok ama çok açıktık, şimdi tam olarak yaşıyoruz…
Herkesin derdi derdimiz, acısı acımız !
Tabiri câiz ise “mekânımız lâ mekân, cismimiz cümle cân !”
Zihni Sinir, mûcid-i mükemmel-i ekmel, son koç boynuzu burucu Cihat Yaycı’nın f*tö metresine göre “mesleğinde başarılı, hakka saygılı, doktora yapmış, dil bilen, alengirli işlere bulaşmamış, disiplin cezâsı dahi almamış, iyi âile hayâtı olan” tertemiz insanlar “f*töcü”…
Bütün bu güzel hasletleri kendisinde toplayan insanlar savunulmaya değmez mi ?
Demokrasi, Özgürlük, İnsan Hakları diyipte herhangi bir sâikle bizlerin ismini söyleyemeyen güzel insanlar sizlere sesleniyorum !
“Ben Yahudiyim, Ermeniyim, Ezidiyim, Kürdüm, Aleviyim, neden nefret ediyorsanız oyum…” derken…
Bizleri neden görmüyor sunuz ?
Herşeysiniz, herkesle berâbersiniz !
İyide, sâhi siz niçin “F*töcü” değilsiniz ?
Kendinize hiç sordunuz mu ?
Ne zaman bu mâsumları da hatırlayacak sınız ?
Bizler takıntılarımızı terkettik, sizler de terk edin lütfen…
İnsanlığı temiz vicdanlar, temiz bir “Vicdanlılar Koalisyonu” rahatlatacak, o ışık sizde var görüyorum…
Berâ-i mâlûmât ;
“F*tö” yakıştırması iğrenç, lanetlik bir yafta “İslâm ve Hukuk penceresinden “f.tö” kelimesi” isimli makâlemde yazmaya çalıştım…
Ve fakat burada dikkati bütünüyle konuya çekmek ve uyuyanları, uyur gibi yapanları uyandırmak düşüncesiyle başlığı bu şekilde kullandım, mecbur kaldım, okurlarımdan özür diliyorum…
@MANSURTURGUT