İLKER DOĞAN -TR724.COM
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ABD’de bulunan Fethullah Gülen’e kumpas kurduklarını yıllar sonra itiraf etti. Davutoğlu’nun açıklamalarına göre Gülen’in Türkiye’ye getirilerek tutuklanması kararı 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ‘KCK’ soruşturması kapsamında ifadeye çağırılmasından sonra alınıyor. Kameralar karşısında, “Bu hasret bitsin.” diyenler, kapalı kapılar ardında kumpas kurmuş.
Halk TV’de katıldığı programda konuşan Ahmet Davutoğlu, “7 Şubat 2012’de Hakan Fidan çağrıldıktan sonra devlette temizlik yapılması gerektiğini ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da söyledim. Sayın Erdoğan’da MİT müsteşarına (ifade vermeye) ‘gitme’ dedi ama ben kendi bakanlığımdan sorunlu olduğum için Feridun Sinirlioğlu’nu çağırarak ‘Buna karşı tedbir alacaksınız’ dedim.” ifadelerini kullanıyor.
GÜLEN’İ TÜRKİYE’YE GETİRMELİYİZ
Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarına göre Fethullah Gülen’in Türkiye’ye getirilmesine karar verilerek yeni bir strateji belirleniyor. Gülen’i ‘ikna’ görevi ise Davutoğlu’na veriliyor. Davutoğlu, Fethullah Gülen’e kurdukları kumpası şöyle anlatıyor: “Erdoğan ile FETÖ’nün yurt dışındaki propagandalarını ve Türkiye’de bir devlet haline dönüşmelerini nasıl engelleyeceğimizi değerlendirdik. Vardığımız sonuç FETÖ’nün Türkiye’ye getirilmesi gerektiği yönündeydi. Fethullah Gülen ile Türkiye’ye dönmesi için konuştum. Bu görevi bana başbakan verdi. Başbakana iyi niyetli olmadıklarını söyledim. Ben Fethullah Gülen’e Türkiye’ye gelmesi gerektiğini söyledim.”
GÜLEN: GELMEMİ GEREKTİREN BİR DURUM YOK
Plan uygulamaya konuluyor ve randevu alınarak Hocaefendi’nin bulunduğu Pensilvanya’ya gidiliyor. Yapılan görüşme sonrası Gülen’in Türkiye’ye dönmeye niyeti olmadığını anlıyor Davutoğlu: “Kendisinin Türkiye dönmesi gerektiğini söyledim. Geçiştiren bir ifadeyle gelmesi gereken bir durum olmadığını söyledi. Aldığım hissiyat gelmeyeceği yönündeydi, bunu Başbakan Erdoğan’a söyledim. ‘Tedbir almakta fayda var’ dedim. Bu aşamada bu konuyla ilgili Erdoğan ile aramızda görüş ayrılığı yaşanmadı, benim görevim de bitmiş oldu.”
BU HASRET BİTSİN!
14 Haziran 2012’deki Türkçe Olimpiyatları’nın kapanışında konuşan dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gurbette olup vatan topraklarının hasreti içinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Gurbet aynı zamanda garipliktir, zaten oradan anlamını yükleniyor. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz ki bu sıla hasreti artık bitmelidir. Bitsin istiyoruz.” ifadeleriyle Gülen’i Türkiye’ye davet etmişti. Söz konusu çağrı, Fethullah Gülen’in ‘tutuklanması’ kararı alındıktan yaklaşık 4 ay sonra yapılıyor.
AKP rejiminin, kameralar önünde Fethullah Gülen’e, ‘dön artık, bitsin bu hasret’ derken, kapı arkasında kumpas kurduğu yıllar sonra en yetkili ağızlar tarafından itiraf edilmiş oldu.
AYDIN ÜNAL: O ÇAĞRININ ZERRE KADAR MUHABBET TAŞIMIYORDU
Yıllarca Erdoğan’ın konuşma metinlerini yazan Aydın Ünal’ın açıklamalarını da hatırlatmak lazım. Dönemin AKP Milletvekili Ünal, 25 Ağustos 2016 tarihinde Yenişafak’taki köşesinde, “2013’te Türkçe Olimpiyatları’nda sarf edilen Bitsin bu hasret çağrısı neyin nesidir? Siz bakmayın on binlerce ahmağın bu çağrıyı ayakta alkışlamalarına… 2010 yılında başlayan çatışmayı görenler, bu çağrının zerre kadar muhabbet taşımadığını, bu çağrının Fethullah Gülen’i çok fena köşeye sıkıştırdığını, ve çatışmayı daha da alevlendirdiğini, bu çağrının siyasi dehanın manevrası olduğunu bilirler.” ifadelerini kullanmıştı.
CEMAAT’İ BİTİRME KARARI 2004’TE ALINDI
Fethullah Gülen’e Erdoğan, Davutoğlu ve Hakan Fidan tarafından kurulan kumpasın tarihi 2012-2013 yılları. Ancak AKP rejiminin, Hizmet Hareketi’ni bitirme planları daha eskilere dayanıyor. Taraf Gazetesi, 28 Kasım 2013 tarihinde ‘Gülen’i bitirme kararı 2004 MGK’da alandı’ manşetiyle çıkmıştı. 15 Maddelik MGK kararında, sadece Gülen Grubu’na değil, diğer ‘irticai’ unsurlara karşı da ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılması isteniyordu. Buna göre öğrenci evleri ve yurtlarına engel olunacak, Camia’ya destek veren işadamları takibe alınacaktı.
Dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan skandal belgeyi kabul etti. Ancak hiç bir zaman uygulamadıklarını söyleyerek savundu kendilerini. Hocaefendi ise söz konusu haberden yaklaşık 1 hafta sonra yaptığı açıklamada, kolunun kanadının kırıldığını söyleyecekti.