FİKRİ DOĞAN-KRONOS
Esma Uludağ ismine ilk kez sosyal medyada bir videoda rastlamıştım. Biri sırtında, ikisi arkasında 3 çocukla sabahın ayazında yürüyen bir kadın, ‘5-6 saattir yürüyoruz. Çok zor Allah geride kalanların yardımcısı olsun, gelecek olanların yardımcısı olsun’ diye dua ediyordu bir yandan. O videoya takılıp kalmama sebep olan şey ise annesinin peşinden sürüklenircesine koşmaya çalışan bir kız çocuğu oldu. ‘Anne dondum… Anne dondum…’’ diyor bir yandan, diğer yandan da ağlıyordu. Allah biliyor o videoyu kaç kez başa alıp izlediğimi… Uzun süre aklımdan çıkmadı o kız çocuğu… Sosyal medyadan da olsa takip etmeye çalıştım onları… Gitmek istedikleri yere vardılar mı ne oldu onlara diye?
3 YIL OLMUŞ ESMA ULUDAĞ TERK-İ DİYAR EYLEYELİ…
Sonrasını bütün dünya biliyor zaten… Meriç’i geçmek için 3 kez deneme yapan, ancak 3. seferde başarabilen Esma Uludağ’ı da ‘anne dondum’ diye gözyaşı döken el kadar çocuğu da dünya biliyor. Yunanistan’a ulaştıktan sonra 2 ay içinde 8 kez ev değiştirmek zorunda kalan, Almanya’da yaşayan eşinin yanına gidebilmek için bin bir türlü eziyetle boğuşurken kalbine yenik düşen Esma’yı herkes biliyor. Önceki gün yine sosyal medyada rastladım Esma Uludağ’ın ismine. Hayat yoruyor insanı, unutmuşum. ‘Ne olmuş?’ diye kendi kendime sorarken ölüm yıldönümü olduğunu gördüm.3 yıl olmuş Esma Uludağ terk-i diyar eyleyeli…
15 TEMMUZ’UN BÜTÜN YÜKÜNÜ MASUMLARIN ÜZERİNE YIKTI DEVLET
İzmir Karabağlar’da yaşayan bir aileydi Esma-Mehmet Ali Uludağ çifti. Esma kaymakamlıkta, kocası belediyede memurdu. Düz memurlardı anlayacağınız. Esma 2 üniversite bitirmiş, yüksek lisansını yapmış gözaltına alındığında hukuk fakültesi okuyan bir anneydi. Hele birincilikle bitirdiği ikinci üniversitenin diplomasını almaya henüz 40’ı çıkmamış çocuğuyla gitmişti. Bunları belki yüzlerce kez okudunuz o gün bu gündür. Sonra 15 Temmuz’un bütün yükünü bu masumlarım omzuna yıktı devlet düzeni. Derin devlet siyasi iktidarla nikah kıyıyordu ve kurban gerekiyordu yeni birlikteliğe. Esma gibi binler, on binler kurban edildi. Esma, milenyum çağındaki hicretin ilk kurbanı değildi ama en çok konuşulanıydı.
HİCRET YOLUNDA VEFAT EDEN SAHABELER KİMLER MERAK ETTİM
Esma Uludağ’la ilgili yazıları okurken aklıma geldi birden ‘’Hicret sırasında vefat eden sahabeler kimler?’’ diye. Dönüp araştırmaya başlayınca da Damre bin Ays (Cündeb bin Damre) ismi çıktı karşıma. Hadi Esma’nın şehadetinden yola çıkıp, bugün ismine çok aşina olmadığımız bir sahabeden bahsedeyim size. Boş verelim siyasetin, medyanın iç karartan simalarını. Bu yazı da Esma Uludağ’ın aziz hatırasında zulümden kaçarken can veren masumlara gelsin. Damre bin Ays ismini herhalde çoğumuz bilmeyiz. En azından ben düne kadar duymamıştım. Öyle kitapların yazdığı, hakkında menkıbeler anlatılan bir isim değil. Ama hakkında ayet inme şerefine nail olmuş bir sahabe olduğunu yeni öğrendim… Sizi bilemem…
Hicretin henüz tamamlanmadığı günler… Gücü yetenler Medine’ye ulaşmış, hasta, yoksul ve yola çıkamayacak durumda olan bir avuç Müslüman hala Mekke’de korku içinde… Cehiller’in Leheb’lerin devri devir… Zulmün bini bir paraya. Mala çökmeler, ticareti yasaklamalar, aç bırakmalar, fırsatını bulunca cana kastetmeler. Virgülü doğru yere koyarsak aynı bu günler…
DAMRE GİBİ GİDEMEYENLER İÇİN AYET İNMİŞ: HİCRET ETSEYDİNİZ YA!
Medine’ye hicret edemeyenlerden biri de Damre bin Ays. Mekke’li değil Damre. Yıllar önce gelip yerleşmiş, Müslümanlığı ilk kabul edenlerden olma şerefine ermiş. Yıllarca baskı görüp, işkencelerden geçmiş ama dönmemiş. Hicret günlerinde yaşı ilerlemiş, beli bükülmüş bir pir-i fani haline gelmiş. Eli ayağı tutanlar, gücü olanlar kafileler halinde çıkmışlar yola. Varmışlar Medine’ye. Damre her gidenin ardından bakmış. Dağ gibi dört oğlu var yanında ama onun gözü peygamberinin yanında. Her defasında ‘Beni götürün Allah Resülüne’ demiş ama ‘Baba hastasın varamazsın Medine’ye’’ diye reddetmişler.Tam da o günlerde Damre gibi gidemeyenler hakkında bir ayet inmiş. Nisa suresinin ayetleridir inenler.
“Melekler kendilerine yazık eden kimselerin canlarını alırken ‘Ne yapıyordunuz’ diye sordular. Onlar ‘Yeryüzünde mustazaf çaresizdik’ dediler. Melekler: ‘Allah’ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!’ İşte onların barınağı cehennemdir. Orası ne kötü gidiş yeridir. Bundan erkek, kadın, çocuklardan gerçekten aciz olup hiçbir çare bulamayan, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır. Umulur ki Allah onları affeder. Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.”
DAMRE TENİM’DE VEFAT ETMİŞ VE ORADA DEFNEDİLMİŞ. TIPKI..
Ayetler kulağına geldiğinde Damre yerinde duramaz olmuş. ‘Benim Allah’a sunacak ne mazeretim var da burada oturuyorum. Beni Allah Resulüne götürün’’ demiş çocuklarına. İtirazlara rağmen bir yük hayvanının üzerine sedye hazırlanmış, Damre çocuklarıyla birlikte yola çıkmış. ‘’Allah’ım. Sana ve peygamberine hicret ediyorum’’ diye mırıldana mırıldana çıkılan yolda Tenim’e kadar gitmekmiş kaderi. Damre’nin yaşlı vücudu dayanamamış daha fazla. Tenim’de vefat etmiş ve Damre oraya da defnedilmiş.
Damre’nin vefatından sonra, ‘’Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek birçok güzel yer ve bolluk bulur. Kim Allah ve Resûlü için hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, onun mükafatı Allah’a aittir. Allah çok merhametli ve affedicidir’’ ayeti inmiş. Damre bu dünyada muradına erememiş ama Allah ve Resülüne kavuşmuş.
Hazreti Damre, Esma, Meriç, zulüm, hicret… Aradan 1500 sene geçmiş zalim değişmiş ama zulüm hiç değişmemiş. Ebu Cehiller gitmiş modern Ebu Cehiller gelmiş. Eli kuruyasıcalar hiç eksik olmamış. O günler geçtiği gibi bu günler de geçecek. Sonra bugünleri anarken acı bir tebessüm konacak yanağınıza. Esma’lar, Halime’ler o tebessümde yaşayacak siz var oldukça. Efendimiz en zor zamanda kızı Fatıma’ya söylüyor ya, ‘’Korkma kızım. Allah babanı zayii etmeyecektir.’’ Acizane içimden geçeni yazayım ben de:
Siz de korkmayın Allah emeklerinizi zayii etmeyecektir.