ALPER ENDER FIRAT-TR724.COM
Sedat Peker, siyaset-mafya ilişkilerini anlatmaya devam ediyor. Neredeyse canlı yayınla bütün kirli ilişkiler bir bir ortaya dökülüyor, uyuşturucu ticareti, mafya örgütlenmeleri, işadamlarının mallarına çökmeler, medya dünyasının rutin dışı uygulamalarla düzenlenmesini bazen itiraf ediyor, bazen ifşa ediyor, bazen ihbar ediyor. Her şey ortaya dökülmüş normal bir ülkede yöneticilerin sokağa çıkamaması gerekirken, biz dünyanın öbür ucundan bir öğretmenin kaçırılmasının müjdesini(!) alıyoruz.
Mafya ilişkilerini, devleti yönetenlerin girdiği kriminal işleri değil de gencecik bir öğretmenin Kenya’dan MİT eliyle kaçırılmasını, Recep T. Erdoğan’ın ağzından müjde olarak dinliyoruz. Çok önemli biri, şimdi sorguluyoruz sonra açıklayacağız bilmem ne diye de olaya gizem katıyor. Çok önemli isim dediği Kenya’da öğretmenlik yapan PDR’ci gencecik bir öğretmen.
Bütün ülkenin mafyayı ve siyasetin rutin dışı olaylarını konuştuğu, piyasayı milyarlarca dolar dolandırıp giden bir adamın Balkanlardan bile getirilemediği bir zamanda gerçekleşen bu olay, tam iktidarın kimlik fotoğrafını çekiyor. Bu hükümetin, nasıl bir iktidar olduğunu tarif eden, tarihe kalacak bir örnek olarak karşımızda duruyor.
Herkes Cumhurbaşkanı’ndan, Tolga Ağar’ın isminin karıştığı cinayetle, Mübariz Mansimov’dan gasp edilen marinayla ilgili bir bilgilendirme bekliyor. Uluslararası uyuşturucu ticareti iddialarıyla ya da siyasetin mafya ile iç içe girmiş ilişkisiyle ilgili bir takım sözler sarf etmesini beklerken, o otuzlu yaşlara yeni girmiş gencecik bir PDR öğretmeninin zorba yöntemlerle kaçırılıp Türkiye’ye getirilmesini müjde olarak veriyor.
Sedat Peker, Hürriyet Gazetesini bastığını, patronu Aydın Doğan’ı korkuttuğunu, Doğan Grubunu ondan alıp Demirören’e verdirdiğini, Ahmet Hakan’ın dayak ile yola getirdiğini açık açık söylüyor. Devlet bunlarla ilgili bir şeyler yapmak yerine özel uçaklarla, dünyanın parasını harcayarak, kaleminden başka bir silahı olmayan gariban bir öğretmenin peşine düşüyor.
Ülkenin paralarının böylesine, ahmakça operasyonlarda harcanmasının faturasını da, vatandaşlar yeni vergiler, yeni ÖTV zamlarıyla ödüyor. Yani Ergenekon-Erdoğan ittifakının kinine millet para yetiştiremiyor.
Bu akla ziyan düzeneğe itiraz etmesi gereken muhalefet de bu esnada, “yargı siyasetin köpeği olmaya devam etsin” diye, HSYK konusunda hükümetle yeni anlaşmalar yapıyor. Yani siyaset kendi aralarında mutlu, hakim savcıların bir kısmı size çalışsın, bir kısmı bize çalışsın sözleşmesi imzalıyor. Bu yargı yapısından muhalefetin şikayet eder gibi görünmesine bakmayın bugünkü sistemin temellerini 2014 yılında beraber atmışlardı hatırlayacaksınız.
Mazlumun terörist, çetelerin muktedir olduğu bu düzen elbette fıtrata ters olduğu için uzak olmayan bir zamanda, tuzla buz olup yıkılacak ama enkazında sadece hükümet değil muhalefet de kalacak. Bu mafya iktidarında Kemal Kılıçdaroğlu’nun en önemli gündemi hala FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması. Muhalefet milletvekili diye ortada dolaşan, mesela Özgür Karabat’ın derdi ise FETÖ medyasına (ne demekse) basın ilan kurumunun verdiği ilanlar. Doğu Perinçek, Nedim Şener, Metin Feyzioğlu gibileri saymıyorum; Barış Yarkadaş, Gürkan Hacır, İsmail Saymaz gibi hala solcu muhalif diye ortalıkta dolananlar da, televizyonlarda havuz yazarlarıyla kakara kikiri muhalifçilik oynuyor ama asla rejimi rahatsız edecek şeyler yapmıyorlar. Bu mafya düzeni neyin nesidir hele bir anlatın bize diye kimseyi sığaya çekmiyorlar.
Hep beraber kurdukları bu mafya düzeninde hırsızlar, katiller iktidar gücü kullanırsa, öğretmenler, doktorlar, akademisyenler, insan hakları savunucularının terörist sayılması normaldir.
İktidarı elinde bulunduranlar terörist diye dünyanın öbür ucundan öğretmen getire dursun, Sedat Peker ‘sizin iktidar olmanıza çok yardım ettim, şimdi beni buruşturup bir kenara atamazsınız’ deyince kamouyu da 15 Temmuz kirli ittifakının yaptıklarından haberdar oldu.
Ancak bunlar Sedat Peker ile Süleyman Soylu arasında olan bir konu değildir elbette. Bu Sedat Peker’in, AKP-Ergenekon ittifakıyla kurulmuş bir rejimin, kirli ilişkilerini ifşa etmesi meselesidir. O yüzden Sedat Peker’i, Süleyman Soylu’yu, Özışık kardeşleri ya da kim varsa onu, vay meğer FETÖ’cüymüş bahanesi ile bizim kucağımıza bırakmaya kalkmayın.
Bu kadar çirkin ve karanlık ilişkiden elinizi yıkayıp çıkamazsınız. Bu sizin takımınız, sizin günahınız, her şeyiyle sizsiniz.
Namuslu, vatansever savcı ve hakimlerin yargıda olduğu dönemlerde, gözüpek vatansever yiğit polisler görev başındayken Sedat Peker’den, Galip Öztürk’e, Kürşat Yılmaz’dan Korkut Eken’e kadar herkes tutukluydu. Kemalist solcuların hepsi de bunları hapisten kurtarmak için can siperane uğraşıyorlardı. Bunları sizler, yani Ergenekon-AKP ittifakı azat edip piyasaya sürdü.
Hayatında çakı bile taşımamış gariban bir öğretmeni Kenya’dan kaçırmak pek kolay, gücünüzü gerçek suçlulara karşı gösterin bakalım.