FİKRİ DOĞAN-KRONOS
Cemil Meriç’in çok sevdiğim bir sözü vardır; ‘’Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı ülke’’ der bu topraklar için. Bir ekleme yapmak isterim; ‘İtiraz edenin de kuduz köpek gibi kovalandığı ülke’’ burası. Bu topraklara hükmedenler sağ-sol, Türk-Kürt fark etmez ‘itaat’ edeni sever el üstünde tutarlar yüzyıllardır. Çünkü itaat edenden ‘saltanata’ zarar gelmez. Sanırım Emeviler’den bu yana böyledir bu.
ŞEYHLİK VARDI PEKİ YA İSLAM?
Bizde ‘din adamı’ makamında oturanlar pek bir uysaldır otoriteye karşı. Hükümdarlar siyasi olarak mutlak güç sahibidir, istisnalar hariç din adamları da ‘yancısı’dır iktidarların. Bakın tarihe kaç şeyh, kaç molla, kaç kanaat önderi, ‘Devletlum bu yaptığınız Allah’ın kanunlarına uygun değildir’ deme cesareti gösterebilmiştir. Allah var ‘devletlu’larımız da itiraz edeni yok etme konusunda çok cömert davranmıştır. Mesela bakın, Osmanlı’da kaç şeyhülislam ‘padişahımız efendimize’ itiraz edebilmiştir. Kaçı tasdik makamı olmaktan bir adım öteye geçmiştir. Toplasanız herhalde bir elin parmakları kadar etmez.
NUMAN’I İMAMI AZAM YAPAN NEDİR?
Yine haddimi aşacağım affola. Halbuki din muhalefettir. Allah’a ve onun kanunlarına uygun olmayan her şeye muhalefettir. Efendimiz muhalefet ettiği için müşriklere, o kadar ezaya ve de cefaya uğramıştır. O’na, düzene ‘itiraz’ etmemesi için teklif edilenleri okumuşsunuzdur onlarca kez. Hani ‘Bir elime güneşi, bir elime ayı verseniz yolumdan dönmem’’ sözlerini hepiniz bilirsiniz. Numan Bin Sabit’i İmam-ı Azam yapan o itiraz değil midir? Emevi ve Abbasi halifelerinin ‘onayla’ dedikleri şeyleri ‘Allah’ın kanunlarına aykırıdır’ diye onaylamadığı için işkencelerden geçmedi mi? ‘’Onayla ve bizi eleştirme seni Kufe valisi yahut Bağdat valisi yapalım’’ tekliflerini elenin tersiyle ittiği için 98 yaşında dövülerek şehit edilmedi mi?
DİN ADAMLARI ADINA UTANÇ DÖNEMİNDEYİZ
Dedik ya bizde ‘din adamları’ genelde saltanatın yancısı ya da goygoycusudur (İstisnaları ayrı tuttuğumuzu bir kez daha not düşelim) diye. Her iktidar da mütedeyyin insanları kontrol ve tabii ki oyları için mutlaka bir ya da birkaç din adamı kılıklıyı piyasaya sürer kendi döneminde. Buna alışığız biz toplum olarak. Ama bu dönem tarihe utanç olarak yazılacak emin olun. Emevi ve Abbasi halifelerinin zulümlerini ancak kitaplardan okuyoruz. Bugünlere de şahit olmak varmış…
‘BEN ŞEREFSİZ MİYİM?’ ÇIKIŞI ÇOK ÖNEMLİ
Alparslan Kuytul’dan bahsedeceğim size bugün. Hani son zamanlarda haberlerde ya da sosyal medyada adı sıkça geçen Kuytul Hoca’dan. Kuytul Hoca’nın adını duyardım bir süredir ama projektörleri üzerine tutmama sebep olan şey sosyal medyada gördüğüm bir video oldu. Kuytul hoca sanırım öğrencileriyle sohbet ediyordu. Bir şehirde iptal edilen konferansından bahsediyordu. Konferans sonrası kendisine çok yakın bir öğrencisine ‘birilerinin’ geldiğini ve kulağına bir şeyler fısıldadıklarını açıklıyordu. ‘Bana yüzde yüz söyleyeceğinden emin oldukları bir yakınım’ eklemesi de yapan Kuytul Hoca, gelenlerin öğrencisine, ‘’Hocana söyle. Bana bunları FETÖ yaptı derse önünü açarız!’’ dediğini aktarıyordu. Kuytul, o öğrencisi üzerinden mesajı gönderenlere cevabını da veriyordu videoda: Ben şerefsiz miyim!
O videoyu izledikten sonra ‘Nasıl yani?’ diye şaşırdığımı hatırlıyorum. Düşünsenize Dansöz Asena’nın bile ‘önümü FETÖ kesti’ diye prim yapmaya çalıştığı günlerden bahsediyoruz. Başınız derde mi girdi, ‘FETÖ kumpası’ diyorsunuz, aaaa bir bakmışsınız sütten çıkmış ak kaşık gibi bembeyazsınız. Memlekette hırsızlık, yolsuzluk, faili meçhul, ihaleye fesat karıştırma ne suç varsa işliyorsunuz, sorana da ‘FETÖ yaptı’ diyorsunuz bir de bakmışsınız pir-ü pak olmuşsunuz.
ZULME RIZA ZULÜM DEĞİL MİYDİ?
İslami (!) cemaatleri saymıyorum bile. Onlar taaa en başında iktidara ‘Her zaman her yerde emirlerinize amade olduğumuzu bildirir…’’ diye bir bağlılık yemini etmişler dünyalıklarını doldurmakla meşguller. Memlekette el kadar bebeler mi ölüyor, binlerce kadın hapse mi tıkılıyor, milletin alın teriyle kazandığı mallarına mı çökülüyor, insanlar zindan da ölüme mi terkediliyor, suçsuz günahsız insanlar işkence hanelerde mi doğranıyor? Kimin umurunda! Aman ‘devletlularımızı ürkütmeyelim’ de yolumuza bakalım modundalar. ‘Padişahımız efendimiz ne söylüyorsa, ne yapıyorsa el hak doğrudur’dan başka bir şey dedikleri var mıdır? Memlekette ormanlar kesilir, doğa tahrip edilir, kadınlar öldürülür, çocuklar… edilir melanetin bini bir paraya satılır. Herhangi bir dini gruptan itiraz eden duyar mısınız? Halbuki toplumu kökünden sallayan bu rezilliklere en başta itiraz etmeleri gerekmez mi?
EL EZHER’DE İSLAM HUKUKU OKUMUŞ
Böyle bir dönemde bu itiraza dönüp bakmamak ahmaklık olurdu. Sonra baktım ki ‘KHK zulümleri’ diyor Kuytul Hoca, 15 Temmuz’da köprüde suçsuz askerlerin başını kesenler için ‘caniler’ diyor. O günden sonra okuyup araştırmaya, konferanslarını bulduğumca dinlemeye başladım. Karşıma bambaşka bir ‘din adamı ve grup’ çıktı. 1965 Adana doğumlu Alparslan Kuytul. İnşaat Mühendisi aslında. Dünyalığa önem vermemiş ki, müteahhitlerin altın çağını yaşadığı AKP döneminde işini yapıp milyonlar kazanmak varken ilme adamış kendini. Üniversiteden sonra El Ezher’de İslam hukuku okumuş. Gençliğinden itibaren dersler vermeye, sohbetler düzenlemeye başlamış. Ezher’deyken kurmuş Furkan Vakfı’nı. Ailesi zaman zaman derslerini aksatıp sohbetler yapmasına itiraz edip, ‘İstikbalini düşün evladım’ dermiş. “Ben zaten istikbalimi düşündüğüm için bunları yapıyorum, esas istikbal ahirettir” diyerek kendisini davasına adamış.
Evlenince, israf olur diye yeni eşyalar almayıp, annesinden kalan eşyaları kullanmaya devam etmiş. Bir apartman dairesinde annesi, eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşamış Kuytul hoca. Bir süre önce gidip uzun uzun sohbet etmek, Kronos okurları için röportaj yapmak da kısmet olmuştu. Burada okudunuz o röportajı. Orada yazamadığım anekdotlar ve izlenimlerdir burada bulacağınız.
‘ALLAH’IN DÜNYASINDA ALLAH’IN DEDİĞİ OLUR’
Kuytul Hoca’nın öğretisinin kendi deyimiyle temel taşı, ‘La ilahe illallah.’ ‘’Allah’tan başka ilah tanımam.’ Bu muktedirler için yeterince rahatsız edici. Üzerine Kuytul bir de ülke ve dünya gündemindeki olaylarla ilgili yorumlar yapınca, otomatik olarak iktidarın hedef tahtası haline geldi. “İslam’a veya Müslümanlara zarar verildiğinde konuşurum. Ben sonumu değil, görevimi düşünürüm” dedi ve malum süreç başladı.
2018’DE İLK TUTUKLULUK GÜNLERİ
Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı üyeleri 22 Nisan 2017’de Adana’da bir parkta basın açıklaması yapmak istedi. Polis sert müdahale etti. Vakıf üyeleri gözaltına alındı. Adana’daki bu olay ‘Devlet’in Kuytul ve Furkan Vakfı’nın üzerine ‘mim’ koymasına neden oldu. Haziran 2017’de ”FETÖ yaptı desin önünü açarız’ teklifini reddetmesi bardağı taşırdı. Kuytul, ilk olarak 30 Ocak 2018’de evi özel harekat polislerince basılarak gözaltına alındı. Dört terör örgütüne birden üye olmakla suçlanan Kuytul’un yaşadıklarını yaptığımız röportajdan aktarıp yeniden hatırlayalım isterseniz:
ÜRECİ KRONOS’A ANLATMIŞTI
‘’Ne için tutuklandığımızı bilmiyoruz. Ortada ne iddianame var ne bir şey var. 10 gün emniyette kaldık bize söylemediler sonra bir kağıt getirdiler. Yazan şey, ‘terör örgütü propagandası yapmak ve suç örgütü kurmak.’ Sonra bu dosyayı ikiye ayırdılar. Bu ne zaman oldu? 6 ay sonra oldu. Ben bu arada 6 aydır yatıyorum. 6 ay sonra iddianame hazırlandı. 6 ay yattım suçumun ne olduğunu ne ben biliyorum ne hakim ne de savcı. Vallahi aynen şöyle oldu bakın…’’
Ve devam ediyor Kuytul hoca:
‘’Bir yıl kadar yattık sonra tahliye verdiler. Sonra tahliye kararına itiraz etti bir takım güçler. Ben çıkar çıkmaz Bolu’da yaptığım konuşmada ‘Susmayacağım’ dedim. ‘Akıllanmamış’ dediler hemen tekrar karar çıkarttılar. Saat 2’de de mahkeme var. Düşünün yani. 20 bin sayfa dosya hazırlamışlar. Bizim ifadelerimiz 700-800 sayfa. 26 kişi falandık. Hakimin bunu okuması mümkün mü, mümkün değil. Hakim şöyle bir baktı kağıda… ‘’Bir, iki, üç’’ dedi. ‘Terör örgütüne 3 defa üye olmak’’ dedi. Sonra bir daha baktı, ‘’Yok yok dörtmüş’ dedi. ‘’Terör örgütüne 4 defa üye olmak’’ dedi. Böyle bir şey olabilir mi? İnsan bir defa üye olur. Zaten onu yazanlar iyi anlatamamışlar hakime.’’
BİR EL TAHLİYESİNDEN MEMNUN OLMADI
Bu trajikomik süreçten sonra Bolu F tipi cezaevine gönderilen Kuytul Hoca, 8 Kasım 2018’da tahliye edildi. Ancak devam eden ikinci dosya gerekçesiyle serbest bırakılmadı. 24 Ocak 2019’da bu kez tahliye edilen Kuytul, savcılığın itirazı üzerine 24 saat geçmeden yeniden tutuklandı. 5 Aralık 2019 tarihine kadar yaklaşık bir yıl daha cezaevinde kaldı. Bu arada geçen zamanda Kuytul’un hapse girmesine neden olan dosyalardan da teker teker beraatine karar verildi.
LEBALEP KONGREYE VAR RAMAZAN’A YOK!
Hapishane çıkışı ‘Susmayacağım’ diyen Kuytul’un ise gerçekten susmaya niyeti yoktu. Her sohbetinde ve her konferansında ‘yanlış’ bulduklarını eleştirmeye devam etti. Kuytul, Ramazan öncesi ‘lebalep’ parti kongreleri yapıp, binlerce kişiyle ‘yandaş din adamlarının’ cenazesine katılan iktidarı ‘Ramazan’ın sönük geçmesi için’ çabalamakla eleştirdi. Şehir şehir dolaşıp Furkan Vakfı gönüllüleriyle iftar açtı, sohbetler gerçekleştirdi. Devlet, bir kez daha ‘biat’ etmeyen Furkan Vakfı ve Kuytul Hoca ile karşı karşıya geldi. Furkan Vakfı üyeleri Ramazan’ın son 10 günü ‘açık’ olan camilerde Diyanet İşleri’nin teşvik ettiği ‘itikaf’ ibadetine girince iktidar müdahale etme gereği duydu.
CAMİYE POSTALLA GİRMEK AKP POLİSİNE NASİP OLDU
Allah, camilere postallarıyla girip ibadette olan Müslümanlara biber gazı sıkmayı da AKP iktidarının özel timlerine nasip etti. Yüzlerce polisle camiler basıldı. Furkan Vakfı üyeleri yaka paça dışarı atılıp gözaltına alındı. Gaziantep’teki cami baskınından sonra il emniyet müdürü emekliliğini istedi. Kuytul hoca ve 400 Furkan Vakfı üyesi gözaltına alındı. Alparslan Kuytul, hakkındaki suçlamalara manifesto niteliğinde bir savunmayla cevap verdi. 4 gün süren ifadelerden sonra önce Furkan Vakfı mensupları ardından bu satırların yazıldığı saatlerde Alparslan Kuytul serbest bırakıldı.
‘Türkiye’yi Tayyip Erdoğan değil siyah gözlüklüler yönetiyor’ diyen Alparslan Kuyul, hem iktidarla hem de siyah gözlüklülerle mücadelede geri adım atmaya niyeti yok gibi görünüyor. İktidar ve (hocanın tabiriyle) siyah gözlüklüler de ‘işlerini’ bozan Kuytul’la mücadelede mevzi kaybediyor. İktidar bu konuya o kadar çok takılmış vaziyette ki, İçişleri Bakanı Soylu, önceki akşam bir yandaş kanala çıkıp Kuytul ve Furkan Vakfı hakkında demediğini bırakmadı. Hakkında tek mahkeme kararı olmayan Kuytul’u Türkiye düşmanı olmakla ve terör örgütleriyle kol kola olmakla suçladı. Üzerine de ‘Gözümüz üzerinde izliyoruz’ diye eklemeyi ihmal etmedi. Bir Allah’ın kulu da çıkıp, ‘Sayın Bakan suçluyorsunuz ama elinizde mahkeme kararı ya da kanıt var mı?’’ diye sorma cesareti gösteremedi. Bu yazı uzar gider aslında. Anlatacak çok şey var. Yazıyı yine Kuyul’un röportajdaki cevaplarıyla bitirelim de herkes durumu net anlasın:
Kronos: Anladığımız kadar iktidara ya da devlete sizin tabirinizle ‘teslim olmayı’ da düşünmüyorsunuz?
Hayır. Allah etmesin. Biz Allah’a teslim olmuşuz kullara teslim olmayız.