15 Temmuz sonrası eşi tutuklanan kendisi de ihraç edilen Binbaşı Hacer Çaylak, yine çok konuşulacak açıklamalar yaptı. Downsendromlu doğan kızı nedeniyle ‘Cemaatçi’ olmakla suçlandığını anlatan Hacer Binbaşı, bir stajer subayın ise maruz kaldığı işkence nedeniyle 3 aylık bebeğini düşürdüğünü söyledi. Bir çocuğun mahkeme salonunda fiilen tecavüze uğradığını sinir krizi geçirerek anlattığına şahit olduğunu söyleyen Hacer Çaylak, “Jobla falan değil, fiilen tecavüz etmişler çocuğa. Mahkemede sinir krizi geçirdi. Bayanları, erkekleri iç çamaşırı ile bıraktılar. O kızcağızları öyle iç çamaşırlarıyla bırakılınca, çocuklar onları ortalarına alıyorlar, sırtlarını dönüp etten duvar örüyorlar. Hamile öğretmen kursiyer subay, hamile olduğunu söylüyor. Beline vuruyorlar. O kadın bebeğini kaybetti.” diyor.Gazeteci Ahmet Nesin YouTube kanalında Albay Hüseyin Demirtaş ve Binbaşı Hacer Çaylak’la birlikte Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanı Cihat Yaycı’nın mimarı olduğu ‘fetömetre’ konusunu değerlendirdi.
ENGELLİ ÇOCUK FETÖMETRE’DE KRİTER OLARAK KULLANILDI
Albay Hüseyin Demirtaş, ‘fetömetre’yi soykırım suç aleti olarak tanımlıyor. “Zaten bunun reklamını yaparlarken ‘bir tespit, teşhis ve imha stratejisi’ dediler. Askeri bir tabir. Bunu Cihat Yaycı’nın ürettiği de buradan anlaşılıyor. Aynı şeyi burada yaptılar. ‘Biz kime hain, terörist’ diyelim dediler. Bir kişi böyle adlandırmak için geliştirilmiş bir sistem, exel tablosu. İnsanları bu uydurdukları puana göre ya görevden alınıyor, ya sürülüyor ya da hakkında soruşturma açılması sağlanıyor.” diyen Demirtaş, “22 Mayıs 2020’de Yavuz Selim Demirağ bir yazı yazdı. Fetömetre’nin akla ziyan ve bilimsel olmaktan uzak olduğunu yazdı. Örneğin ‘insanların özürlü çocuğu olması’ bir kriter. Hakkında fetöden işlem yapılmış yakını olmak da ‘fetömetre’ kriterlerinden biri. Fetömetre’de soy bağları soykırım için kullanılıyor. Ruanda’daki soykırım gibi… Cihat Yaycı, canlı yayında çıktı ve ‘bu iki nesil sürecek’ dedi. Bu ifade soykırım kastının itirafıdır.” ifadelerini kullandı.
15 TEMMUZ’DAN SONRA FORM DOLDURULDU
Programa yine Binbaşı Hacer Çaylak’ın açıklamaları damga vurdu. Hacer Çaylak, yaşadıklarını anlatırken zaman zaman gözyaşlarını tutamadı. Konuşmasının başında Cihat Yaycı’yla ilgili anektodlar aktardı. 15 Temmuz’dan sonra personelle ilgili formlar doldurulduğunu ancak günler sonra bile Cihat Yaycı’nın ortalıkta görünmediğini anlattı: “Milletin seceresini ortaya çıkarıyorsun ama sen yoksun! Günler sonra ortaya çıktı. Sanki Tekxas’ta geziyor gibi iki tane silah takmış, korumalarını yanına almış. O gece herkes çağırıldı ama öğretim üyesi olarak görev yapan Erdinç Altıner ve Aydın Sezenoğlu gelmedi. O adamlar formları da doldurmadılar. Ama kimse onlara hesap sormadı. Herkese soruldu, nerdeydiniz, ne yaptınız vs.”
EVLİLİK BAĞIMDAN DOLAYI GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILDIM
Hacer Binbaşı’nın eşi Orhan Çaylak, 15 Temmuz sonrası görevden uzaklaştırılıyor. Savunma için iki hafta süre veriliyor. Gerisini kendisi anlatıyor: “Telefonlarımızı incelediler, temiz raporu verildi. Biz göreve iade edilmeyi bekliyorduk. Ondan sonra uzaklaştırma süresi uzatıldı. N’oluyor demeye kalmadan beni de görevden uzaklaştırdılar. Benim uzaklaştırılmam tam bir fecaat; ‘ilgi ile bilgilendirilen yazı ile bahse konu personelin Bylock kullandığı değerlendirilen personelle ilişkisi olmaktan dolayı’ görevden alınmışım. Bu nasıl bir şey! Ben anlamadım… Ben, ‘görevden neden uzaklaştırıldığımı’ anlamadığımı söyledim. Bana görevden neden uzaklaştırıldığımı anlatın dedim. ‘İşimizi zorlaştırma’ dediler. En son attım imzayı.”
OLMAYAN BYLOCK NEDENİYLE EŞİ CEZA ALDI, KENDİSİ İHRAÇ OLDU
Hacer Binbaşı’nın anlatımlarına göre olmayan Bylock, var gibi gösterilerek eşi görevden uzaklaştırılıyor; ardından da Hacer binbaşı eşiyle ‘irtibatlı-iltisaklı’ olduğu gerekçesiyle görevden el çektiriliyor: “DKK Personel Başkanı Cihat Yaycı, 530 kişi hakkında suç duyurusunda bulunmuş. 17 Aralık’ta operasyon yapıldı. Orhan’ı gözaltına aldılar. 530 kişiden 22-23 kişinin kullandığı ileri sürüldü. Kimisinin dayısının oğlu Bylock kullanmış kimisinin halasının bilmem nesi… Dıdısının dıdısı… Ancak eşim onların arasında yok. Çıksın açıklasın Cihat Yaycı, 530 kişiyi neresinden uydurdu?”
SAVCI APAR TOPAR GÖREVDEN ALINIYOR
“Savcı da bunları görünce, ‘Ben bu delillerle bu insanları tutuklayamam’ dedi. Ve bu savcıyı görevden aldılar. Yerine Can Tuncay geliyor savcı olarak. (Can Tuncay, öğretmen Gökhan Açıkkollu’yu işkence ile öldürten kişi) Hepsi tutuklanıyor. Eşimle ilgili rapor geldi sonra. Bizim kullanmadığımız resmi raporlarla belli olan bir telefondan bahsediliyor. Teknik raporu sunduk. O telefonu bizim kullanmadığımıza dair… Ancak buna rağmen eşimi tahliye etmediler.”
KİMYASAL İLAÇ ALIP, ENGELLİ ÇOCUK DOĞURUYORLAR!
“Bizim kızımız downsendromlu… Bana ve babasına ihtiyacı var. Biz kızımızdan dolayı nöbetten muaftık. Çocuğumun durumundan dolayı. Eşimin Bylock kullanmadığını bildikleri halde tahliye etmediler. 7 ay yattı.
Birlikte çalıştığımız bir memur ‘Ya Hacer Yüzbaşım dedi. Şu anda Tümgeneral rütbesindeki Sezai Öztürk… (O zaman Albaydı) demiş ki; ‘bu insanlar abileri ne derlerse yapıyor’ vs. Öztürk’e göre bize kimyasal ilaç veriyorlarmış; o yüzden bizim çocuklarımız downsendromlu oluyormuş. Bunu duyunca ‘İnşaallah dedim ona inme iner, yatalak kalır.”
ENGELLİ ÇOCUĞU OLANLAR F.TÖCÜ!
“Evet benim çocuğum downsendromlu, gurur duyuyorum onunla. İyi ki olmuş… O kadar savaşçı bir çocuk ki… Sonra da ‘talimatla’ hamile kaldığımız söylediler. ‘Günah’ olduğu için engelli çocuklarımızı aldıramıyormuşuz! Yüreğime ateş düştü duyduğumda. Amirim Ferhat Çolpan, Harp Akademileri okulunda görevli olup da darbeye karışan kişilerin engelli çocuğu varmış. Yani engelli çocuğu olan kişiler fetöcüymüş. Ben de ‘ben çocuğumun engelli olduğunu bilmiyordum. Bununla ilgili size tıbbi rapor da sunarım. Kaldı ki öncesinde öğrensem de kıyamazdım.’ dedim.”
İŞKENCEDEN DOLAYI KURSİYER SUBAY BEBEĞİNİ DÜŞÜRDÜ
Hacer Binbaşı, yaşanan işkencelerden de bahsetti. Gözyaşlarını tutamadı: “Mahkemede dinledim, çocuğa fiili olarak tecavüz edilmiş. Jopla falan değil, fiilen… Çocuk mahkemede sinir krizi geçirdi. Bayanları, erkekleri iç çamaşırı ile bıraktılar. O kızcağızları öyle iç çamaşırlarıyla bırakılınca (erkek) çocuklar (askeri öğrenciler) o kızları ortalarına alıyorlar, sırtlarını dönüp etten duvar örüyorlar. Hamile öğretmen kursiyer subay, hamile olduğunu söylüyor. Beline vuruyorlar. O kadın bebeğini kaybetti. Öbür tarafdan ‘Kardak Kahramanı’ olarak tanıtılan (Ali Türkşen) çıkıyor, ‘işkenceyi yapacaktınız ama göstermeyecektiniz’ diyor. İnsanların hayatları böyle karartılıyor.”