Prof. Dr. Mehmet Altan, “yeniden tv” Youtube kanalında gazeteci Ayşegül Doğan’ın sorularını yanıtladı.F..Ö davasında yargılanan, 21 ay tutuklu kalan ve yeniden yargılandıktan sonra beraat eden Mehmet Altan, “Anayasaya saygılı bir ortam olsaydı ben gözaltına bile alınamayacaktım” dedi.
“Anayasa ihlal edildiği için tevkif edildim, mahkum edildim, 21 ay yattım, 30 yıllık hocalıktan soruşturma bile yapılmamışken atıldım” diyen Altan, Türkiye’de “biz anayasal düzenin kurallarına uymayız” anlayışının hakim kılınmaya çalışıldığını söyledi.
‘ÖRGÜT ÜYELERİNE BU KADAR AĞIR CEZA VERİLMİYOR’
Ağabeyi yazar Ahmet Altan’ın üç yazısından dolayı cezaevinde olduğunu belirten Altan, “Ahmet’e 10,5 yıl verildi, örgüt üyelerine bu kadar ağır ceza verilmiyor. Ahmet Altan 7,5 yıl ceza almış kadar yatmış bulunuyor şimdi. Tek kişi. Örgüte üye olmadan örgüte yardımdan suçlanıp en fazla yatan ve bu anlamda tek hapiste bulunan kişi… Sonra 10,5 yıl veren mahkeme Ahmet’i tahliye etti, yandaki ağır ceza tutuklama kararı aldı” diye konuştu.
‘ARZUMUZ CAMİ-KIŞLA KAVGASININ BİTMESİYDİ’
Mehmet Altan, Ayşegül Doğan’ın “12 Mart’ı yaşamış biri olarak ne görüyorsunuz, ne tür benzerlikler ve farklılıklar görüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Türkiye’nin değişmediğini görüyorum. Değiştiğini varsayıyorsun, ama toplamda değişmiyor. İki tane siyasi kampı var buranın, babam ona ‘cami parfümlü ve kışla parfümlü’ derdi, bu ikisinin kavgası var. Bizim arzumuz, bütün çabamız Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek Avrupa Birliği standartlarında bir demokrasiye dönüşmesi ve bu cami-kışla kavgasının bitmesiydi. Fakat buraya galiba fazla gelen bir talep bu. Tabi bu çabayı insan kendi tutarlılığı için sürdürmeye devam etse de buranın refleksleri, birikimleri, kültürü alışkanlıkları; gerçekten bu cumhuriyetin demokratik bir hale gelmesi, AB standartlarında, devletin milletle, milletin unsurlarının da birbirleriyle uğraşmadığı, evrensel hukukun oranın düzenini verdiği bir refah ve özgürlük toplumu olmasını galiba burası olmasını istemiyor. Onun için de döne döne hep aynı yere geliyoruz. Bu kırılsın isteyenler de iyicene uzaylı gibi kalıyor, çünkü demokrasi taraftarından ziyade bu iki kampın taraftarı olmak daha avantajlı gibi gözüküyor ortalarda dolaşanlara.”
‘BABAM, ‘TÜRKİYE’NİN GERİ VİTESİNİN SINIRI YOKTUR’ DERDİ’
Geçmişte dönemin başbakanı iken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Çetin Altan’a ödül verdiği hatırlatılan ve “O günleri ve bugünleri mukayese ettiğinizde ne söylersiniz” sorusu yöneltilen Mehmet Altan, “Türkiye’yi analiz ederken ‘AB reformlarını yaptığı süre ve bundan vazgeçtiği süre’ diye ikiye ayırmak lazım. İlkelerine uygun olmayan bir yapı olduğu vakit sen de desteklemekten vazgeçiyorsun. Ama insanların ne dediğine bakmak yerine siyasi kavga yaptığı için burası siyaset üstünden bakıyor” dedi.
Siyasetçilerin iktarda kalmak için tutarlı olmaktan vazgeçtiğini belirten Altan “Babam dedi ki bana, ‘dikkat et, Türkiye’nin geri vitesinin sınırı yoktur.’ Siyasetçisinin iktidarda kalmayı tutarlı olmaya yeğlediği ve iktidarda kalmak için kendinden vazgeçmeyi çok rahatça göze aldığı bir ülkede -toplumun da üretim biçiminden gelen, var olmak için ilkeleri yoksa- bu tür kaymalar tahmin edilemez biçimde geri gidebiliyor” ifadelerini kullandı.
‘ÜNİVERSİTE KAPISINA KELEPÇE KONMUŞ BİR TÜRKİYE RESMİ ÇIKTI’
Boğaziçi Üniversitesi’ne AK Partili Melih Bulu’nun atanması ile atamanın ardından öğrenciler ve akademisyenlerin protestoları değerlendiren Mehmet Altan, “Boğaziçi’nde yaşananları Niteliksizin nitelikliden öç alma hali, diplomasızların diplomalılara rövanş oynama hali olarak değerlendiriyorum. Diplomasızların diplomalı hale getirilmesi için ortak bir çaba içinde olmamız çok daha mantıki iken, diploması olmayanların diploması var diye bir takım insanları hedefe koymaları, sonunda bütün Türkiye’ye kaybettirir. Nitekim ne oldu, Boğaziçi dendiği vakit üniversite kapısına kelepçe konmuş bir Türkiye resmi çıktı” şeklinde konuştu.Gazeteduvar