Akıl, Allâh Teâla’nın insana doğru ile yanlışı ayırması için verdiği en büyük nimettir.
Zekâ, irâde, şuûr ve benzerleri aklın elinde Hakk’ı bulmak için birer araçtır.
İnsan mı ? İnsan ebedi âleme namzettir…
Dünyâda kazansa bile ahirette kaybeden insan her şeyini kaybetmiş sayılır.
Nice zekî insanlar vardır ki dehâ seviyesinde olmalarına rağmen akıllarını hak ve doğru yolda kullanamamış ve maalesef hem halk, hem de Hakk katında kaybetmişlerdir…
Erdoğan ;
Erdoğan zekî, kurnaz ve cambaz olabilir ama irâde ve şuûrunu batıl yolda, yalan-yanlış yörüngeli kullandığı için “akıllı” değildir.
Bana göre Erdoğan şeytanın kendisine “Ben senin yaptığından uzağım, ben âlemlerin rabbi olan Allah’tan korkarım” dediği tiplerdendir… ( S.Haşr 16 )
Çok zulmedip, hem kendine hem milletimize yazık etti.
Kaderi planda Rabbimiz’in dileği nedir bilemem fakat görünen o ki, Erdoğan son iki-üç yıldır devamlı surette kaybediyor…
Elini neye atsa kurutuyor, neye meyletse hüsrâna uğruyor.
Dedim ya Rabbimiz’in kudreti, kuvveti ile yaptıkları hakkında bir şey diyemem…
Fakat âcizâne, sebepler planında Erdoğan’ın çöküş nedenlerini şöyle sıralayabilirim ;
1 ) Yıkılan sistem ;
Ortakları ve kadrolarıyla elele vererek, iyi-kötü bir sistem sahibi Türkiye’nin devlet düzenini tamamen yıktı.
Yüzyıl dayanamayan Cumhuriyet’in yerine bir diktatörlük inşâ ettiler.
Muhalefet ise bu durumu seyretti hatta zaman zaman alkışlayıp destek verdi, bence onlar da Erdoğan kadar suçlular…
Diktatör çöküyor, çünkü yıktığı sistemin yerine yeni bir sistem kuramıyor…
Her şeyi idâre etme hırs ve isteği sistemsizlik karşısında günden güne eriyip bitiyor.
Fâni ve fenâ olanlar tek başlarına herşeyi idâre edemezler.
2 ) Kontrolsüz güç ;
Zaten yarım yamalak işleyen düzeni yıkınca, kendisi, kadroları ve ortakları çok büyük bir güce sahip oldular.
Dilediğini asıp, dilediğini kesiyor, padişahlar dahi bu kadar güçlü değildi. OHAL diyerek kararnamelerle hayatları karartıyor, insanların dünyâsını bitiriyor…
Çok ciddi, kontrolsüz bir güce sahip çünkü kendisini engelleyebilecek hiçbir yapı ayakta değil.
Ne yargı, ne yasama, ne yürütme hiçbiri işlemiyor !
Etrâfında yüzündeki karayı kendisine gösterebilecek hiçbir ayna, hiçbir mekanizma kalmadı…
Devlet, derin devlet, hükümet, asker, hâkim, savcı, her ne var ise bizzat kendisi…
Belki de içten içe fir’avn gibi “Ben sizin en büyük rabbiniz değil miyim ?” diyordur… (S.Nâzi’at 24)
Fakat farkında olmadığı bir şey var, müthiş gücü yine kendisini müthiş bir şekilde “aciz” bırakıyor.
O güçle o kadar dağıtıyor ki bir daha toparlayamıyor.
Kendisinin en büyük düşmanı yine kendisi…
İreiz Erdoğan’ı yok edecek…
Erdoğan, bizzat problemin kendisi olduğu için hiçbir sorunu çözemiyor.
3 ) Şahsi kapasitesi ;
Erdoğan yönetmeye değil, çalmaya-çırpmaya, siyâsî ayak oyunlarına, kurnazlığa cambazlığa müsait bir şahsiyet.
Sistemin olmadığı yerde kaos hakimdir ve Erdoğan oluşturduğu bu anaforun akıntısına kapıldı sürükleniyor.
Bugünlerde yönetemediğini, kadroları ve ortaklarınca idâre edildiğini, arkasından envâi çeşit iş çevrildiğini görüyoruz.
Günden güne her şeyi daha da batıracak çünkü zaten yönetime yeterli olmayan karizması ve şahsiyeti her geçen gün eriyor.
O bir kaos yönetmiyor, aksine kendisiyle, kadrosu ve ortaklar ile bir “yönetim kaosu” yaşıyor.
4 ) Kadro ve ortaklarının kapasitesi ;
Anadolu’da bir söz vardır mâlumunuz “Hacı hacıyı Mekke’de, özür dileyerek söylüyorum, it iti beş dakikada bulur”
Kadro ve ortakları ile birbirlerini kolayca buldular…
Fakat bir araya gelmelerinde “akıl ve liyakat” değilde, “hırs ve menfaât” bahis mevzuu olduğu için, bugünlerde hiçbir şeyi beceremiyor ve düzeltemiyorlar.
Devlet ve millete hizmet etmek isteyen, Allah’ın liyâkat sahibi hiçbir kulunu aralarında bırakmadılar.
Liyakatsiz, şahsiyetsiz, âciz kadrolar hem bitiyor, hem bitiyorlar…
Çünkü “yöneten bir akla” değil, “yönetilemeyen bir hırsa” sahipler.
5 ) Odaklanma problemi ;
Ülkü ve hedef birlikleri yok !
İreiz, Akar, Fidan, Bahçeli, Soylu, Perinçekgiller tümü ayrı alemlerde…
Elde etmek istedikleri “kemik” yâni güç, iktidar ve para-pul için birbirlerini neredeyse çiğ-çiğ yiyecekler.
Omurgasız yapıları paramparça, parti içindeki üç-beş grup ve ortakları hırlaşıp duruyorlar.
Hepsinin emeli güç, para, pul, rant, çalmak, çırpmak…
Memleketi düşünenler mi ? Onlar ya öldü, ya hapiste, ya sürgündeler.
Ya da Erdoğan’ın ülkedeki zalimce baskısı altında eziliyor, çırpınıyorlar…
Koca ülke büyük bir “adam yokluğu” yaşıyor.
6 ) Herkes kendi emeline hizmet ediyor ;
Evet, herkes kendi emeline hizmet ediyor…
Saraydaki bilmem ne kadar danışman sefîl işleri takip edip, iş takibi yapıyorlar.
Milletvekilleri de aynı durumda…
Afedersiniz aralarında fırıldak için kadın ticareti yapıp, kadın ayarlayanlar, kaset koleksiyonu yapanlar dahi var.
Bal tutan parmağını yalıyor, devlet malını yiyen domuzlar doymuyor…
Üç maaş, beş maaş alan onlarca insan Kaçak Saray’ın odalarını dolduruyor.
Erdoğan mı ? Onları oraya kendisi getirdi çünkü hırsız yanında namuslu insan istemez…
Muhtemelen hepsinin çevirdiği dolaplardan büyük yüzdeler alıyor !
Parayı seven İreiz, gelir kapısını kapatmak istemediği için rezalete göz yumuyor…
Ülkeyi tam organize bir “suç örgütü” idâre ed(em)iyor (!?)
7 ) Suç Kısırdöngüsü ;
Erdoğan ulusal ve uluslararası suçlara öyle bulaştı öyle bulaştı ki, suçu suçla örtmeye gayret etti ve battıkça battı dolayısıyla meseleyi toparlayamıyor.
Bir kısır döngü içerisinde debelenip duruyor…
Ülkede yaptığı zulüm yetmedi, uluslararası kara para, silah ticâreti, petrol kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı hatta insan ticâretine bile bulaştı.
Bu kara ve kısır döngüden hiçbir şekilde dışarıya çıkamıyor.
Mutfaklar yanıyor, ekonomi batmış, döviz almış başını gidiyor ve bunların hiçbiri İreiz’in umrumda dahi değil…
Bana yakışmayacak ama bu ifadeyi kullanmış olacağım “suç manyağı olmuş” durumda.
İçine battığı lağımdan kurtulup, idarî bir yeterlilik ortaya koyamıyor.
8 ) Batılıların bakışı ;
Batılılar tamda istedikleri şekilde bir lider bulmuş haldeler…
Mülteci istemiyor musun ? Koy dosyaları Erdoğan’ın önüne…
Afganistan’dan çıkıp Afganlıları başka ülkeye mi sevk etmek istiyorsun, koy dosyaları Erdoğan’ın önüne…
Silah satmak, uçak satmak mı istiyorsun, koy dosyaları Erdoğan’ın önüne…
Hasıl-ı kelâm, batılı menfaâti için ne istiyorsa dosyaları Erdoğan’ın önüne koyup işi bitiriyor…
Alan memnun, veren memnun batan Anadolu imiş ne ehemmiyeti var !
Herkes Erdoğan’a aba altından sopa göstererek istediğini elde ediyor.
Elemanın dilinin sivri olduğuna bakmayın, karnı çok ama çok yumuşak…
Kendileri şu an ülkenin en büyük güvenlik problemi…
Yediği haram, işlerinin rast gitmesine engel oluyor, yö-ne-te-mi-yor.
Ne ülkeyi, ne uluslararası ilişkileri, ne de Anadolu halklarının gününü, geleceğini yönetemiyor…
9 ) Uyanan Direnç ;
Bu arada evde tencere kaynamayınca, açlıktan milletin gözleri açıldı, yavaş yavaş uyanıyorlar…
Ya da açlık artık uyumalarına fırsat vermiyor.
Sokak canlandı, insanlar seslerini yükseltiyorlar, korku duvarını yıkmak üzereler, şahıs-şahıs, fert-fert olanlardan memnuniyetsizliklerini dile getiriyorlar…
Diktatör ne yaptıysa muvaffak olamadı…
Ayasofya, yalandan bulunan gaz, savaş çığırtkanlıkları hiçbiri çâre olmadı.
Bir direnç uyandı, yola çıktı geliyor ve milletin kafasına atılan çaylarla besleniyor…
Ülkeyi iğfâl eden zat, çay ve kekle insanları aldatacağı zehâbıyla yokluk girdabının içerisine düşmek üzere.
10 ) Toplumsal muhalefet ;
Bütün bu olanlardan sonra insanlar yavaş yavaş demokrasi, özgürlük, insan hakları, adâlet diyerek bir araya geliyorlar.
Artı-eksi kutuplar birleşmek üzere…
Devlet güdümlü parti ve yapılardan medet uman kalmadı…
Bir vicdanlılar koalisyonu, bir demokrasi cephesi oluşmak üzere…
Yakın bir zamanda muktedir olduğunu zannedenler bir “Gezi” değil onlarca gezi kuvvetinde durdurulamayacak büyük bir infiâl yaşayabilirler.
Erdoğan’ın önünde iki yol var ; Ya ülkeden kaçacak, ya da ülkeyi yakacak öyle görünüyor…
Ben ciddi mânâda ülkeyi yakacağından korkuyorum…
11 ) Hastalıkları ;
Kimsenin hastalığı bizi ilgilendirmez fakat “seksen” küsür milyonluk bir ülkeyi yönetiyorsanız, sağlık durumunuzu açıkça beyan etmelisiniz.
Batılı liderlerin bütün sağlık bilgilerine her an ulaşabilirsiniz…
Diktatör geçmişte Ecevit’i eleştirirken, şimdilerde ondan daha zayıf duruma düşmüş halde…
Kolon kanseri olduğunu hepimiz biliyoruz, sara nöbetleri geçirdiği de herkesin malumu…
Bugünlerde iyice bitkin, ayaklarını sürüyerek yürüyor, dik duramıyor, söylediklerini toparlayamıyor, takılıp kalıyor, milletle bayramlaşırken canlı yayında kendinden geçiyor…
Bitmiş durumda !
Aklî, kalbî ve Rûhi melekeleri ülkeyi yönetmeye müsâit olmadığı gibi fiziki durumu da Anadolu’ya liderlik yapacak, yönetecek sıhhatte değil…
Çöktü, çöküyor…
“Kötüye bir şey olmaz” demeyin, kötüler de ölür…
Bir gün olmadık bir yerde ecel vaki olursa hiç şaşırmayınız, her insanın ömrü bitiyor !
Âvânesi şimdiden “ne olacak halimiz ?” diyerek ülkeden çaldıklarını kaçırıyor, kara kara düşünüyorlar.
Aranızdan çoğu insanın aman ölüp kalmasın, yaptıklarını çeksin, sürünsün dediğini duyar gibiyim…
12 ) Kaderi plan ;
Tabiki ne olacağını Rabbimiz bilir.
Ve fakat yukarıda yukarıda sıraladığım nedenlerden ötürü “yönetemediği” Türkiye’nin zâlim diktatörü tarihin kara sayfalarına, kara bir simâ olarak gömülmek üzere.
Sebepler diktatöre “güle güle sana yolun açık olsun” diyorlar…
Hayır, hayır !
Sizlerle aynı düşünceye sahibim, hâli asra-asırlara ibret olsun !
Yolu açık olmasın, çektirdiklerini çeksin, yaptıklarının hesâbını versin, âvânesi ve ortaklarıyla tarihe bir utanç levhası olsun…
Bunlar benim de temennilerim, ne olur sizde içten bir “Amin !” çekiniz…
Geleceği bilmek mümkün değil doğru ama güzel günler çokta uzakta görünmüyor…
@mansurturgut