Yüzde 70’i doğal ağaçlardan oluşan dünyanın en nadide ormanları ile meşhur Akdeniz kıyılarındaki yangın, ne hikmetse tamda bu orman arazilerinin turizm yatırımcılarına açılabilmesine imkan sağlayan ve açılacak bölgenin yeri ve sınırlarına ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karar vereceği kanunun Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiği, 28 Temmuz’da başladı.
Manavgat’ta başlayan ve 10 gündür devam eden Akdeniz bölgesi başta olmak üzere, Türkiye’nin bir çok noktasında meydana gelen orman yangınlarıyla mücadele sırasında, 9 kişi hayatını kaybetti. Toplamda 83 bin futbol sahası büyüklüğündeki alan, küle döndü. Bilgilere göre Manavgat Yangını, Türkiye’de yaşanmış en büyük yangın felaketi olarak kayıtlara geçti. Ekonomik zararı en az 1 milyar TL. Türkiye, 8 milyon kovanla, dünyada Çin’den sonra ikinci sırada ve bal üretiminin yüzde 85’i ormanlardan sağlanıyor. Yangınlar sonrası hedeflenen üretimin zor gerçekleşeceği görünüyor.
Sadece Türkiye değil, bölgedeki komşuları İtalya ve Yunanistan da yangınlarla boğuşuyor. Coğrafi konum ve iklim değişikliklerinden dolayı aşırı sıcakların yaşandığı Ağustos’da, kundaklama veya en küçük bir ihmal ve dikkatsizlik yangınları başlatabilir. Bunlar hesap edilip gerekli önemlerin alınmamasından dolayı çok büyük bir afetin yaşanmasına sebebiyet veren iktidar, beceriksizliğini ört bas etmek içinmidir veya ülkede bir iç kargaşa çıkarmak içinmidir, daha ilk günlerden yangınların faillerine işaret etti. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ise orman yangınları ve meydana getirdiği tahribatın baş sorumlusunun, küresel iklim krizi ve ekolojik tahribata karşı, gerekli politikaları üretmeyen, ormanları koruma ve yangınla mücadele konusunda gereken tedbirleri almayan iktidardır açıklaması yaptı.
HİTLER’İN PROPAGANDA MEKANİZMASI DEVREDE!
Dünyanın hemen, hemen her yerinde etkili olan yangınların çoğunluğunun iklim değişikliğinden kaynaklandığı yıllardır biliniyor. İktidar ve koltuk değneği medyası ise Türkiye’deki yangınları, muhalafete veya bir anda ortaya çıkan ne olduğu belirsiz örgütsel oluşumlara yüklemeye çalıştı. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, orman yangınlarından belediyeleri sorumlu tuttu. Evlerinin, elleri ile diktikleri zeytin ağaçlarının, hayvanlarının telef olmasına mani olamayışlarını gözyaşları ve çaresizlik içerisinde izlemek zorunda kalan insanların, bu sıkıntı ve öfkeleri karşısında, Türkiye’nin yangınla mücadelesinin dünyaya örnek olduğuna dair haberler yaptılar. Ortaya atılan doğrulanmayan bilgiler sonucu, elinde silahla sokağa inen, kimlik kontrolü yapan ve havaya ateş açıp korku ve kargaşa oluşturanlar çıktı meydana. Sivillerin, silahlı araç durdurup kontrol yapmasının suç olması karşısında hemen harekete geçmeyen savcılar sanatçı, yazar ve entellektüeller tarafından başlatılan ‘HELP TURKEY’ yardım kampanyası ile ilgili ‘devlet aciz gösterilmeye çalışıldı’ diye soruşturma başlattı. Bunlar yetmezmiş gibi, çaresiz insanların feryadına, gözaltılarla karşılık verildi.
Halkın elleriyle ateşe toprak atarak alevlerle mücadelesini, söndürme araçlarına plastik şişelerle su taşımalarını, hortumlarla yangına su sıkma mücadelesini YouTube’dan, sosyal medyadan, Fatih Portakal, Şahan Gökbahar, Emre Kınay gibi tanınmış isimlerin telefonları ile çektikleri paylaşımlardan haberdar olundu. Yandaş TV’ler devam eden yangınları değil, söndürülen alanlarla ilgili haber yapıp, iktidarın toplumun gözünde mücadelede ne kadar başarılı olduğu algısı yaptı. Adeta, tek adam yönetiminin başarısızlığını, kamuoyundan ne kadar gizleyebilirsek, gizleyelim mantığı. Yangını haberleştiren, vatandaşaların isteklerini duyurmaya çalışan, haykırışlarını, gözyaşlarını ekranlara getiren bir iki TV kanalı ise RTÜK tarafından cezalandırılma tehdidi aldı. Alanda görünmek isteyen Cumhurbaşkanı’nın konvoyu için her zaman ve her yerde geçiş üstünlüğü olan ambulans ve itfaiye araçları trafikte bekletildi.
AVUSTRALYA’DAKİ YANGINLARDA YAŞANANLAR!
Bu saydığımız akıl almaz olayların bir tanesi bile Avustralya’da iktidarı seçimlerde yerinden etmeye yeter. 2019 Aralık ayında 28 kişinin hayatını kaybettiği ve 2.000’den fazla evin kül olduğu başta NSW olmak üzere Victoria ve Güney Avustralya eyaletlerinde etkili olan orman yangınları sırasında Başbakan Scott Morrison tatile çıkmıştı. Önce “Ailesi ve çocukları ile birkaç günlüğüne uzakta” açıklaması yapıldı. Daha sonra Başbakanın kendi ifadesinden, karısı ve iki kızının tatil için ‘Hawaii’yi tercih ettikleri için burada oldukları anlaşıldı. Ancak, Başbakanın yangın krizi sırasında tatile çıkması, günlerce eleştirildi. En hafifi ise başlıkta da kullandığımız gibi şu ifadeydi; ‘Krizdeki bir ülkenin lideri olarak, hangi cehennemdesin?’
Başbakanın Sydney’deki konutu ‘Kirribilli House’ önünde kriz sırasında yokluğundan dolayı protestolar yapıldı. NSW Kırsal İtfaiye Teşkilatı’nda (RFS) görevli iki gönüllü itfaiyecinin yangınlara müdahaleler sırasında hayatlarını kaybetmesi ve artan gerilim üzerine Başbakan Scott Morrison, planlanan tatilini yarıda keserek Avustralya’ya döndü. Başbakan, Sydney’de düzenlediği basın toplantısında aldığı eleştirileri kabul ettiğini söyledi. İki hafta sonra Newspoll tarafından yapılan anketler de orman yangınlarını ele alış biçiminden dolayı, tercih edilen Başbakan olarak 9 puan birden geriye düştü. Bir seçim olsa koltuğu kaybetmesi kesindi. Avustralya’da siyaset böyle. Söylediği sözlerine, atılacak adımlarına dikkat etmeyen, toplumun nabzını hesap edemeyen politikacıya, siyasette yer yok.
BBC Türkçe’nin dronlarla yaptığı kısa ‘Mazı Yangını’ belgeseli, yazdığımız konuları çok güzel özetliyor aslında. Vatandaşın mağduriyetini gözler önüne seren, hayvanları için yardıma koşan veterinerlerden Allah razı olsun diye dua eden belgeselde bir vatandaşın şu ifadesi yürekleri burktu ‘Bu yangınlar, hepimizi yaktı geçti. Kimse söndüremedi. Gözyaşlarımızla, söndürdük!
z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au