Türkiye’de işlenen insanlık suçları, Turkey Tribunali’nde yargılanmaya devam ediyor. Turkey Tribunali’nin ikinci gününde insan kaçırmaları ele alındı. Avukat ve öğretim görevlisi Mustafa Özben 92 gün boyunca yaşadıklarını anlattı. Zaman zaman gözyaşlarını tutamayan Özben, Ankara’nın göbeğinde 9 Mayıs 2017 tarihinde kızını okula bıraktıktan sonra kaçırıldığını, 92 gün boyunca tutulduğu bir hücrede işkenceye maruz kaldığını anlattı: “Kaba dayak vardı. Sürekli elektro şok veriyorlardı. Eşimle, kızımla beni tehdit ettiler. İftiracı olmam durumunda hakkımdaki bütün suçlamaları düşüreceklerini söylediler.”
Turkey Tribunali’de işkence ve insan hakları ihlallerine dair tanıklar dinlenmeye devam ediyor. Dün başlayan ve Cuma’ya kadar sürecek olan sembolik yargılamalarda işkence tanıkları başta olmak üzere birçok mağdur tanık kürsüsüne gelerek yaşadıklarını anlatıyor. Bugünkü oturumda MİT tarafından kaçırılan ve daha sonra yurtdışına çıkma imkanı bulan Mustafa Özben yaşadıklarını ilk kez anlattı.
Mustafa Özben, 9 Mayıs 2017’de kızını okula bıraktıktan sonra 4-5 kişi tarafından darp edilerek bir transporter araca bindiriliyor. Kafasına çuval geçiriliyor, elleri ve ayakları kelepçeleniyor. Yaklaşık 30 dakika süren bir yolculuk sonrası işkence merkezine getiriliyor.
“Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Ankara Barosu’na bağlı olarak avukatlık yaptım. 2013 ve 2016 yılları arasında ise Turgut Özal Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştım.” diyerek sözlerine başlayan Mustafa Özben, o gün ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
BİR TRANSPORTER’IN İÇERİSİNE ZORLA BİNDİRİLDİM
“Hakkımda arama ve yakalama kararı olmamasına rağmen saklanıyordum. 1993 yılından bu yana da Gülen Hareketi’nin içerisindeyim. Kızımı okuluna bıraktıktan sonra aracıma doğru yöneldiğim sırada 4-5 kişi tarafından saldırıya uğradım. Bir kişi önüme çıktı ve bir anda arkadan iki kişi sarıldı. Koyu renk bir transporter arabanın içerisine hızlıca atıldım. Araç hemen hareket etti.”
KAFAMA POŞET GEÇİRDİ, ELLERİMİ VE AYAKLARIMI KELEPÇELEDİLER
“Kafama bir poşet geçirildi. Aracın içerisinde çırpındım, belki kaçabilirim diye. Ancak 3-5 dakika sonra direncim kırıldı. Ayağıma ve elime kelepçe bağladılar. Ve kendi aralarında konuşmaya başladılar. ‘Bunu nereye götüreceğiz? 06 ya mı 34’e mi?’ dediler. 34’e götürmeye karar verdiler. Yaklaşık 30 dakika sonra yol bitti. Kapıyı açtılar. Dışarıda bizi bekleyen bir heyet var. ‘İndirin’ talimatı verildi. Üzerimdeki bütün kıyafetleri çıkardılar, kendilerinin verdiği bir kıyafeti giydirdiler. Demir kelepçe taktılar.”
YÜZLERİNİ GÖRMEMEM İÇİN ÖZEL ÖNLEMLER ALDILAR
“Hangar gibi bir tesisin içine sokuldum ve küçük bir hücrenin içerisine atıldım. Yaklaşık 3 metre karelik bir yerdi. Sedye gibi sert bir yatak var. Duvarları muhtemelen ses izolasyonu için halıya benzer bir materyalle kaplanmış. Kamera ve ses sistemi var. 92 gün boyunca orada tutuldum. Bana verdikleri ilk talimat şu oldu; ‘biz kapıya vurduğumuz zaman, diz çökecek ve kafanı öne eğeceksin. Abiler gelecek seninle görüşecekler.’”
ARTIK DEVLET BİZİZ, ARTIK DEVLET FARKLI İDARE EDİLİYOR
“Kapı çalındı beni sorguya götürdüler. Suratım bir duvara dönük. Çünkü kazayla birini görebilirim endişesiyle panik halindelerdi. Bana, ‘Mustafa nerdesin sen şimdi?’ dedi. Ben de ‘Milli İstihbarat Teşkilatı’ndayım herhalde’ dedim. ‘Nereden biliyorsun MİT’de olduğunu, belki emniyettir, belki jandarmadır.’ dedi. Sonrasında, ‘Mustafa bak burası ne var, ne yok bir yer. Burada devlet biziz. Artık devlet farklı idare ediliyor. Bize yardımcı olursan, hakkındaki bütün suçlamalar ıdüşürürüz, buradan savcıya bir not gider. Hakkındaki bütün suçlamaları düşürürüz. Ama eğer bize yardımcı olmazsan, biz insan anatomisini çok iyi biliyoruz. Burada bize ‘beni öldürün’ diye yalvarırsın.’ dediler.”
İSİM İSTEDİLER, İTİRAFÇI OLMAM İÇİN BASKI YAPTILAR
“Ben ‘hiç birşey bilmediğimi, bir suçumun olmadığını’ söyledim. Normal bir avukatım, öğretim görevlisi olarak çalışmış bir insanım.’ dedim. Bana ‘darbe günü hangi generali aradın’ diyorlar. Ben de kimseyi aramadığımı, telefon kayıtlarımın incelenebiliceğini söyledim. Ancak sorulan sorulardan bunların birşey bilmediğini tahmin ettim. Benden ‘itirafçı’ olmamı istediler. İsimler vermemi talep ettiler.”
DOSYALAR OLUŞTURULMUŞ
“Klasörler yapmışlar. Renk renk, farklı farklı. İçerisinde resimler var. Dosyaya bakacağım zaman gözlerimi açıyorlar. Resim koymuşlar, resimlerin üzerinde numara var. ‘1 Numara’ mesela. Kim bu diyorlar. Halbu ki hepsinin arkasında isimleri yazıyor. Bir kafenin güvenlik kamerasından alınmış resimler, bir aracın içerisinden çekilmiş resimler var. Dolayısıyla ben de bana bu soruları soran kişilerin devlet görevlisi olduğu izlenimimi kesinleştirdi.”
92 GÜNDE 20 KİLO VERDİM
“Bir gün hücrenin kapısı çalındı. ‘Çık dışarı çık’ dediler. Gözümü vs. bağlamadılar. İnfaz edileceğimden korktum. ‘Çık çık korkma bizim yüzümüzde maske var’ dediler. O gün banyo yapmam için izin vermişlerdi, banyo yapacağım. Banyoya izin verirlerse yapıyorsunuz. O sırada etrafı gözleme imkanım oldu. Kaldığımız hücrenin üst kısmında sürekli ayak sesleri duyuluyordu. 24 saat esasına göre nöbet tutuluyordu. Sabah 8 gibi nöbet değişimi oluyordu. Saat 10’da bir bardak çay, bir dilim ekmek, 5-6 zeytin veriyorlardı. 80 kilo idim. 92 günde 20 kilo verdim.”
ELEKTROŞOK, KABA DAYAK VE TECAVÜZ TEHDİDİ
“İşkence yapılan en az 3 sorgu odası vardı. Sorgu odasının bir tanesinde 30-40 cm yükseklikte bir kürsü vardı. Sorgulandığım hücrenin içerisinde insanları duvarlara asmak için kullanılan iki halka ve sopalar vardı. Duvarlarda kan izleri vardı. Elektroşok veriyorlardı sürekli. Kaba dayak atıldı. (Tecavüz tehdidi). Ailemle tehdit edildim. Açlık susuzluk. Yumruklarken dişimi kırdılar. Bilimcimi kaybetmemek için küçük bir peçeteyi günleri tahmin etmek için kullandım.”
15 TEMMUZ’UN YIL DÖNÜMÜNDE 24 SAAT İŞKENCE
“15 Temmuz 2017 günü tam 24 saat boyunca bir kulaklıkla sürekli dinlettiler. ondan öncesinde günde 4 saat, 8 saat kulaklıkla işkence yapıyorlardı. onlar öyle yaptıkça ben de direnç gösteriyorum. Bana ara ara soruyorlar ‘kan gündür buradasın’ ben de yanlış şeyler söylüyorum. 8 Ağustos 2017’de beni bıraktılar. Ama infaz edileceğimden endişe ediyordum. Giderken yol yarım saat sürmüştü, gelirken 4 saat sürdü! Aynı yerde rink attılar. Beni Ankara Yeni Mahalle’de indirdiler. Son günlerde işkence bitirdiler.”
EŞİMİN ÇABALARI ETKİLİ OLDU
Kendisinin neden bırakıldığı sorusu üzerine ise “Bana ‘eşin hiç rahat durmuyor’ vs. dediler. Ben eşimin beni bulmak için dışarıda çabaladığını düşündüm. Bir avukat, şehrin göbeğinde kaçırılıyor. Savcı, eşime, ‘Kızım kocan bir yerde saklanıyordur. Çıkar gelir’ diyor. Polisler de eşimi tehdit ediyor. Beni neden bıraktılar; benden bir şey elde edemeyeceklerini, benim bir iftiracı olmadığımı anladılar. Eşimin yapmış olduğu faaliyetlerden de rahatsız olduklarından dolayı bıraktılar diye düşünüyorum.” dedi.
Bir hakim, “Gülen Hareketi’ne üyelikten kastınız nedir? Gülen Hareketi ‘terörist’ bir örgüt olarak değerlendirilebilir mi?” sorusuna Özben, “Bu resmi kartla üye olunan bir şey değil. Hizmet Hareketi bir iyilik hareketidir. Ben de bu iyilik hareketinin içerisinde yer aldım. Hiç tanımadığım, görmediğim insanlara iyilik yapmak.” dedi. tr724,com