Avrupa Parlamentosu’nda (AP) geçen mayıs ayında kabul edilen, Türkiye’ye yönelik en sert çıkışlardan biri olarak görülen raporu hazırlayan AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor’la ilişkilerde gelinen noktayı Cumhuriyet’ten Mine Esen’e konuştu. Amor, AP içinde şu anda Türkiye’nin üyelik müzakerelerini destekleyen bir çoğunluğun olduğunu söylüyor ama olumlu pencere açmak için Türkiye’de siyasi istekliliğin olması gerektiği görüşünü de dile getiriyor.
SİYASİ GEREKÇELERLE UYDURULMUŞ DAVALAR SONA ERMELİ
Amor, “Parlamento olarak Türkiye’nin söylemlerini, eylem planlarını uygulamaya dönüştürmesini istiyoruz, beklediğimiz bu. Bazı sinyaller alırsak, yeni bir döneme girebiliriz. Son iki yıla bakarsak, bence bu daha iyi bir dönem. Çevre, güvenlik ve sağlık gibi alanlarda üst düzey görüşmelere devam ediyoruz. Ancak Osman Kavala davasında Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin serbest bırakılması kararının uygulanmaması bir sorun. Bu, AB ile Türkiye arasında politik bir eleştiri konusu değil, bir yargı kararı, hukuk konusu. Neden uyulmadığını anlamakta zorlanıyorum. Bu, aynı zamanda Türkiye’nin imajı ile de ilgili. Bir yargı kararını beğenmeyebilirsiniz ancak saygı duymak, uymak zorundasınız. Ben bu son Türkiye ziyaretimi asıl olarak Kavala davası için, o ve yakınlarıyla dayanışmada bulunmak için yaptım. Ancak mahkemeden çıkan sonuç benim için Türkiye adına kaçırılan bir fırsat. Kavala ve Demirtaş’ın serbest bırakılması, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni koşulların yaratılmasının bir işareti olabilir. Siyasi gerekçelerle uydurulmuş davalar sona erdirilmeli” dedi.
‘GÖÇ KONUSUNDA GÜVENİLİR MÜTTEFİK’
Nacho Sanchez Amor konuşmasına devam ederek; Türkiye ile üyelik müzakere sürecinin devam etmesini, olumlu ilerlemeleri görmek istiyoruz. Elbette Türkiye, AB’nin kriterleri olan bu reformları yapıp yapmamakta özgür, ama bunun sonuçları olacaktır. Şu anda çoğunluk diyebileceğimiz bir oranda AP içinde Türkiye’nin üyelik sürecini, müzakereleri destekleyen bir grup var. Ancak süreç kritik, ilerleme olup olmadığını görmek önemli. Konsey ise AP’den farklı. Birliğin dış politikasının koordinasyonunu da yapar. AP, AB’nin Türkiye’yle ilişkilerinde son dönemdeki gelişmelere işaretle, olumlu ilerlemeler olduğu yönünde, ancak insan haklarına ilişkin kaygılarını dile getirmeksizin yaptığı bazı açıklamalarından rahatsızlık duydu. Bu tutum Konsey’e de iletildi. Şimdi Konsey’in de AP’nin de aynı tutum, söylemde olduğunu görmekteyiz.
Parlamento açıkça Türkiye’nin adaylık düşüncesini destekliyor. Eğer bu süreç başarıya ulaşamazsa bu, Türkiye’nin reformları yerine getirme konusunda siyasi isteğindeki eksikler nedeniyle olacaktır.
AB’nin Türkiye’ye yönelik izlediği tutuma dair ise Amor, elbette kendi politikalarınızı belirleme kararı size ait. Ama mesala Kıbrıs konusuna gelirsek, Ankara iki devletli çözüm görüşünü masaya getirdi. Bu, BM kararına aykırı. Gemi sondaj konusunda da AB’nin tutumu belli. Bakın karşılıklı güven en önemli konu.
‘GÖÇ OLAYINDA AP, TÜRKİYE’YE FİNANSAL DESTEK İÇİN ÜZERİNE DÜŞENİ YAPIYOR’
AB’nin Türkiye ile ilişkilerinde en büyük tartışmalardan biri de 2015’teki “göç anlaşması. Ankara-Brüksel hattında yeni bir “göç anlaşması” hakkındaki ise Amor şunları ifade etti;
Hatırlayın, çok sayıda insan yaşamını Avrupa’ya ulaşma umuduyla bu göç yolunda yitirdi. Ben Balkanlar’da Sırbistan sınırında yaşanan çaresizliği de gördüm. Bu anlaşma daha fazla sığınmacının hayatını kaybetmesini önledi. Göçmen konusunda işbirliğini sürdürmemiz gerek. Ben AP içinde de Türkiye’nin bu konuda gösterdiği çabaların yeterince övülmediğini düşünüyorum, bunu da söylüyorum zaten. Türkiye yedi milyon göçmene ev sahipliği yapıyor, büyük bir sorumluluk. Bunun için Türk yetkililere, toplumuna, belediyelere teşekkür ediyoruz. Türkiye göç olayında güvenilir bir müttefik. Ama AB olarak da biz de gereken destekleri veriyoruz, vermeliyiz. Göçmenlere hizmet ulaştırmak için Türkiye’ye yardımcı olmaya çalışıyoruz. AP, Türkiye’ye finansal destek sağlamak için üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu belirtti.
‘TÜRKİYE SADECE ERDOĞAN DEĞİL’
Geçen mayıs ayındaki rapordan sonra önümüzdeki süreci değerlendiren AMor son olarak şunları ifade etti;
İyimser olmak istiyorum. Biz masayı kaldırmadık. Demokratik değerler, yargı, hukuk konularına gelince isteksiz olan Türkiye. Bakın daha önce de demiştim, bazen Avrupa kamuoyunda Türkiye denilmiyor, Erdoğan deniliyor. Türkiye dediğiniz zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan algısı var. Ama ben diyorum ki hayır Türkiye sadece Erdoğan değil. Bu zorlu dönemi geride bıraktığımıza inanmak istiyorum. Çünkü sürekli bir şeyleri eleştirmek yorucu.
Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı parlamentodan geçirmesi olumlu bir adım. Türkiye ile üyelik dışında başka formüller arayışında değiliz, katılım sürecinin devam etmesini istiyoruz. Güven ortamı yaratmak için Türkiye’nin taahhüt ettiği adımlara uyduğunu gösteren haberlere ihtiyacımız var. Avrupa’da Covid sonrası yeniden bir şekillenme var, her konuda, buna ekonomi de dahil. Biz, Türkiye’nin de bu süreç içinde olmasını istiyoruz.