Recep Atıcı
Bu soru, geleceğin ‘kim milyoner olmak ister’ programlarında sorulacak bir soru olsa da ben şimdiden sorayım. 2001 ve 2021 yılları arasında ‘Parti ve Saray Müftüsü’ kimdir? Evet bu şahıs Hayrettin Karaman’dır. Bir asra yaklaşan ömrünü ve kişiliğini mevcut siyasi erkin ayaklarına paspas yapan, ilmin izzet ve şerefini beş paralık eden, siyasi erkin İslamî değerlere, ahlaki kaidelere, hukuki prensiplere, örf-adet, gelenek ve göreneklere muhalif politikalarını meşrutiyet kazandırma adına fetva veren kıymeti kendinden menkul bir parti müftüsü. Yazı ki, ne yazık.!
Evet, 87 yaşında olan bu parti müftüsü neredeyse bir ayağı kabirde yani ölüme hayattan daha yakın. Buna rağmen geçtiğimiz günlerde ‘yuh senin gibi müftüye’ dedirtecek bir fetva daha verdi. Neydi o fetva derseniz; “Bu iktidar pek çok beklentimizi gerçekleştirdi…, bak demedi demeyin, sonra Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz, iktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem.” Bir insan olarak akli muhakemesini kaybetmemiş hiçbir kimse ne dini ne ahlaki ne hukuki ve ne de insani açıdan izahının yapılması mümkün olmayan böyle bir sözü söyleyemez.
Tefessüh etmemiş hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği mevcut siyasi erkin yanlışlarını bile bile destek vermesi, Bediüzzaman’ın: “Menfaat üzerinden dönen siyaset canavardır” sözünü hatırlatıyor. Demek ki partizanlık böyle bir şey… 26 Eylül tarihinde “Bulgur, pirinç” tartışması üzerine, yazdığı yazıda “ufukta daha iyisinin görülmediği iktidarımızı; düşmanlarından ve kıt düşünceli dostlarından, nasıl koruyacağımızı konuşmalıyız” diyen bu parti müftüsü, iktidarı savunmak için gerekçeler icat etmek adına, “yolsuzluklar bin yıldır var dolayısıyla mevcut kurtlu bulgura razı olmaktan başka bir yolumuz yok!” şeklinde bir şeyler yazarak çok gülünç duruma düştü.
Halbuki, kendisinin de yazarlarından olduğu ‘Kur’an Yolu’ adlı tefsirde, Nisa Suresi 135. ayete şöyle mana vermiş: “Ey iman edenler! Kendiniz, ana-babanız veya akrabanız aleyhine de olsa adaletten asla ayrılmayın. Allah için şahitlik eden kimseler olun. Zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerine düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” Saray müftüsü, ideolojik olarak İslamcı olabilir, siyasi olarak siyasi erk ve ortaklarını destekleyebilir. Ancak bu ayete bilerek ters düşmesi anlaşılır gibi değil. Allah’ın bu apaçık emrine muhalefet ederek “İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem” sözü ancak ‘akli muhakemesini kaybetmiş’ olmasıyla açıklanabilir.
Şimdi diyebilirsiniz ki “Sadece bu mu? Bu onun kaçıncı fetvası?” Gerçekten hoca “… yolsuzluk da ayıp, günah ve suç olduğu halde tarifi ve hükmü bakımından hırsızlık değildir, hukuki sonuçları ve cezası farklıdır,” dedi.
Evet, Saray müftüsü defaatle bu tarz fetvalar vererek benzer yanlışlara imza attı. Mesela; ‘’zaruret halinde halkın malını gasp etmek caizdir’’ dedi. ‘’Ümmetin selameti için haramların helal olabileceğini’’ iddia etti. ‘’Suçu sabit olmasa da şüpheliler cezalandırılabilir’’ (meslekten ihraç ve tutuklama gibi) diyebildi. Ayrıca, ’Gülen fırkasının ümmetin biat ettiği kişiye (ki bu halife demektir) biat etmediği için yapılanları hak ettiklerini’ öne sürdü.
Saray müftüsü, güya mevcut siyasi iktidarla kendince islâmî değerleri hayata taşımak istiyor. Halbuki tam tersi insanları dinden uzaklaştırıyor. Bu mevzuda Pakistan’ın milli şairi İkbal, İbnü’l Vakt, yani kendi zamanının çocuğu olamamış ve sahip oldukları kafa yapısı itibariyle taassubun zirvesindeki mollalara bir gün şöyle der: “Ey Molla! Senin dinin kafir üretmekten başka ne işe yarar ki?” Bu sözden mülhem ben de şöyle diyeyim: “Ey Saray Müftüsü! Din alimi kimliğinle siyasi erkin iktidarını devam ettirmek adına gösterdiğin bu gayretler insanları dinden uzaklaştırmaktan başka ne işe yarıyor ki?” Bu içi boş bir cümle değil. Herkesin bildiği Hilmi Yavuz bundan tam yedi yıl önce aynen şöyle demişti: “AK Parti Müslümansa, ben değilim kardeşim!”
Son olarak şununla bitireyim. Bu Saray Müftüsü 15 Ağustos 2021 tarihinde ‘torpil’ konusuna da değinerek, “Namaz, oruç, hac devlet ve kamuyu zarara sokanları kurtaramaz. Bu ibadetler kul hakkı ve büyük günahlara kefaret olmaz” diyor. Eskiler ‘Sabahu’l-Hayır’ derlerdi. Bu dediğin şeyeler asırlardır kitaplarda yazıyor. Fakültelerde yıllarca fıkıh dersi veren biri olarak siz bunu bilmiyor olamazsınız. Acaba sizin ibadetleriniz bugüne kadar mevcut siyasi erki destekleme adına verdiğiniz fetvalara keffaret olur mu? Siz biraz buna kafa yorsanız derim. Siz verdiğiniz fetvalarla ben ve benim gibi yüzlerce mazlumun ahını aldınız ki -imkân olsa da- sizinle helalleşmeyi hiç istemiyoruz. Mahşerde görüşürüz sayın parti müftüsü!..@RecepAtici3