Her gün birkaç acı haberle sarsılıyoruz.
Feryadın biri Meriç’in derin sularından, diğeri bilmem hangi kederhaneden ve karanlık zindandan…
Yine Meriç ve acı…
Yine sessiz çığlık ve ölüm…
KHK’lı Erkan Akıllı, henüz 47 yaşında genç bir öğretmendi.
Cinnet hali yaşayan rejimin kurbanlarının en yenisi o.
‘İrtibat ve İltisak’ zırvalığıyla, İskilipli Atıf Hoca’nın memleketi Çorum’da görev yaptığında tutuklandı.
5 ay hapis yattı.
Sonra da, makul ve mantıklı bir suç bulunamayınca, kalıp haline gelmiş standart kesip biçmelerle, 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Hakkında yeni bir soruşturma açıldığı için, azgın ve taşkın Meriç’ten yurt dışına çıkmaya, hicret etmeye karar verdi.
Biyolog öğretmen, soykırıma yeminli rejiminden yakasını sıyırmak için yola çıktı, ama nasip, kısmet olmadı.
İSKİLİPLİ ATIF HOCA, SÜTÇÜ İMAM VE BEDİÜZZAMAN!
Arkada gözü yaşlı iki yavru, bir eş bırakarak, ruhunun ufkuna yürüdü.
Sevenleri ve ailesi, Erkan Öğretmen’i, Sütçü İmam’ın iffet düşmanlarına meydan okuduğu memleketi Kahramanmaraş’ta son yolculuğuna uğurladılar.
Daha cenazemizi kaldırıp, yas tutmaya fırsat bulamadan, bir kahredici haber de, Üstad Bediüzzaman’ın çile çektiği topraklardan, Çamdağı’nın eteği, Isparta’dan geldi.
Aylardır vicdan ehli insanların, feryada kulak kesildiği, sosyal medyada sesine ses verdiği 4. evre kanser hastası Ayşe Özdoğan’ın, “infaz erteleme” talebi reddedildi.
Haberi, kardeşi Emine Hanım duyurdu.
Eşi yıllardır zindanda ve tek oğluyla hayat mücadelesini veren Özdoğan’ı almak üzere, bir mangadan oluşan Baas rejiminin kolluk görevlileri, kapıya dayandı.
Yaşlı hasta anne ve babanın itirazına rağmen, “dindar iktidarın” gözleri kin ve nefretle dolu polisleri, Ayşe Hanım’ı kelepçeleyip zindana attılar.
Bu zulüm çarkı, bu masum öğretmenin annesini de kanser, babasını da kronik hastalığa duçar etti.
Yalnız başına tek evladıyla hak tanımaz rejimin görünen-görünmeyen cellatlarıyla mücadele ediyor.
Bu hazin tablo; belgesellerdeki, sırtlanların arasında kalan ceylan gibi, evladıyla bir o yana, bir bu yana.
Binlerce belki milyonlarca insan, adaletsizliğin pençesinde kıvranan kanser hastası, bedenen yaralı gönlü acılı ağır hasta Ayşe Özdoğan’ı, bu vahşi yaratıkların elinden kurtarmaya çalışıyor.
Defalarca ameliyat geçirdi, çene kemiği alındı.
Daha dört ameliyat olması gerekiyor.
Doktorlar, tahmini yaşam yılını dile getirmiş zaten.
Yaralı bedenin üzerinde tepinmekten hiç mi hayâ duymuyorsunuz?
Güya idam cezası yokmuş!
İdamın bir başka çeşidi, “yavaş, yavaş” infaz versiyonu değil mi bu?
Ölüm sürecini hızlandırmaktan başka nedir ki?
Kimi aldattığınızı sanıyorsunuz?
Çekin karanlık pis gölgenizi, masumların üzerinden, sokaklarından.
Düşün çocukların ve insanlarımızın yakasından.
DAHA ADİL BİR DÜNYA ÖYLE Mİ?
Günahsız insanları hasta halleriyle, karanlık zindanlar, kör pencereler, demir ranzalara mahkûm et. Zevkle bu ölümleri izle, sonra da; “Daha adil bir dünyanın” kitabını dünyaya pazarla.Cahiliye döneminin kıdemli münafıklarını hatırlatıyor.
Ülkede faşizm var deyince de, troller ve troliçler ile paralı klavyeler harekete geçiriliyor.
Yahu şu öğretmene yapılan, faşizm değil de nedir?
Var mı dünyada bunun misali?
Vahşi hayvanların bile yapamayacağı bin bir illete imza atan, savaşta düşmanın bile yapmayacağını yapıyorsunuz.
Hasta ve çaresiz bir kadını gözaltına alan sisteme faşizm, masumları Meriç’te ölüme sürükleyen rejiminize de soykırımcı demeyeceğiz de ne diyeceğiz?
Bu IŞİD kafalı güruhtan hukuk beklemek, nafile çaba.
Adaletin Saraylarından dem vuran rejimin Bakanı Abdülhamit Gül’ün bakanlığı,
cezaevlerinden son 6 yılda 103 cenazenin çıktığını söyledi.
Ailelerine bile veda edemediler, biliyor musun?
Cezaevlerindeki hasta tutuklular, ağır hastalıklarına rağmen ancak ölüm döşeğinde tahliye ediliyorlar.
Son 6 yılda, aileleriyle görüştürülmesine imkân verilmeyen bine yakın tutukludan en az 103’ü hayatını kaybetti
Bilmelisin ki, bu zulümler, senin boynuna şeref madalyası, alnında kara bir leke olarak asılı kalacak. Bir devrin lanetlenmiş ve 7’den 70’e bedduasını almış biri olarak, iflah olmayacaksın.
Hekim, ‘bu halde en fazla 5 yıl yaşarsın’ diyor.
Rejimin hâkimleri ise Özdoğan’ı, 9 yıl cezaevine yatırmada ısrarlı.
Hekim ile Hâkim birbirini ikna ede dursun, rejimin türlü paralı trol ve troliçeleri, zengin Özlem’i, Saray’ın ekstra ödüllüsü Hilal’i, Havuz’un Kaplan ve sırtlanları sürüleriyle saldırmıştı.
Yaptıklarınızla ve rejiminizle kendinizi yerin yedi kat dibinde bulursunuz umarım.
REJİMİN ZENGİN ÖZLEMİ VE HAVUZ’UN SIRTLANI HİLAL!
Ya sen rejimin zengin Özlem’i?
Parlamento’daki itici ve tiksindirici beden hareketleriyle, masumlara yapılanlar “yetmedi biraz daha” diyerek yeni aşamalara taşıyan rejim partisinin “28 Şubat mağduru” Özlem Zengin!
Ayşe ve Erkan öğretmenlere, yapılanları okuyacak kadar yüreğin var mı?
Tapıp kutsadığınız “devlet” bu haşin tutumunu, adaletten yoksun kararını hangi iğrenç yüzünüzle örteceksiniz?
Nasıl mutlu ve sevinçli misin, sırtlan bakışlı, kaplan edalı Hilal?
Ayşe Öğretmen tutuklandı, Erkan öğretmense, zulmünüzden kaçarken Meriç’te boğuldu!
“Ümmetinize yaptığınız bu emsalsiz hizmetlerle(!) iftihar ediyor musunuz?
Sıcak Saraylarınızdaki kirli plan ve tuzaklarınızla, müminlere karşı, yaptığınız Cihad-ı Ekberiniz, size manevi haz veriyor mu?
Şimdi rahatladınız mı rejimin “Zengin” havuzun “Kaplan” suratlı sırtlanları?
Hani “mazlum” ifadesini, ülkedeki tüm pisliklerinizi kapattığınız sihirli dört harfli kelime (F…Ö) ile gölgelemeye çalışarak “detay” landırmaya çalışmıştın ya!
“Detay” diye “başörtülü bacı” Ayşe’ye karşı reva görüleni mûbah görmüştün ya?
Barla’nın ve Çamdağı’nın eteklerinden yürekleri yakan bu feryadı duyabiliyor musun?
Meriç’in soğuk sularından arşa yükselen Erkan Öğretmen’in ölüm çığlığı kulağının zarını daha patlatmadı mı?
Bu çığlıklara hâlâ “cemaat” propagandası diyerek “detay” işlerle devam edecek misin?
MEVLİT OKUTAN MELE ALİ DE AKP’NİN YARGISIZ İNFAZ KURBANI!
Ya Ağrı’nın eteğinden yükselen feryadı?
76 yaşındaki Ali Boçnak’ı Patnos Cezaevi’nden ölüme yolladınız.
Suçu neydi biliyor musunuz?
O “detayı” ben söyleyeyim: Kürtçe mevlit okutmak.
Saray’ın yeminli yargıçları, bu piri fâni için ‘Cezaevinde kalabilir’ raporu vermişti.
Plastik sandalye ile rejiminizin acımasız yüzünün sembolü Mustafa Kabakçıoğlu, Mehmet Ali Çelebi, Halime Gülsu’ları çoktan unutmuşundur.
Çile insanı ‘Bediüzzaman’ın, sürgün edildiği diyar, Ispartalı Ayşe Öğretmen’in çığlığını duyacak mesaj var mı sende?
İskilipli Atıf Hoca’nın darağacına gönderildiği Çorum’da yargılanan, zulümden yakasını sıyırmak için Meriç sularında ruhunun ufkuna yürüyen Sütçü İmam’ın hem şehirlisi Erkan Öğretmenin acısını hissedin desem, et parçasına dönmüş kalbiniz kaldırır mı?
Biliyor musunuz?
Kin, göz bağıdır, bağlar gözünü, kör kör yürütür.
Ya ateş olur yakar ya kuyu olur boğar ya da balçık olur yutar. Yezitlerle,
Zalim Haccaclarla anılacaksınız.
e.cansever@zamanaaustralia.com.au