Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin talebelerinden Tahiri Mutlu Ağabey’in teklifi ile Hocaefendi Hizmet Vakfı’nın heyetine sunulur, üyelerin kabul ve tensibi ile hey’ete dahil olur.
Birkaç toplantıya iştirak ettikten sonra derin fikir ayrılıklarını sezen Hocaefendi heyetin üyesi olmasına rağmen nezaketen toplantılara katılmaz.
Heyet Risale-i Nurları basmaya, dağıtmaya ve Nur Hizmetleri’ni bu mânâda yönetmeye yetkilidir.
Hocaefendi çok uzun yıllar Risale-i Nurlar’ın Hizmet Hareketi matbaalarında basılmasına izin vermez…
Diğer Nur Camiaları’na âit basımevlerinde basılan “Nurlar” Hizmet Hareketi’ne âit müesseselerde, evlerde, kitapevlerinde okunur, satılır…
Öyle ki neredeyse basılan bütün eserler Hizmet Hareketi mensuplarınca alınmaktadır.
Sungur, Bayram, Abdullah Yeğin ve Hüsnü Ağabey imzalı bir lâhikayı bizatihi görmüş, almış ve yıllarca saklamıştım. Hocaefendi’ye ve Cemaatimiz’e Risale-i Nur basımına girmediği ama buna rağmen bütün dünyâya taşıyıp, tanıttığı için teşekkür ediyorlardı…
Maalesef bu lâhika Türkiye’deki eşyalarım arasında yakıldı, yok oldu.
Neden sonra Hocaefendi Risale-i Nurlar’ın Hizmet’e ait matbaalarda basılıp, kitapevlerinde satılmasına izin verir…
Bu girişten sonra müsaâde buyurursanız bugünlerde hayatımıza büyük bir problem olarak giren Dolar’la alâkalı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum…
Ne alaka demeyiniz, bana göre Hizmet, ben-biz ve doların kesiştiği birkaç yer var, gerisi bizler için pek önemli değil…
Bu açıdan bakınca doların üç hâli bereket, mahkûmiyet ve mezellet-rezâlet hikâyeleri karşımıza çıkıyor, onları arzedeyim ;
1 Dolar’ın Bereket Hikâyesi şöyle ;
Konya’daydım, ikibinli yıllarda Konya’da çalıştım, çok sevdiğim bir memleket.
Aslan gibi ağabeylere, aslan gibi ablalara sahiptir…
Amerika’dan Büyüğümüz’ü ziyaretten gelen idâreci ağabeyimiz cebinden küçük bir deste “1 dolar” çıkardı…
Yüzü gülümsüyor ve bize şunları ifade ediyordu “Arkadaşlar bu bir dolarlar ilk defâ Risale-i Nurlar’ın Hizmet tarafından basılması neticesinde elde edilen gelirden, bereket olsun ve Risale-i Nurlar’ın basımından sizde ilk payınızı alın” diyerek orada bulunan arkadaşlarımıza birer dolar verdi
O dolar hâlâ “Risale-i Nur’un basımından elde edilen gelirden küçük bir hisse” ifadesi üzerine yazılmış halde şahsi eşyalarım arasında azîz bir hatıra olarak durur.
Anladığım kadarıyla sonraları başka yerlerde de bu düşünce ile bazı arkadaşlarımıza birer dolar dağıtılmış…
Bütün bunları gelecekteki nesiller ” 1 Dolar hikâyesi de nedir ? “ dediklerinde cevap bulabilsinler diye, tarihe kayıt düşmek düşüncesiyle anlatıyorum.
İşte benim 1 dolar hikâyem, Risale-i Nur Hizmeti’nin neticesi ve bereketine âit.
Nitekim Üstad Hazretleri hizmet eden şakirdlerin Risale-i Nur’un basımından elde edilen paradan hizmet için alıp kullanabileceklerini ifade eder.
Bütün hayatım boyunca içinde bulunmaktan şeref aldığım Hizmet’ten bana düşen sadece 1 dolar yoksa tam manasıyla züğürdüm.
Âcizâne başka türlü bir “dolar” hikayesi bilmiyorum, yaşadığımı sizlerle paylaştım…
İşte bu anlattığım 1 Dolar’ın bereket hikâyesiydi.
İkinci olarak, 1 Dolar’ın mahkûmiyet hikâyeleri var ;
Evinde, cüzdanında, herhangi bir şekilde, herhangi bir yerde 1 Dolar bulunan insanlar Hizmet’e “iltisak” adı altında tutuklandılar.
Dolar ve Adâlet tarihinin en trajikomik hikâyeleri bunlar…
Gülmeyin, maalesef ağlanacak halimize gülüyoruz…
Bir dolarlar delil olarak mahkeme dosyalarına girdi, insanları “1” dolardan ötürü tutuklayıp mahkum ettiler.
Halbuki Amerika’ya giden, gelen yada Türkiye’de dolar bozduran herkesin cebinde, kasasında, masasında onlarca 1 dolar bulunması gayet tabii bir haldir.
Amerika Türkiye gibi değil, o bir dolarcık Amerika”da hayatın her ünitesine, hergün yüzlerce defâ giriyor ve çıkıyor.
Dolarla ilişkisi olan herkesin cebinde muhakkak onlarcası bulunuyor.
“F Serisi” gibi efsânelerle insanları mahkum ettiler, ediyorlar ve bu komedi Türkiye’de yaşanıyor, yaşanmaya devâm ediyor…
Hizmetle hiç alakası olmayan insanlar dahi o “1” doların mahkumu oldular…
Halbuki ülkeyi yöneten hırsızlar çetesi milyarlarca doları bir anda kaybediveriyorlar…
Zannediyorum dünya yüzünde ayakkabı kutularına dolar saklayan, banyodaki liflerin içini dolarla dolduran ikinci bir çete daha yoktur…
İşte tamda burada devreye üçüncü hikaye giriyor…
Doların mezellet-rezâlet hikayesi…
O da asrın çakma lideri Erdoğan’a ait.
Malum âliniz Erdoğan bir diploma sahibi değil, o iktisat bitirdiğini, ekonominin kendi alanı olduğunu hatta ekonominin kitabını yazdığını söylüyor…
Evet çalma, çırpma yönünden bu söyledikleri doğru olabilir fakat ülke ekonomisini idâre yönünden gidilirse Erdoğan eşi benzeri olmayan bir fiyasko…
“Faiz sebeptir enflasyon sonuç” diye nesebi gayr-i sahih uyduruk, kıytırık bir düşünceye sahip…
Hâ bu arada bu düşüncesi tamamen “oy ütme” ameliyesi…
Hiçbirimiz fâizin helâl olduğunu söylemiyoruz ama iktisâdi açıdan günümüz dünyasındaki iktisat teorileri ne diyor ona bakılmalı belki bu sâyede faiz ve faizcilik müessesesi ile mücadele edilebilir…
Saçma sapan bir teori ile bodozlama işin içerisine dalarak, ne ülke, ne de ülkedekiler rezil bir duruma düşürülmemeli…
Erdoğan, milli paranın bir bayrak olduğunu söylerken aynı anda milli paranın ırzına geçmiş durumda.
Türk Lirası yerlerde hattâ yerin, sıfırın altında sürünüyor…
Büyük iktisatçı olan hasta diktatörün “milli para bayrağı” çok kötü düşmüş durumda…
1 dolarcık, kocaman 12-13 lira yapıyor.
Enflasyon, devalüasyon ne varsa gırla gidiyor…
Arka planda birileri dolar milyarderi oluyor mu yada olmuyor mu ? Hissediyor fakat şu an bunu tespit edemiyoruz…
“Hiçbir şey olmasa dahi muhakkak bir şeyler olmuştur” deyip geçiyoruz.
Fakat görünen o ki mutfakta tencereler devrildi, tencere kapak birbirine girdi, tencere kaynamıyor…
Saray ahalisi beyaz çay içip, bilmem neli meyve, sebze kokteylleri yer, içerken Türk halkı ağaç kabuğuna muhtaç hale geldi…
Anadolu halkları muhtemelen tarihinin en aç, açık dönemlerinden birine girmek üzere…
Reis “kuyruk, muyruk” derken, ülkeyi una, şekere muhtaç hâle getirdi, artık karne bile çare olamayacak durumda, millet açlıktan kavrulur, yıkılırken, Reis gemiciklerini, dolarcıklarını istif ediyor.
Anadolu halkları çöpten “artık” toplayarak idare etmeye, ev geçindirmeye çalışıyor.
Evet sonunda Erdoğan denilen şahıs “milli bir bayrak” olarak kabul ettiği Türk Lirası’nı bir kağıt parçası haline getirip çöpe attı…
Cebine atıp ülkeden kaçırdıkları mı ? Hiç sormayın, onların miktarını kimse bilmiyor…
1 Dolar durmayacak, belki de 15-16-17 lira olarak Erdoğan ve ortaklarının çöküş fermanına, tabutuna son çiviyi o “1 Dolar’ çakacak…
İşte doların Türkiye’deki mezellet ve rezalet hikayesi…
Aslında buna doların değilde sözüm ona müthiş iktisatçı, ekonomist Erdoğan’ın mezellet ve rezalet hikayesi diyebilirsiniz.
Şimdi söyleyeceğim sözler bazılarına “subjektif” gelecek biliyorum ama yine de söyleyeceğim, men dakka dukka yani ettiniz, buldunuz…
İlahi Adalet milim milim, adım adım geliyor...
Siz misiniz insanları öyle yada böyle cebinde, masasında, kasasında bulunan 1 dolardan ötürü içeriye atan, mahkum eden, mâsumlara ağıza alınmayacak hakaretleri yapanlar ?
Üzülüyorum, ama müstehaksınız…
Yanlış hatırlamıyorsam AKP iktidara geldiğinde 1.5 TL civarı olan dolar kuru, olağanüstü ekonomik programlarla 15 Temmuz sonrası 3 TL ve bugün itibarıyla 13 TL civârına yükselmiş durumda…
Söylenmişti, 1 dolara muhtaç olacaksınız ve oldunuz..
Görünen o ki bunlar daha iyi günleriniz !
Aslına bakılırsa rant çetesinin tapındığı izafi put olarak “para” dolayısıyla “dolar” kabul edilebilir…
Muhtemelen putları olan para “1 dolar” iktidarlarını, başlarını, başınızı yiyecek…
Sakın ha ! Hasta diktatörün dolar üzerine yeni hikayeler yazmasına müsaade etmeyin !
Yoksa bu pisliği kık yıl geçse dahi temizleyemezsiniz…
Kolay gelsin !
@mansurturgut