“Erdoğan, engelli vatandaşların ve devlet korumasından yararlanmış gençlerin kamu kurumlarına yerleştirilmesi töreninde konuştu.” Bu başlığı ve fotoğrafı çok iyi hatırlıyorum. Sosyal medyada paylaşmış ve “Cumhurbaşkanına her gün kürsü bulabilmek adına neler çekiyorlar” diye yazmıştım. İşte o konuşabilsin diye absürt gerekçeler üretilen kişi en çok beklenen günde konuşmadı. 3 Kasım, AKP’nin kuruluşunun üzerinden daha bir yıl geçmeden seçimi kazanıp tek başına iktidar olmasının 19. yıldönümüydü ve derin bir sessizlikle geçiştirildi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlığının iyi olmadığını yansıtan görüntülerin üstüne gelen bu olay, parti ve bürokrasideki paniği artırdı. İnternet gazetesi Diken’in haberine göre kamu görevlileri yoğurda üflemeye başlamış. Suçu ağır olanlar milletvekili seçilip dokunulmazlık elde etmek için şimdiden kulislere başlamış. Ekonomik kriz, kötü yönetilen pandemi süreci, olur olmaz yerde vatandaşın kafasına atılan çaylar seçilmesini zora sokmuştu. Artık imkansız diye konuşulmaya başlandı.
AKP’liler Erdoğan’ın tek adam olma takıntısının bedelini onunla birlikte yıkılarak ödeyecek. Biz bir kadro partisiyiz diye yola çıkan ekipte gerçekten de çok sayıda lider adayından söz edilirdi. Biri olmazsa öbürü denirdi. Abdullah Gül’den Ali Babacan’a kadar her yaş ve donanımda yedek, saha kenarında ısınıyor olabilirdi bugün. Ama yumurtalar tek sepete dolduruldu; aslında başka seçenekleri de yoktu. Zira Erdoğan bütün sepetleri parçalayarak önce partide tek adamlığın taşlarını döşedi. Sonrası malum.
Varlıklarını Erdoğan’a borçlu kifayetsizler, çalışmadan seçilmeyi, üretmeden zengin olmayı çok sevmişti. Tek başına seçim kazanabilen lider onlar için bir konfordu. Kurşun askere dönüşmek, birinin iki dudağı arasına mahkum olmak çok da sorun değildi. Her nimetin bir külfeti vardı; zaten karakterli olmak, kendi ayakları üzerinde durmak gibi bir dertleri yoktu. Şimdi en çok onlar panik halinde ve Erdoğan sürünerek bile olsa meydanlara çıksın istiyorlar. Bu açıdan bakınca Erdoğan’ı at arabasına koşulu hasta ve yaşlı atlara benzetiyorum. Bir yandan kendi hırslarının kamçısı öte yandan etrafındakilerin panik atakları… Eskisi gibi koşması, bütün yükü taşıması bekleniyor ama nafile.
Dokunulmazlık zırhı peşindeki bürokratların akınıyla birlikte AKP’de liste savaşları yaşanacak. Parlamentonun görev ve yetkilerini budamasına rağmen sandalye sayısını 600’e çıkaran Erdoğan’ın işi gerçekten zor. Mevcutları son ana kadar bir delilik yapmasınlar diye oyalayacak; “Sıra bizde” sabırsızlığı yaşayan teşkilat mensuplarını kırmayacak; bürokratlara da iş yaptırmak için mavi boncuk dağıtacak… “Erdoğan seçilemese de biz kapağı Meclis’e atalım” paniği gittikçe kızışacak.
Lidersiz ve iktidar nimetlerini kaybetmiş AKP, yakın zamanda cenazesi kalkan ANAP ve DYP’den daha hızlı dağılır. Zira orada iyi-kötü kurumsal bir yapı ve lider adayları vardı. AKP’de Binali Yıldırım ve Numan Kurtulmuş, kırk katır mı kırk satır mı seçeneğinden başka bir şey değil. O yüzden sıfır siyasi tecrübeyle Hulusi Akar’ın ismi konuşuluyor. Hatta Berat Albayrak’ı mezardan çıkarmayı düşünenler var.
Erdoğan’ın seçime girebildiği alternatif aslında onlar açısından iyi senaryo. Sağlığı aday olamayacak kadar kötüleşirse Cumhur İttifakı gösterecek aday dahi bulamayabilir. Bu da tamamen dağılma demektir. Her insanın yaşaması kaçınılmaz olan sonu ise hiç hesaba katmıyorlar. Sanki Erdoğan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadılar. Onun da ölümlü olduğu gerçeği ile yüzleşmekten kaçıyorlar. Ölümün habercisi hastalıkları görmek bile istemiyorlar.
Türkiye’deki bütün partiler liderlerin omuzunda değil sırtında yükseliyor. Bu durum şişik egolu genel başkanların da tercihi. Karizmatik bir lider olmadığı halde Kemal Kılıçdaroğlu bile bağıra çağıra konuşarak o role soyunuyor. Ama her şeye rağmen CHP’de en az üç lider adayı var. Bilhassa büyükşehir belediye başkanlıkları liderlerin yetiştiği fidanlık işlevi her zaman görmüştür. Erdoğan diğer ihtimallerle birlikte bunları da sıfırlamak uğruna çok uğraştı; risk oluşturacakları aday yapmadı. Son seçimden önce bütün büyükşehir başkanlarını kovarak o makamları iyice sıfırladı. Cezasını buraları kaybederek ödedi.
Lakin farkında ve umurunda olduğunu sanmam. Onun için önemli olan gücün tamamını elinde toplamaktı. Başardı! Oysa bugün Erdoğan’sız seçim kazanabilecek bir partisi olsa kendisi ve suç ortakları adına sigorta işlevi görürdü. Devri sabık oluşturulmasının önüne geçebilirdi.
Tek adamlık hırsı Erdoğan’la birlikte AKP’yi de bitirdi.