MUHSİN AHMET KARABAY-TR724.COM
İlginç şeyler olduğunu ve daha da olacağını söyleyenler hayli arttı farkında iseniz. Daha yeni dönem başlamadı henüz. Sadece ayak sesleri duyuluyor. İktidarın zulümlerine payanda olanlar, bir bir sıvışmalarına kılıf hazırlamaya çalışıyorlar.
Fatih Altaylı, Habertürk’teki yazısında şu sıralar Ankara’da kulaktan kulağa dolaşan bir senaryoyu yazdı. Ankara kaynaklı senaryonun iş dünyası içinde de giderek yayıldığı notunu düştükten sonra dolaşan dedikodunun detaylarını paylaştı.
Parlamenter rejime dönüşün yolunu Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) açacağını yazdı. Anlattıkları esas itibariyle benim 29 Haziran’da “Türkiye’nin girdiği yeni yol ve AYM Başkanı Arslan’ın söyledikleri” ve 27 Eylül’de kaleme aldığım “Türkiye yıkıldığı yerden kalkıyor, AYM adımları iyi okunmalı” başlıklı yazılarımın ete kemiğe bürünmüş hali.
Altaylı’nın yazdıklarının özü, AYM’nin atacağı bir adıma dayalı. Buna göre AYM, gündeminde bulunan muhalefetin başkanlık sistemine geçişi sağlayan Anayasa değişikliğine ilişkin iptal talebini karara bağlayacak. Böylece söz konusu değişiklik iptal edilecek ve parlamenter sisteme geçiş sağlanacak.
Normalleşmeye geçişin nasıl olacağı henüz bir varsayım. Lakin bir şekilde olacağı iyice netleşmeye başlamış olmalı ki siyasetçisinden yandaş işadamına, yargı mensubundan akademisyenine kadar pek çok kişi kendini yeni döneme hazırlama telaşında.
Siyasetçi örneklerini AK Parti kurucu isimlerinden Bülent Arınç’ın işaret fişeğini ateşlemesi ile gördük. Arınç, “2015 sonrasında olmadığım için hiçbir mesuliyet kabul etmiyorum” çıkışını yaptı.
İktidar trenine sonradan binen BBP lideri Mustafa Destici, bir dönem çok hızlı gitti. Düşman hempası MHP lideri Devlet Bahçeli’yi gölgede bırakacak hız denemeleri yaptı. Aynı Destici şimdi rüzgarın değişmekte olduğunu fark etmiş olacak ki, önceki gün Kocaeli’nde STK temsilcileriyle buluşmasında fren yapmaya ve kendine açık kapı bırakmaya karar verdiğini ortaya koydu.
İktidarın yanlışlarının ittifak ortağı diye kendilerine de yüklendiğinden yakınan Destici, “Cumhur İttifakı’nın üyesiyiz hükûmetin değil; yanlışları bize yüklemeyin. Hiçbir vatandaşımızın bize böyle yaklaşmasını istemeyiz. Bunu hak etmiyoruz” deme gereği duydu.
Kendini Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) üzerinde görüp hakim ve savcılara emirler yağdıran gazeteci Cem Küçük, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hakkında açtığı davaya şaşırmış durumda.
Hakkında yapılan hukuki işleme şaşıran bir başka isim daha var. Hükümler verip kendince adalet dağıtan isimlerden Fatih Tezcan, terörle mücadelede görev alan mahkeme üyelerini hedef gösterdiği iddiasıyla yargılanacak. Yargılama ise ağır ceza mahkemesinde görülecek.
Bazı troller ise yaklaşmakta olanı algılamaya başlamış olacak ki yeni dönemde ayak izi bırakmamak için şimdiden kendince önlemini alma yolunu seçti. Meşhur troliçelerden Cemile Taşdemir de hazırlık babında sosyal medya hesabını kapattı.
DÖRT HARFLİ İLE MÜCADELE KAHRAMANI GİTMEYE HAZIRLANIYOR
Bir noktanın altını çizmeliyim. Şimdi anlatacağım şeyler, bu saydıklarımdan daha önemli. Pek çoğunuzun da bir şekilde tanıdığı bir yargı mensubunun hazırlıklarından anekdotlar paylaşacağım.
Bu adımın çok dikkat çekici olduğunu söylememin sebebi şu. Bu şahıs iktidarın günah keçisi ilan ettiği DÖRT harfli konusunda yaptıklarıyla kendisini kahraman sayıyordu. Ne kahramanlıklar yaptığı konusunda medyada çok haber çıktı.
Bazı gazetecilerle kurduğu kişisel dostluklar sayesinde adından sıkça söz ettiren bu savcı MİT TIR’ları çerçevesinde attığı adımla geniş kesimlerce tanındı. 15 Temmuz sonrasında ise kendini “DÖRT harfli avcısı” ilan edip bir de “kahraman savcı” sıfatı almaya çalıştı.
Hazırladığı iddianamelerle onlarca masumu cezaevine gönderdi. İpin ucu halen görevde olan bir bakana ulaşınca bu kez kendisine “Dur” denildi ve bulunduğu Akdeniz’in gözde şehrinden alınıp Karadeniz’in adını çağrıştıran bir şehrine gönderildi.
Başsavcı vekilliğinden alınıp düz savcı olarak atanması ilişkide olduğu gazeteciler tarafından “haksız atama”, “DÖRT harfliye sekte vuran atama” gibi başlıklarla kamuoyuna duyuruldu. Orada kendine çizilen sınırlar içinde hareket ederek “kahramanlık” sergiledi.
Bu kez en büyük şehirlerden birine pozisyon düzeltme gibi bir ataması yapıldı. Ne var ki bu büyük şehirde çok fazla hareket kabiliyeti bulamadı.
‘KENDİMİ KULLANILMIŞ VE YORGUN HİSSEDİYORUM’
Bu savcı şimdilerde kendini yeni bir döneme hazırlıyor. Daha yaşı yeni 52 olan bu savcı, adliyede meslektaşları ile yaptığı sohbetlerinde yaptığı “kahramanlıkları” anlatıyor ve kıymetinin bilinmediğinden yakınıyor.
Kendini “kullanılmış” ve “yorgun” biri olarak gördüğünü söyleyen bu savcı, yapılan haksızlıkların Cemaat için bir mağduriyete dönüştürüldüğünü anlatıyor. Dahası, yapılanların Cemaatin yeniden toparlanmasına ve güçlenmesine yol açtığı iddiasında bulunuyor.
Bu savcı, yeni dönemin kendisi için neler getireceğini bilmediğinden hayatına farklı bir yön vermeye çalışıyor. Anlattığına göre dizlerindeki romatizmayı gerekçe göstererek emekliliğini isteyecek. Böylece “Anadolu’nun ücra köşelerine” sürülmekten kurtulmuş olacak.
Sağlık gerekçesiyle kendini savcılık yapabilecek durumda göremeyen bu savcı, yeni hayatında avukatlık yapacakmış. Anlaşılan savcılığa el vermeyen sağlığı, avukatlık yapmasına engellemeyecek.
Söz konusu savcı ile ilgili olarak niçin bunları paylaşma gereği duyduğumu anlatmam gerekiyor. Bu savcının taşıdığı endişeler, siyasilerin, bazı yandaş gazetecilerin, trol ve troliçelerin endişelerini besleyenle aynı noktadan kaynaklanıyor. Akşam yedikleri hurmaların, sabah yaklaşırken midelerini tırmalamaya başlamasından korkuyorlar.
Yeni bir dönem başlıyor. Bu gerçek. Lakin başlayacak dönem bugünkünden daha kolay olacak mı? Bu ayrı bir tartışma.