İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, ünlü baklavacı Faruk Güllü’ye “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamsıyla verilen 8 yıl 9 ay hapis cezasını, usul ve yasaya uygun buldu.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, dosya üzerinden yaptığı incelemede, yerel mahkemenin hükmünde usul ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığına, delilerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığına karar verdi.
Daire, bu gerekçelerle Güllü’nün avukatının ileri sürdüğü nedenleri yerinde görmeyerek, istinaf başvurusunu esastan reddetti. Dairenin oy birliğiyle aldığı karar Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere verildi.Bu kapsamda Güllü’nün dosyası temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderildi.
SUÇLAMA: SADIK TABAKA İÇİNDE YER ALDI BİLEREK YARDIM ETTİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Gülen cemaatinin iş dünyası yapılanması iddiasıyla yürütülen soruşturma sonucunda TUSKON kapsamında hazırlanan iddianamede, sanık Faruk Güllü’nün “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan on beşer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yargılaması yapılan Güllü, 12 Şubat 2020’de “silahlı terör örgütü olmak” suçundan 8 yıl 9 ay hapisle cezalandırılmıştı.
Güllü’nın 3,5 yıldır cezaevinde olması nedeniyle tutuklu kaldığı süreyi göz önünde bulunduran mahkeme, dosyaya yansıyan sağlık sorunlarını da dikkate alarak, yurt dışına çıkış yasağından oluşan adli kontrol tedbirleri uygulayıp Güllü’nün tahliyesine hükmetmişti.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, “Sanığın örgütle canlı ve geçişken organik bağ kurduğu, bu organik bağın emir ve talimat almaya ve vermeye müsait bir hiyerarşi ilişkisi doğurduğu, sanığın örgütle ilişkisinin yakalanma günü olan 18 Ağustos 2016 tarihine kadar devam ettiği, örgütle süreklilik arz edecek bir ilişki içinde olduğu, legal görünümlü illegal STK yapılanması içerisinde yer aldığı, sanığın örgütün finans ayağına hizmet eden piramidal dikey yapılanmasına göre ikinci kattaki ‘sadık tabaka’ içinde yer aldığı, deyim yerindeyse sanığın bilerek ve isteyerek örgütün değirmenine su taşıdığı görülmektedir.” ifadelerine yer verilmişti.