Cezaevindeyken yazdığı 3 romanla edebiyat dünyasında adından söz ettiren gazeteci yazar Ahmet Altan, Roma Kitap Fuarı’na video konferans yöntemiyle katıldı. Altan, söyleşi sırasında kendisine sorulan bir soru üzerine, “Binlerce masum insan var hapishanelerde.
Ben o insanların neler çektiğini hapishanede gördüm. Hapishaneden küçük hücrelerin önündeki küçük ve dar avlulara açılan kapılar akşam ezanıyla kapanır. Geceyi küçük bir hücrede kapalı geçirirsiniz. Ben hâlâ akşam ezanı okunduğunda hapishaneyi ve hücrelerine kapatılan o insanları düşünüyorum. Bu düşüncemden ve onlar adına hissettiğim iç sıkıntısından kurtulamıyorum.” ifadelerini kullandı.
İtalyan yayıncılık dünyasının en büyük etkinliklerinden biri, yalnızca bağımsız yayınevlerinin katılımıyla ve ‘Daha Fazla Kitap Daha Fazla Özgürlük’ adıyla düzenlenen Roma Kitap Fuarı’nın bu yılki konuklarından biri de Ahmet Altan’dı.
2021’de yirminci yılını kutlayan fuar, geçtiğimiz hafta sonu başladı. Ahmet Ahtan ‘Hayat Hanım’ romanıyla bu yıl Fransa’da Femina En İyi Yabancı Roman ve Transfuge En İyi Avrupa Romanı ödüllerini almıtı.
Ahmet Altan, yurtdışı çıkış yasağı olduğu için programa görüntülü olarak katıldı. Più libri Più liberi Fuarı’nın Sanat Direktörü Silvia Barbagallo ile video-söyleşi yapan Altan, Türkiye’de yaşadıklarını ve cezaevi günlerini anlattı.
BENİ CEZAEVİNDE YAZDIĞIM KİTAPLAR ÖZGÜRLEŞTİRDİ
Ahmet Altan, “Beni hapiste yazdığım üç kitap gerçekten özgürleştirdi. O kitaplar sayesinde ben hapishanenin duvarları arasında bile özgürdüm. Zihnin özgürlüğünü, hayal gücünün özgürlüğünü o kitaplarla yaşadım. Üstümdeki baskıları o kitaplarla kırdım. Edebiyat, Yunan tragedyalarındaki deus ex machina gibi gökyüzünden elini uzattı ve benim zihnimi çekip kurtardı hapishaneden. Bedenimin geride kalmasına da çok aldırmadım doğrusu.” dedi.
Hayat Hanım’da anlatılanlarla Türkiye’de bugün yaşananlar arasında paralellik olup olmadığı sorusuna Altan, “Tabii ki kitapta anlatılanlarla Türkiye’de yaşananlar arasında bir paralellik var. Ama bu paralellik baskıcı rejimlerle yönetilen her ülkede yaşananlarla da var. Bu tür haksızlıkları, hukuksuzlukları, hapse atılan masumları birçok ülke çeşitli zamanlarda yaşadı. Bazıları yaşamayı hâlâ sürdürüyor. Burada önemli olan bir ülke değil, burada önemli olan baskıcı rejimlerde yaşananlar. Milliyetçi akımların epeyce arttığı günümüzde herkesin bu tür yönetimlere karşı tetikte olması gerekiyor çünkü. Neler yaşandığını unutmaması ve nelerin yaşanabileceğini bilmesi gerekiyor herkesin, diye düşünüyorum…” ifadelerini kullandı.
HAPİSHANELERDE BİNLERCE MASUM VAR
“Kitapta, hapishanelere, şafak vakti yapılan polis baskınlarına sık sık atıf var. Bir tehlike duygusu, insanların her an tutuklanabileceği duygusu romana egemen. Cezaevindeki deneyiminiz ve duruşmalarla, yurtdışı çıkış yasağıyla geçen hayatınız geleceğe bakışınızı nasıl etkiliyor? Yaşadıklarınız ülkenizdeki birçok entelektüel tarafından da yaşanması size kendinizi daha güçlü hissettiriyor mu?” sorusuna ise şöyle cevap veriyor Altan:
“Binlerce masum insan var hapishanelerde. Ben o insanların neler çektiğini hapishanede gördüm. Hapishaneden küçük hücrelerin önündeki küçük ve dar avlulara açılan kapılar akşam ezanıyla kapanır. Geceyi küçük bir hücrede kapalı geçirirsiniz. Ben hâlâ akşam ezanı okunduğunda hapishaneyi ve hücrelerine kapatılan o insanları düşünüyorum. Bu düşüncemden ve onlar adına hissettiğim iç sıkıntısından kurtulamıyorum. Ama hapishane paradoksal bir şekilde benim için büyük bir edebî başarıya dönüştü. Bütün dünyada kitaplarım okunuyor, okuyucularım artıyor, dostlarım artıyor. Başka insanların hapiste olması beni çok öfkelendiriyor ama benim için hapishane bir tür çalışma odası oldu. Bu nedenle de hapishaneden kendi adıma bir şikâyetim yok. Çalışabildiğim sürece hiçbir şeyden şikâyet etmem ve hapishanedeki tecrübemden öğrendiğim kadarıyla her yerde çalışabiliyorum.”
RÖPORTAJIN TAMAMINI LİNKE TIKLAYARAK İZLEYEBİLİRSİNİZ