Barolar Birliği’nde Metin Feyzioğlu dönemi sona erdi.
Buna çok mutlu olan, “iktidar da böyle devrilecek” diyenler var.
Genel Kurul’da oylamaya bakıyorsunuz:
348 delege oy kullanmış.
182 oy alan Erinç Sağkan yeni başkan seçilmiş.
Feyzioğlu 156’da kalmış.
Fark küçük.
***
Saray, barolara diş geçiremeyince…
“Paralel yapılanmayı” devreye soktu, İstanbul’da 2 no’lu yandaş baro kuruldu.
Delege dağılımındaki adaletsizlikten…
Türlü “satın almalara” kadar bir dizi organizasyona rağmen Saray’ın gözdesi seçimi kaybetti.
***
Esasen Barolar Birliği’nin başkanının kim olduğu yakın zamana kadar kimseyi pek ilgilendirmeyen bir konuydu.
Hep sol kökenli muhalif isimler Birlik Başkanı seçildi, Önder Sav, Özdemir Özok gibi.
Metin Feyzioğlu da başta öyleydi.
***
Kendisiyle 2015 yılının Eylül ayında tanıştım.
Medya grubumuza baskılar artmış, TV kanallarımız Digitürk gibi platformlardan çıkarılmaya başlanmıştı.
Türksat da uydudan atmak için ihtar çekmişti.
Ankara’da çalmadığım kapı kalmadı.
Barolar Birliği’ne de gittim.
Feyzioğlu güçlü bir yazılı açıklama ile destek vermişti.
O günlerde bu bizim için çok değerliydi.
Sonra kanala geldi, yayına çıktı.
1 saat boyunca canlı yayında yapılan işlemlerin hukuksuzluğunu anlattı.
O yüzdendir ki, Saray’la kurduğu güçlü ilişkiyi bir türlü konduramadım.
***
Feyzioğlu, 2016 sonrası rejimin aktörlerinden biri oldu.
Fakat profil itibariyle tüm diğer aktörlerden ayrılıyor.
Ondandır ki, hiçbir mahalleye yaranamadı ve Barolar Birliği’ne “yalnız” veda ediyor.
Saray’a danışman olur diyorlar, olsa ne olacak?
***
Feyzioğlu, 10 Mayıs 2014’te Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde Erdoğan’la birbirine girmişti.
Bir saate yakın süren konuşmasında hükümete eleştirileri bitmeyince ön sırada oturan Erdoğan dayanamamış, yerinden “yanlış konuşuyorsun, böyle edepsizlik olmaz” diye müdahale etmiş, hemen sonra Cumhurbaşkanı Gül’le birlikte salonu terk etmişti. Büyük olaydı.
***
15 Temmuz 2016 tarihine kadar, yapılan hukuksuzluklara güçlü biçimde karşı çıkıyordu.
Bu yönüyle sempati toplamış, CHP’nin olası lider adayları arasında konuşulmaya başlanmıştı.
***
15 Temmuz gelip çattığında tanıdığımızı zannettiğimiz Feyzioğlu gitti, yerine “ülkede işkence yok” diyen başka biri geldi. Saray’la sulh oldu.
Erdoğan’ın avukatlara yeşil pasaport “müjdesini” avuçlarını patlatırcasına alkışlayan görüntüsü hafızalara kazındı.
***
2 yıl önce “yargı reformu çıkarsa AB standartlarının üzerine çıkarız” hayali kuruyordu.
Geçen mart ayında, “İnsan hakları eylem planı yıldızlara erişmemizi sağlayacak bir plan” diyecekti.
***
Feyzioğlu profili…
Bir Perinçek değil, geçmişte Erdoğan’a demediğini bırakmayan Bahçeli de değil.
Ne bileyim, eski mahallesine geri dönen Ahmet Hakan, “yargı harika işler yapıyor” diyen İlker Başbuğ da değil.
Feyzioğlu profili, derin hayal kırıklığı.
Cümle alem, 2013’te köprüden önce son çıkışı kullanırken…
2016’da iktidar trenine binenlerden.
***
Son tahlilde, Feyzioğlu bir tercih yaptı.
Kendini ve kurumunu sıfırlama pahasına “tek adam” rejiminin yanında durdu, OHAL’i destekledi.
Türkiye koşullarında parlak bir kariyeri tepti.
Bir nefret objesi olarak mesaisini bitirdi.
Diplomasız rejimin diplomalı yancısı olarak kayıtlara geçti.
Değer miydi?