Malumunuz, son haftalarda bütün ülke döviz kuru ile yatıyor, döviz ile kalkıyor…
Hiç olmadık bir şekilde dolar 17, Euro ise 20 lirayı gördü.
“Faiz sebeptir, enflasyon sonuç” “Yüksek kur, düşük faiz” Çin Modeli’ne geçtik gibi enteresan hikâyelerle halk oyalanıyor ve zamlar altında eziliyor…
Ekmek kuyruklarında ağlayan insanlarımızı üzülerek izliyoruz.
Türk Lira ve ekonomisi dibin dibine vurmuş durumda.
Son bir ayda Hasta Diktatör her konuştuğunda Türk Lirası değer kaybetti.
Ekonomistler işin içerisinden çıkmakta güçlük çekiyor.
Aralık ayında dövizin zirve üzerine zirve yapmasını sağlayan Erdoğan ve ortakları, Türkiye Ekonomi Tarihi’nde unutulmayacak bir gün olan 20 Aralık’ta esrarengiz bir “abrakadabra” ile döviz artışını durdurup, düşürmeyi başardılar.
Tabii ki Devlet eli ile yapılan spekülatif, manipulatif işleri , kimlerin bu dalgalanmalardan neler kazandığını bilemiyoruz.
Erdoğan “Yastık altındaki birikimlerinizi getirin, zarar etmeyeceksiniz” diyerek, döviz kuru ile karşılık vaadi ve devlet garantisi önerip, bir nevi bankerliğe soyundu.
Böylelikle Dövize Endeksli Mevduat (DEM) uygulaması devreye sokulmuş oldu.
Olayın halkın sırtına, devlet bankaları ve özel bankalara ne getirip, ne götüreceği tartışmalı bir konu…
Faize karşı olduğunu söyleyen Erdoğan gizli bir “faiz artırımı” yaptı.
Üstelik söz konusu faizi siz değil, artan döviz kuru belileyecek, tamamen dövize teslim olacaksınız…
Nereden ve nasıl geldiği belli olmayan paralar, Merkez Bankası’nın olmayan dolarları da piyasaya sürüldü...
Ateş geçici olarak söndürüldü.
Eser Karakaş “Alınan bu faiz-kur farkı garanti kararı ülke tarihinin en ağır devletçi kararıdır, üstelik kamu yararı gözetmemektedir. Türkiye 24 Ocak kararlarının gerisine düşmüştür. Daha da vahimi bu karar ülke tarihinin en haksız kaynak transferidir, vergi mükellefinden büyük fon sahiplerine yönelik kazanç sağlanmıştır” diyerek olayın vahametini ortaya koymakta.
Benim anladığım kadarıyla, zengin yiyecek ama hesâbı fakir ödeyecek.
Bütün bunlar neticesinde görünen o ki, Erdoğan ve ortakları Türkiye Ekonomisi üzerinde çok büyük bir kumar oynadılar, oynuyorlar.
Neticesini yakın zamanda göreceğiz…
Meğer yeni atanan Maliye Bakanı Nebati’nin “Bitersek hep berâber biteceğiz, kazanırsak hep berâber kazanacağız” yani “ya batacağız, ya çıkacağız” söylemi buna işâret ediyormuş.
Evet, acizâne Erdoğan ve ortaklarının 15 temmuz’da oynadıkları kumara göre çok daha büyük bir kumar oynadıklarını düşünüyorum.
Neden mi ?
Çünkü Tiyatro Darbe’de sergiledikleri oyunun karşı tarafında bulunan Natocular ve Cemaât kontrol edilebilecek etkenlerdi, bilinçli bir şekilde başlarına çorap örüldü, ülke planlı, proğramlı olarak Erdoğan’ın diktatörizmasına doğru taşındı…
Şimdi ise Rejim Muktedirleri’nin karşısında bütün yönleriyle kontrol edemeyecekleri, iç ve dış kontrolsüz etkenlerden oluşan, dengesiz bir rakip, birbirinden bağımsız çok bilinmeyenli onlarca denklem var.
Dünya piyasaları, gelgitler, ekonomik çalkantılar, döviz kurlarını artıran, şişiren sebepler, global ihracat, ithalat ve üretim gibi faktörler, hattâ pandeminin tesirleri arasında balans ayarı yapmak mümkün değil.
Türkiye ise böyle bir kudrete asla sahip değil.
Anlayacağınız Erdoğan ve âvânesi, koltuk uğruna zapt edemeyecekleri bir heyulâya meydan okuyorlar.
Şer ortaklığı bilerek “pik” yapmasına izin verdikleri dövizi düşüren, doları yenen, güyâ ekonomiyi düzelten kahramanlar olarak, hemen seçime gitmeyi planlıyor…
Bu vesîleyle seçimleri ve kaybedilen halk desteğini yeniden kazanabileceklerini düşünüyorlar…
Şu an bol keseden para dağıtıyorlar, asgarî ücrete, memur, işçi ücretlerine zam yapıp, zam vaadederek göz boyuyorlar.
Ee nede olsa milletin parasıyla millete ağalık yapmak da, karşılıksız para basmak da kolay.
Peki yapılan ilizyon, çevrilen bunca film ülke ekonomisi ve halkın geçiminde kalıcı, sürdürülebilir bir refah yâhut rahatlama sağlayabilir mi ?
Hasta Diktatör ve âvâneleri oynadıkları bu kumarı kazanabilirler mi ?
Hâyır, aslâ !
Çünkü öncelikle belirtmeliyim ki, önerilen sistem yetmişlerde denenmiş ve hüsranla sonuçlanmış.
İkinci olarak “önemle” nazarlarınıza arz etmek istediğim nokta ise şöyle ;
Sıkıntıya düşen vatandaş ekonomik göstergelere kilitlenmiş halde, iktisad teorileri ve pratiklerini tartışarak, tencerenin nasıl kaynatılacağı derdinde…
Fakat gözden kaçan esas mes’ele ekonominin değil, sistemin çökmüş olması, Türkiye bir kabîle devletine dönmüş durumda…
İhtiraslı, diplomasız, hasta bir zat herşeye karar veriyor.
Evet, temel mes’ele Türkiye’nin sistematik olarak bütün genetiğinin bozulmuş, tüm hücrelerinin ve organlarının çökertilmiş olması…
Ekonomi tek başına hiçbir ülkeyi ayağa kaldıramaz, oysa ülkelerin düzen, tanzim ve sistemleri herşeyi, elbette ekonomiyi de diri ve canlı tutar.
Karşımızda sıhhatli çalışan bir organizma yok, felç olmuş bir yapı ise kazanç ve saâdet kapıları açamaz…
Eğer Türkiye ;
– Sistem olarak, tekrar, yeniden güçlü, parlementer demokrasiye
– Yozlaşan Siyâset‘te, ahlâk ve doğruluğa
– Her alanda çapsızlara peşkeş çekilen Yönetim‘de, liyâkâte
– Irzına geçilen Hukuk‘ta Evrensel Hukuk seviyesine
– Delik-deşik edilip, siyasallaşan Adalet‘te, güven ve eşitliğe
– Gereksiz ithalat, boş teşviklerle kısırlaştırılan Üretim‘de, iç dinamiklere
– Rejimin ihtirasları ile birlik ve bütünlüğü bozulan Anadolu Halkları arasında ülke ve ülkü birliğiyle, Kardeşlik‘e döndürülemezse ÇÖKÜŞ durdurulamayacaktır...
Örnekleri çoğaltabilirsiniz…
Maalesef medeni dünyânın bütün kazanımlarına doğru istekle yürüyen Türkiye birden ricat edip, yön değiştirerek sıfırı tüketmiş durumda…
Üzülerek tekrar etmek zorundayım Türkiye yanlışlarından dönmezse kesinlikle düze çıkamaz, çöküşten kurtulamaz !
Erdoğan ve ortaklarının yurdumuzu içinde bulunduğu felâketten kurtarma gibi bir derdi olduğunu da düşünmüyorum…
Onlar güç, iktidar ve rantları için yaşıyorlar…
Önüne geçilemeyecek gibi görünen tarihi bir çöküş yaşıyoruz…
Hocaefendi “Çıkacak bir fırtınada köksüz ağaçlar gibi savrulup gidecekler” demişti…
O’na inancım tamdı, olay şuan gözlerimizin önünde cereyan ediyor…
Öyle-böyle değil çok kötü yıkılıp, arkadan gelen herkese ibret olacaklar…
Yaptıklarını, rezâletlerini tüm dünyâ bildiği için kaçacak yerleri de olmayacak...
Oynadıkları bu kumarı kaybedecekler…
Not ; Anadolu bir şekilde Erdoğan Rejimi ve ortaklarından kurtulsa bile, gelecek yeni iktidardan sonra, iyimser bir tahminle “çeyrek yüzyıl” harcayarak ayağa kalkabilir...
Yazık oldu güzelim ülkeye…
@MansurTurgut