24 Aralık 2021 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan karar ile aralarında gazeteci, hakim, savcı ve bürokratların da bulunduğu 770 kişinin malvarlığının dondurulmasına karar verildi. Söz konusu listede yer alan isimlerden bazılarının mal varlığı daha önce de dondurulmuştu. Bazılarının ise hiç mal varlığı yok! Keyfi bir kararla ‘dondurulan’ mal varlıklarının neler olduğu da açıklanmıyor.
İhraç hakim Ramazan Faruk Güzel, konuyla ilgili YouTube kanalında eski AİHM Bürokratı Hakan Kaplankaya ile bir program yaptı. Programda ‘mal varlığının dondurulması ne demek, kararın hukuki gerekçesi ve alt yapısı nedir, mal varlıklarının dondurulması kararı banka hesaplarını da kapsıyor mu, neler yapılmalı gibi çok sayıda soruya cevap arandı.
Mal varlığı dondurulan gazeteciler, yargı mensupları ya da eski bürokratlar hangi eylemleriyle teröre finansman sağlamışlar sorusu cevapsız. Bu konudaki ‘makul’ sebepler neler, bilinmiyor. Bu kişiler hangi terör faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için ve nasıl finansman sağlamışlar?
Programda gündeme gelen soru ve cevaplardan bazıları şöyle:
Malvarlığının dondurulması ne demek?
Mülkiyet sahibinin, malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin elinden alınması anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle, dondurulmasına karar verilen malvarlığının yönetimi mülkiyet sahibi kişi tarafından yapılmaya devam etmekte fakat, malların ortadan kaldırılması, tüketilmesi, dönüştürülmesi, transferi, devir ve temlik edilmesi veya benzer tasarruflarda bulunma yetkisi ellerinden alınmaktadır.
‘Malvarlıklarının Dondurulması’ kararının hukuki gerekçesi ve alt yapısı nedir?
Karar, 6415 sayılı Terörizmin Finansmanın Önlenmesi Kanunu’nun 7/3. maddesine istinaden ve Kanunun 3 ve 4. maddeleri gerekçe yapılarak alınmıştır. Söz konusu maddelere göre terör örgütüne yapılacak genel bir yardım bu suçun oluşması için yeterli değildir. Zira bu tür yardımlar TCK’nın 220/7. maddesi kapsamında örgüte yardım suçu kapsamında değerlendirilir.
YARDIM, FİNANSMAN SUÇU AYRIMI
Örneğin, terör örgütü mensuplarının barınma, giyecek, yiyecek gibi ihtiyaçlarını karşılamak veya bu amaçla para vermek finansman suçunu değil ‘yardım’ suçunu, bir ilçedeki polis karakoluna silahlı saldırı eylemi yapmak üzere ilçeye gelen bir eylem grubunun ihtiyaçlarını karşılamak için fon oluşturmak ‘finansman’ suçunu oluşturur.
Çünkü bir terör suçunun işlenmesi için bu yardım yapılmıştır. Konuyla ilgili Yargıtay: – PKK’nın silahlı kanadı olan Halk Savunma Birlikleri (HPG) için para toplamayı finansman suçu (Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 14/01/2013 T., 2010/17630- E., 2013/959 K.), PKK mensuplarına yiyecek ve yaşam malzemesi temin etmeyi silahlı örgüte yardım suçu kabul edilmiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 25/03/2013 T., 2012/700 E., 2013/4535 K.)
Bu karara karşı ne yapılabilir? (İtiraz hakkı)
Dondurma kararının devamı yönünde karar verilmesi halinde gerekli itirazlar yapılmalıdır…
Yani kararın onaylanması durumunda, ilgililerce CMK’nın 268. maddesi gereğince 7 gün içinde bir sonraki ağır ceza mahkemesine itirazda bulunulabilecektir. Zira, Ağır Ceza Mahkemesi kararlarına karşı CMK hükümlerine göre itiraz etme hakkı bulunmaktadır.
Bu itirazı CMK’nın 262. maddesi gereğince ilgililerin yasal temsilcileri ve eşleri de yapabilirler. İtirazlarında, “Kendisine isnat edilen suçlamaların makul sebebe dayanmadığı” gerekçeleriyle ortaya konmalıdır. Altını tekrar çizelim; İtiraz süresi, kararın tebliğ veya öğrenilmesinden itibaren 7 gündür.
Kısaca, Hükümetin bu yolla Gülen Hareketi ve mensuplarını listeye aldırmak suretiyle terör örgütü olarak göstermek istese bile, bunun gerçekleşme imkanı bulunmamaktadır.
Bu karar, yurtdışındakileri bir şekilde etkiler mi?
Evet, bir ihtimal… Türkiye’nin bildirimi üzerine, o ülkelerdeki MASAK’ın dengi mali istihbarat kurumlarınca listenin bankalara iletilmesi halinde çıkması muhtemel sorunlar; banka hesaplarının kapatılması, kişilerle bankacılık işlemlerinin sonlandırılması ya da yapılan bankacılık işlemlerinin sıkı denetim altına alınarak potansiyel riskli işlem olarak değerlendirilip ilgili mali istihbarat kurumlarına şüpheli işlem bildiriminde bulunulmasıdır.
Peki, bu ‘Malvarlıklarının Dondurulması’ kararının tutarsızlıkları nelerdir?
Bu düzenleme 27/12/2020’de mevzuata girdiğine göre; Türkiye’de bulunmayan, bu nedenle ifadeleri dahi alınmayan ve daha önemlisi malvarlıklarına 15 Temmuz sonrası tedbir konulan yüzlerce kişinin teröre fon ve finansman sağladığı nasıl tespit edilmiştir?
Bu konudaki ‘makul sebepler’ nelerdir?
Finansman sağlama suçunun oluşumu için; yapılacak genel bir yardımdan öte, 3. maddede belirtilen suçların işlenmesinde kullanılacağının bilerek ve istenerek bu eylemde bulunulması gerektiğine göre; ilgililerin bilerek ve isteyerek yardımda bulundukları nasıl anlaşılmıştır?
Bu kişiler, 3. maddede sayılan hangi terör faaliyetinin gerçekleştirilmesi için finansman sağlamıştır?
Bu karara dayanak teşkil eden düzenleme belirsiz ve keyfi uygulamaya açıktır. Zira haklarında bırakın mahkumiyeti, terörün finansmanı suçundan soruşturma dahi bulunmayan kişiler, idari kurum olan iki bakanlığın inisiyatifiyle terörizmin finansörü olarak gösterilmiştir. Tedbire karar verilirken tek kriter, bakanlıklar tarafından kabul edilen “makul sebeplerdir.”
OBJEKTİF KRİTER YOK
Bu sebeplerin neler olduğuna ilişkin hiçbir objektif kriter yoktur. Bu karara karşı ağır ceza mahkemesine itiraz yolu bulunsa da, bu mahkemenin yapacağı “inceleme”, kendi araştırması sonucu varacağı kanaate göre değil, bakanlıkların gösterdiği “makul sebeplerle” sınırlı olacaktır.
Ayrıca, bu itiraz yolunun etkin olduğunu söylemek de mümkün değildir. Zira kişiler, haklarındaki tedbire konu bilgi ve belgelere erişemeden itirazda bulunacaklardır ve duruşma yapılmadan karar verilecektir. Dolayıyla, silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkeleri, yani ilgililerin adil yargılanma hakları ihlal edilecektir.
Yine, ilgililer, yargılama yapılmadan ve her hangi bir mahkeme kararı olmaksızın Resmi Gazete ekindeki listeyle, tıpkı OHAL KHK’lerinde olduğu gibi, terörist ilan edilmişlerdir. Bu yönüyle, ilgililerin masumiyet karineleri ve dolayısıyla da adil yargılanma hakları ihlal edilmiştir.
ORTADA BİR YARGI KARARI DA YOK
Aynı şekilde, alınan karar TCK’nin 2/2. maddesinde ifadesini bulan, “idarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz” hükmüne de aykırıdır. Ayrıca, herhangi bir yargı kararı olmaksızın ve yargılama işlemi gerçekleştirilmeksizin, kişilerin idare tarafından bir suç örgütüyle keyfi şekilde ilişkilendirilip mal varlıklarına el konulabilmesi, yani idareye orantısız ve öngörülemez bir yetki tanınması nedeniyle, ilgili mevzuat AİHS anlamında “kanun niteliği” taşımamaktadır. Kişilerin malvarlığına yönelik müdahalenin kanunilik şartını taşımaması, başka bir incelemeyi gerektirmeksizin, ilgililerin mülkiyet hakkının açıkça ihlali anlamına gelmektedir.
Benzer şekilde, haklarında herhangi bir yargı kararı olmayan kişilerin isimlerinin bir terör örgütüyle ilişkili biçimde teşhir edilmesi, özel hayata saygı hakkı bakımından başlı başına sorunlu olmakla birlikte; TC kimlik numarası, anne baba adı, doğum tarihi ve yeri gibi ilgililerin kişisel hayatına dair çok fazla detayın alenileştirilmesi, müdahaleyi daha da orantısız ve ölçüsüz bir hale getirmiştir. Bu şekildeki bir teşhir, TCK’nın 136 maddesinde düzenlenen “kişisel verileri yayma” suçuna da vücut vermiştir.
Son olarak; idareye verilen yetkinin ölçüsüz ve öngörülemez olduğu, ilgili mevzuatın AİHS bağlamında kanunilik şartını karşılamadığı, idari işlemlerle ceza verilemeyeceği, masumiyet karinesinin, özel hayata saygı hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği gibi iddiaların kararlarda karşılanmaması ve soyut ve mevzuattaki ibarelerin tekrarlanmasından ibaret gerekçelerle itirazların ağır ceza mahkemesi tarafından reddi halinde de, ilgililerin gerekçeli karar ve dolayısıyla adil yargılanma hakları da ihlal edilmiş olacaktır.