MUHSİN AHMET KARABAY
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Katar’da Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Casim El Sani ile birlikte düzenlediği ortak basın toplantısına Reuters muhabirinin sorusu damgasını vurdu. TRT derhal canlı yayını kesti. İşin ilginci ev sahibi bakanın sözlerini akşam FOX TV bile ana haberde vermeye cesaret edemedi.
Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite Yedinci Toplantısı için Katar’da idi. Bu daha üst düzeyde gerçekleşecek toplantıların hazırlık toplantısı idi. Görüşmeler sonrasında, ev sahibi bakan ile konuk dışişleri bakanı ortak basın toplantısı düzenledi.
İki bakan, toplantıya ilişkin yapılan görüşmeleri anlattı. Sıra gazetecilerin sorularına gelmişti ki Katar’daki Reuters muhabiri her iki bakana birer soru yöneltti. Muhabir, Katarlı bakana, “Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kaosa Katar ülkesi nasıl katkıda bulunabilir?” diye sordu. Çavuşoğlu’na ise, “Katar’a mali destek talep etmeye mi geldiniz?” sorusunu yöneltti.
Bu soruyu izleyici duydu, ancak cevabın ne olduğunu öğrenemeden TRT televizyonu yayını kesti. Hepsi iktidarın ne diyeceğine göre hareket eden öteki haber kanalları da TRT’nin ardından canlı yayından çıktılar.
Sonrasında ne cevaplar verildiğini ekran başında haber bekleyen seyirciler öğrenemedi.
Reuters muhabirinin soru yönelttiği Katar Dışişleri Bakanı Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Casim El Sani, bu krizin geçici bir kriz olduğunu ve Türkiye’nin bunu aşacağına olan inancını dile getirince Çavuşoğlu, bakanın sözüne müdahale edip cevap vermeye çalıştı.
Katarlı mevkidaşının çok karamsar bir tablo çizip Türkiye ekonomisinin tamamen bitmiş gibi anlattığını belirten Çavuşoğlu, ekonominin nasıl iyi durumda olduğuna inandırmaya çalıştı.
Çavuşoğlu sonrasında da “Biz bugün Katar’a, herhangi spesifik olarak Türkiye’ye para göndermesi için değil, ilişkilerimizi her alanda geliştirmek için geldik. Zaten swap anlaşmamız var” diye sözlerini sürdürdü.
KATAR, YÜZÖLÇÜMÜ VE NÜFUSU ADANA KADAR BİR COĞRAFYA
Türkiye’nin 80 yıllık birikimini satanlar, devletin kasasındaki ihtiyat akçesine kadar harcayanlar, tarihi boyunca yaptığı dış borcu 10 yılda üçe katlayanlar (125 milyar dolardan 435 milyar dolara çıktı) şimdi boş hazineyi nasıl çevireceklerini ve TL’nin pula dönüşünü nasıl engelleyebileceğinin telaşı içindeler.
Türkiye’yi sermaye birikimi güçlü ülkeler kapısında dilenci yaptılar. Katar nüfus ve yüzölçümü itibariyle Adana kadar bir coğrafya. Adana’nın nüfusu 2.4 milyon, yüzölçümü ise 13 bin 844 kilometrekare. Katar’ın nüfusu 2.5 milyon yüzölçümü ise 11 bin 586 kilometrekare.
Petrol ve doğalgaz üzerinde yüzen Katar’ın Adana’dan farkı kişi başına düşen milli geliri. Katar, yıllık 88 bin dolar kişi başı milli gelir ile dünyanın en zengin dört ülkesinden biri konumunda. Türkiye’de ortalama ise Katar’daki 88 binin başındaki 80’i ifade eden birinci 8’i kaldırdığımızda geriye kalandan ibaret.
Türkiye’de dünyanın herhangi bir ülkesinin yatırım yapmasının sakıncası olmadığı gibi Katar’ın da yatırım yapmasında sakınca görmeyenlerdenim ben. Ama Türkiye’yi maddi manevi bitiren ülkenin yöneticilerinin gidip Katar’dan para dilenecek duruma düşmesi acı bir tablo.
PEKİ, KATAR DIŞİŞLERİ BAKANI TÜRKİYE’Yİ NASIL GÖRÜYOR?
Aslında Türkiye medyasındaki tartışma Reuters muhabirinin sorusu ve simültane çeviri yapan tercümanın kötü Türkçesi üzerinden yapıldı. Mütercimin Türkçesinin pek iyi olmadığı tartışmasız. Lakin simültane tercümenin kulaktan başka bir dilden giren sözlerin, eş zamanlı olarak ağızdan başka bir dile çevrilmiş olarak çıktığını bilselerdi, eleştirilerini daha insaflı yaparlardı diye düşünüyorum.
Reuters muhabirinin sorduğu soruyu Türkiye’de bir Türk gazeteci sorsaydı başına neler gelirdi sorusuna biraz sonra gelmek istiyorum.
Önce FOX TV’nin haberinde yer vermeye cesaret edemediği bir noktaya değinmek istiyorum. “Cesaret edemediği” diyorum çünkü bu noktayı FOX Haber editörlerinin görmemiş olmalarını oradaki habercilerin birikimine yakıştırmam.
Reutes muhabirinin, Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Casim El Sani’ye sorduğu sorunun cevabının ne olduğunu ancak Reuters’ın haber metninde bulabiliyoruz.
Katarlı bakan, kendi konumu açısından doğru sayılacak bir cevap veriyor:
“Yaşanan ekonomik krizde Türkiye’deki fırsatları değerlendireceğiz.”
Türkiye’de ekonominin Katar için nasıl bir fırsat oluşturduğunu Borsa İstanbul üzerinden anlatmak isterim.
Ekonomist dergisinin 1 Aralık 2021 tarihinde yaptığı hesaplamaya göre Borsa İstanbul’a kote şirketlerin piyasa değeri 2 trilyon 169 milyar TL. Aklınıza gelebilecek Türkiye’nin bütün büyük şirketlerinin bu liste içinde olduğunu unutmayın.
Koç Holding’ten Ereğli Demir Çelik’e, Aselsan’dan Tofaş’a, Turkcell’den BİM Mağazalar’a, Garanti Bankası’na kadar hepsi bu listeye dahil.
Cebine 155 milyar dolar koyan bir yatırımcı, işte bütün bu şirketlerin hepsini satın alabilir. Bunun somut örneğini geçen haftalarda Garanti BBVA’da yaşadık. Bilindiği gibi Garanti artık bir İspanyol şirketi.
BBVA, 9 sene önce satın aldığında Garanti Bankası’nın toplam değeri 22,5 milyar dolar idi. BBVA, şimdilerde kalan hisselerini de almak için görüşmeler yapıyor. Bir ay önce başlayan görüşmelerde yüzde 59,10’u için 2,6 milyar dolar üzerinden pazarlık masasına oturuldu. Şimdi ise değeri 1,9 milyar dolardan görüşme sonuçlanmak üzere.
BBVA Genel Müdürü’nün “Liradaki değer kaybı, Garanti Bankası’nda hisse geri alım planımızda, bize yardımcı oluyor” şeklindeki sözleri aslında ülkemizin tablosunu ortaya koyuyor.
Bir takım insanları “mandacı” diye yaftalayanların nasıl mandacılık yaptığının en somut örneği bu olsa gerek.
Türkiye’de yaşayanlar fakirleşti. Daha da fakirleşmeye devam edecek. Bundan şüphe yok. Çünkü, başka rekabet edebilecek alan bulamayan AK Parti iktidarı, Türkiye’yi ucuz işgücünde Çin’i bile geride bırakmaya kararlı olduğunu birinci ağızdan ortaya koydu.
Gerçekten bu soru bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir gazeteci tarafından sorulsaydı ne olurdu? Bir adım daha ileri gidip doğru soruyu sormak gerekiyor. Türkiye’de görev yapan yabancı bir gazeteci sorsa ne olurdu?
TC vatandaşının akıbetini ben söylemeyim, siz bu satırları okurken o cevabı verdiniz zaten. Yabancı ülke pasaportunu taşıyan biri bu soruyu yöneltse idi başına gelebileceklerin en hafifi, Türkiye’deki çalışma izninin iptali ile sonuçlanırdı. Tabii bu da “Sen hangi ülkenin casususun?” sorularından başarı ile geçmesi halinde mümkündü.