Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, AKP’deki yolsuzluk, rüşvet ve nepotizmin geldiği boyutu ancak ‘başbakan’ olduktan sonra fark ettiğini söyledi. Danışmanlık yaptığı dönemde de dış işleri bakanlığı görevini yürütürken de söz konusu çarkı fark edemediğini söyleyen Davutoğlu, “Başbakan olduğumda bunları gördüm. O zaman gördüm ki, bir yüzükle başlayan yolculuk artık hesabı mümkün olmayan servetlere dönüşmüş. Her şeyi feda etmeye ayarlı 28 Şubat’ın kahramanları, hiçbir şeyi feda edemeyen maaşların, mevkilerin peşinde koşanlara dönüşmüş.” ifadelerini kullandı.
haberler.com’a açıklamada bulunan Davutoğlu, AKP hakkında kapatma davası açıldıktan sonra siyasete girmeye karar verdiğini belirterek, şunları söyledi: “Bütün bunlarla meşgulken 2008’de AK Parti’ye kapatma davası açıldı. Bunun üzerine Erdoğan’a, ‘Bugüne kadar kabul etmedim ama artık yanınızdayım. Ben bu kavgaya giriyorum, buradayım.’ dedim. Bunun üzerine dışarıdan Dışişleri Bakanı olarak atandım. 2009’da da AKP MKYK’sına girdim. Hiç bir zaman makam peşinde koşmadım” dedi.
‘BAKANKEN YOLSUZLUK VE RÜŞVET ÇARKINI FARK ETMEDİM’
Rüşvet ve yolsuzluk çarkını Dışişleri Bakanı iken fark etmediğini söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti: “Başbakan olduğumda bunları gördüm. O zaman gördüm ki, bir yüzükle başlayan yolculuk artık hesabı mümkün olmayan servetlere dönüşmüş. Başbakan’la hiç bir müzakerem olmadı.”
‘ERDOĞAN’LA ÇOK TARTIŞTIM’
Bu tabloyu gördüğümde o zaman dedim ki siyaseti değiştirmek lazım. Neşter atmaya cüret ettim. Başbakan’ken kendisiyle çok yoğun şekilde konuştum, tartıştım. Yapmayın, etmeyin dedim. Bu partiyi şahsınızın malı olarak görürseniz bu parti gider. Partide kurumsallaşmaya engel olmayın, ailenize partide görev vermeyin. Servet bir grup insanın elinde dolaşmasın, serveti halka yansıtın. Bakın 5 şirket, küçük bir dar grup bütün AK Parti iktidarının nimetlerinden istifade ediyor. Bırakın ihaleler serbest olsun, bırakın rekabetçi olsun. Yanlış mı bunlar?
‘GERÇEKLERİ SARSILARAK ÖĞRENDİM’
Kimse hediye almasın dedim. ‘Siz hiç hediye almadınız mı Ahmet bey’ dedi. ‘Almadım’ dedim. Bir iş adamı bir bakana 750 bin Euro’luk hediyeyi evinde otursaydı vermezdi dedim. Hz. Peygamber’in zekat memuru hadisini boşuna okumadık dedim. Hediye alınması yasak dedim. O zaman görüyorsunuz, sarsılarak görüyorsunuz.
‘BANA VERİLEN HEDİYELERİ KAYIT ALTINA ALIP, TESLİM ETTİM’
Bana belli bir değerin üzerinde verilen hediyelerin hepsini kayda aldırdım. Müsteşara bu talimatı verirken bana, ‘Sayın başbakanım emin misiniz, daha önce böyle bir şey yapmadık.’ dedi. Milyon dolarlık hediyeler… Bunları tutanakla Hazine’ye verilmek üzere benden sonraki başbakana bıraktım. Başbakan olarak bana verilen hediye millete verilmiştir. Hediyelerin akıbetini bilmiyorum.
‘İLÇE BAŞKANLARI MAL BEYANI VERSİN DEDİM, KARŞI ÇIKILDI’
İlçe başkanları mal beyanında bulunsun dedim. Erdoğan, ‘O zaman ilçe başkanı bulamazsınız’ dedi. ‘E bulamayalım, malını artırmak için gelenler gelmesinler’ dedim. Herkes biliyor. O milletvekilleri… Benim mal varlığımı herkes biliyor. ‘Mal varlığınız artarsa sizi bu kapıdan almam’ dedim. Çıkarken birisi bana, ‘içeride 7,4 şiddetinde deprem oldu, farkında değilsiniz’ dedi. Bunlar kötü müydü? Bunlar yapılsa AK Parti şu anda bu duruma düşer miydi? Bunlar yapılsaydı Müslümanlara, muhafazakarlara duyulan güven böylesine yerlerde sürünür müydü? Bunlar yapılsaydı bizim başımız dik olmaz mıydı? Ben bunun mücadelesini verdim. Olmadı.