FİKRİ DOĞAN-KRONOS
Eğitim desen var (en azından diploması var), hitabet desen var, karizma desen fena değil, üniversite hocalığı da var. Devam edelim iyi derecede yabancı dil var, siyasette yükselme şevki var, liderlik heyecanı var. Var oğlu var yani. ‘’Madem her şey var, peki Numan Kurtulmuş neden hrp siyasetin kaybedeni olabilmeyi başarıyor?’’ Net bir cevabım yok. Ancak bir fikrim var. Onu da birazdan yazacağım.
Muhafazakar bir ailede doğmuş, İmam-Hatip bitirmiş Numan Kurtulmuş’un geçmişinde de yok yok. Okusanız hayret edersiniz. Mesela, Deniz Gezmiş ve arkadaşları için, ‘Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan cinayete karışmamış, adam öldürmemiş, herhangi bir katliam yapmamış fikir suçlularının idamına çocukluğumdan bile karşıyım!’ demiş zamanında. Yetmemiş, 1982’de ASALA’nın Esenboğa saldırısına tepki olarak kendini yakan Artin Penik’in heykelinin dikilmesini teklif etmiş. Bir adım daha atayım Ruhban Okulu’nun açılmasının gereklilik olduğunu da söylemiş bir zamanlar.
Şimdi böyle donanımı, eğitimi, bilgisi, görgüsü ile Türkiye sağının çok üstünde biri olduğu halde Numan Kurtulmuş deyince aklınıza ne geliyor? Ben söyleyeyim; muhalif olduğu dönemde AKP’liler için söylediği ‘Harun gibi geldiler Karun gibi oldular. Biz Karunlaşmayacağız’’ sözü ve tabii ki İranlı Reza Zerrab’a ödül verirken ki süt dökmüş kedi pozları.
Neden derseniz, öngörüsü yok amma hırsı var da ondan.Hadi gelin Kurtulmuş’un 24 sene önce girdiği siyasette hep büyük oynamasına rağmen neden uvertür oyuncu olduğuna yakından bakalım.
Numan Kurtulmuş, 1959’da Ordu’nun Ünye ilçesinde dünyaya geldi. Adını aldığı dedesi Numan Kurtulmuş, Kurtuluş Savaşı’nın komutanlarından birisiydi. Öyle ki, dede Kurtulmuş Çanakkale’den Kafkaslar’a, Yemen’den Başkomutanlık Savaşı’na kadar bir çok cephede savaşmış İstiklal Madalyalı bir isimdi. Latin harfleriyle yazılan ilk ilmihal kitabı Amnetü Şerhi’nin de müellifiydi. Baba Niyazi Kurtulmuş da tıp doktoruydu.
İstanbul İmam Hatip Lisesi’ni bitiren Numan Kurtulmuş, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden de başarıyla mezun oldu. Aynı üniversitede yüksek lisansını da tamamlayan Kurtulmuş, evlendikten sonra doktora çalışması için ABD’ye gitti. Temple Üniversitesi’nde ‘yüksek’ yapan Kurtulmuş, ardından Amerika’daki Cornell Üniversitesi’nde misafir öğretim üyeliği yaptı. 1992’de İstanbul Üniversitesi’nde doktora derecesi aldıktan iki yıl sonra doçentliğe kadar yükseldi. Sabahattin Zaim’in ‘özel’ ilgilendiği öğrencilerden olduğunu her fırsatta söyleyen Numan Kurtulmuş, 2004’te de profesör oldu. Kurtulmuş siyasete girdikten sonra da akademik hayatına ara vermeden devam etti. Bir çok üniversitede derslere giren Kurtulmuş helan Ticaret Üniversitesi’nde ders vermeye devam ediyor.
Bakın pırıl pırıl öğrencilik, yurt dışında aslan gibi eğitim. İstikbal vadeden bir ‘hoca’ nasıl oldu da siyasetin kirli çarkına yakalandı onu da anlatayım.
Erbakan rahmetli kendisi okumuş adamdı. Partisine de hep muhafazakar üniversite hocalarını, ilim adamlarını almaya çalışırdı. Yiğidi öldür hakkını yeme alırdı da. Böyle ‘Yeliz’ler falan ancak ‘getir-götürünü’ yapardı. Numan Kurtulmuş da bizzat Erbakan Hoca’nın ısrarıyla davet edildi partiye. Hatta ilk görüşmeyi Erbakan’ın Balgat’taki meşhur konutunda yaptı ikili. Kurtulmuş da teşneydi ki siyasete ilk davetten sonra kabul etti teklifi. Davet edildiğinde Fazilet Partisi vardı ve yıl 1998’i gösteriyordu. Erbakan’ın hürmet ettiği ‘Numan Hoca’ partiye direkt İstanbul İl Başkanı ve Genel İdare Kurulu üyesi olarak girdi. 2001’de Fazilet Partisi kapatılıp yerine Saadet Partisi kurulunca da Erbakan’la birlikte yeni partiye geçti. Ta siyasete girdiği ilk günden itibaren Numan Kurtulmuş’un adı hep ‘liderlikle’ anıldı. Erbakan döneminde de Recai Kutan’ın liderliği sırasında da ‘bir sonraki lider’ olarak görüldü. Hitabet gücü, bilgisi, olaylara yaklaşımı hem kendi partisinden hem de siyaset dünyasında ‘takdirle’ karşılanıyordu.
2008’de dönemin Saadet Lideri Recai Kutan, Numan Kuırtulmuş’un Saadet’in tek genel başkan adayı olacağını açıkladı. Kongrede kullanılan geçerli oyun tamamını alan Numan Kurtulmuş, beklemediği kadar kısa sürede parti başkanlığına kadar yükselmişti. 2009 seçimlerinde aldığı düşük oy, ‘daha yeni’ olmasına bağlandı. Ancak İslamcı camiada yıldızı her geçen gün parlıyordu. Artık Başbakan Erdoğan’dan memnun olmayanların en büyük umudu, muhalefetin ise AKP oylarını bölme planının simge ismiydi. Özellikle İslamcı camia Erdoğan’ın yerine Kurtulmuş’un adını konuşuyordu.
Numan Kurtulmuş, tam ivme yakaladığı dönemde ilk büyük darbeyi kendi partisinden yedi. 2010’daki genel kurulda Numan Kurtulmuş yine tek adaydı. Ancak partinin ebedi lideri Erbakan’ın hamlesi vardı. Erbakan, genel idare kurulu ve yüksek disiplin kuruluna kendisine yakın isimlerin girmesini istiyordu. Bunlardan biri de şimdi Yeniden Refah Partisi lideri olan oğlu Fatih Erbakan’dı. Numan Kurtulmuş ise her fırsatta ‘vesayet karşıtı’ laflar ediyordu. Sonuçta Kurtulmuş, Erbakan yanlılarının yeşil listesine karşı beyaz liste çıkardı. Siyasi tabirle ‘listeyi’ deldirmedi ancak bu ona çok pahalıya mal oldu. Erbakan yanlıları Numan Kurtulmuş’u istenmeyen adam ilan etti. Bir Ramazan günü Çırağan’daki iftar yemeği Erbakan yanlılarınca basıldı. Davet salonunun altı üstüne getirildi.
Erbakan cephesinden emir alan 650 delege olağanüstü kongre talep etti, fakat bu istek reddedildi. Ardından Kurtulmuş’a karşı davalar açıldı. Partinin kayyuma devri ve kongre çağrı heyetinin atanması kararları çıktı. Atanan heyet kongre kararı alınca 2010’da Saadet Partisi’nden istifa etti.
İstifa kararının ardından da Numan Kurtulmuş adı unutulmadı. Erbakan ve Kutan’ın yerine yakıştırılan Kurtulmuş, bu kez Başbakan Erdoğan’ın yerine konuşuluyordu. Hesaba göre Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak partiyi de Numan Kurtulmuş’a teslim edecekti. Numan Kurtulmuş, AKP’ye katılıp katılmayacağı sorularına ‘Bana gelen bir teklif yok’ diyordu. Bu cümle bile aslında gönlü olduğunu gösteriyordu. Gösteriyordu göstermesine ama AKP içindeki ‘güçler’ de gözünü korkutuyordu. Öyle ya Arınç’ından Binali’sine birçok ismin gözü ‘Erdoğan sonrasındaydı.’ O kadar emek verdikleri partiyi Kurtulmuş’a yedirmeyeceklerdi. AKP içindeki homurtuları gören Kurtulmuş, ani, bir kararla parti kurma kararı aldı.
HAS Parti kurulduğunda tarihler 1 Kasım 2010’u gösteriyordu. 28 Kasım’da 210 delegenin 207’sinin oyunu alarak genel başkan oldu. Tarih bir fırsat daha vermişti. Kurtulmuş sert bir muhalefetle başladı yeni partisinde. O meşhur ‘Harun gibi geldiler Karın gibi oldular’ vecizesini de bu gazla söyledi ama bir kez daha evdeki hesaplar çarşıyı tutmadı. HAS Parti 2011 seçimlerinde yüzde 0.77 oy alabildi.
Şimdi sevgili okuyucu tam burada iki önemli iddia var. Birincisi, muhalefet de muhalif medya AKP’nin oylarını bölsün diye Kurtulmuş’u göklere çıkardı. İkincisi daha ilginç. İddiaya göre Erdoğan Saadet’in ayak altından çekilmesi için Kurtulmuş’a HAS Parti’yi kurdurdu.
Gidişata bakılırsa ikinci iddiada bulunanlar haklı gibi görünüyor. Çünkü seçim hezimetinin ardından bir süre sessiz kalan Numan Kurtulmuş, 2012’de ekibiyle birlikte AKP’ye katıldı.
Sonra ne mi oldu? Erdoğan, ‘Dostunu yakın tut, düşmanını daha yakın’ sözü düsturunca Kurtulmuş’u hep yanında tuttu. Erdoğan biliyordu ki Kurtulmuş’un önü açılırsa, yarın bir gün ‘yerine’ düşünülmesi muhtemeldi. Bu yüzden sırf tarihe kayıt düşülsün diye Reza Zarrab’a ödül verme töreni bile düzenlendi. Ne hikmetse ödülü verme görevi de Numan Kurtulmuş’a verildi. Siyasetten azıcık anlayan herkes biliyordu ki, Zarrab’a ödül verdirme merasimi Kurtulmuş’u taca atmak içindi.
Numan Kurulmuş MKYK üyesi ve genel başkan yardımcısı olarak girdiği AKP’de, Başbakan yardımcılığı da yaptı, Kültür ve Turizm Bakanlığı da. 2018’deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi döneminde de ‘unutulmayan’ Kurtulmuş, halen AKP Genel Başkanvekilliği yapıyor.
Gelelim asıl mevzuya.
Bugünlerde malum Erdoğan sonrası AKP Genel Başkanlığı meselesi çok konuşuluyor. Biliyorsunuz İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve (azledilip sürgün yemesine rağmen) damat Berat Albayrak liderlik için yıllardır kanlı bıçaklı. Daimi ‘yedek’ Binali Yıldırım her zaman göreve hazır beklemede. Arınç arada bir kafasını çıkarıp ‘Ben buradayım’ yapıyor. Bu kadar kurdun arasında Kurtulmuş’a sıra gelir mi:
Bence gelmez?