“Bize lazım olan, aşktır, heyecandır, fedakarlıktır, milleti için kendini feda etmektir. Atom üssü kurmak da füze üssü kurmak da çok basit şeydir… Varsa bu tarakta bezi olan, gelsin beraber çalışalım, söz verelim Allah’a, Rasulullaha söz verelim, sıcak döşeklerde yatmayacağız, ağlayacağız, gülmeyeceğiz… “ 80 öncesinin müthiş ve heyecanlı hutbeleri daima kulaklarımızda çın çın…
Ve bu tarakta bezi olanlar, bu çağrıya kulak verdiler, daha ilk günden koştular, gece gündüz demeden, yorulma, şikayet bilmeden, dünyanın her yerine, barış, insanlık ve en Kutlunun mesajını götürmek için gayret ettiler. Ve Allah CC. da onların bu fiili dualarını kabul buyurdu; sonsuz ihsanlarıyla, evler, yurtlar, okullar, dershaneler, üniversiteler, gazeteler, dergiler, TV kanalları, yardım kuruluşları, hastaneler, dernekler, vakıflar inşa ettiler! Dünyanın dört bir yanına barışı, insanlığı götürmek, mesihi solukları ulaştırmak için, fedakarca, beklentisiz olarak, aşk, şevk, muhabbetle, insan sevgisiyle koştular.
Motivasyonları, hedefleri, gayeleri, Allah’ın rızası, insanlığın mutluluğu olunca, maddi, manevi çok ciddi fedakarlıkta bulundular, bir çok nimetten feragat ettiler. Çok daha iyi dünyevi şartlarda yaşayabilecekken, yaşatma duygusuyla yaşamayı unuttular. Bu gayretle dünyanın 170 ülkesine ulaştılar, milyonlarca insanın hayatına dokundular; Allah da onlar için dünyada bir sevgi (vudd) ve hüsn-ü kabul vaz’etti.
Sonra tüm salihlere olduğu gibi onlar da büyük bir imtihana tabi tutuldular. Zira Allah Kur’anda müteaddid defalar “musibetler başınıza gelmeden cennete giremezsiniz, imtihan olmadan kurtulamassiniz, kötülerden ayrılmadan felaha eremezsiniz, mealinde beyanlarda bulunmuştu. Onlar da eski ümmetler, peygamberler, veliler gibi imtihana maruz kaldılar! Hamdolsun ki büyük çoğunluğu itibariyle bu imtihandan da yüzlerinin akıyla çıktılar, çıkıyorlar, çıkacaklar, ümid ediyoruz. Zira misal aldıkları Peygamberleri, büyükleri de zor imtihanlardan geçmişler ve ferih-fahur bir şekilde muzaffer olmuşlardı. Tabii ki, baştan beri ifade edildiği gibi, bu imtihanı geçemeyenler, yollarda takılanlar da olacaktı; sahabe içinden bile irtidat eden olduktan sonra, bize ne oluyordu ki firesiz imtihanı atlatalım!…
Şimdi, yeni bir anlayışla, büyük imtihanı atlatmış olmanın, ondan muvaffakiyetle çıkmanın verdiği bir motivasyonla, geçmişte yapılan hatalar, acemilikler, kusurlar, günahlardan da ders çıkararak, yeniden dünyaya umut olmak, dünya barışını tesis etmek için kolları sıvama vakti…
Son bir kaç senedir, üzerimizdeki büyük belaları atlatır atlatmaz, yeni coğrafyalarda yerleşir yerleşmez, zaten bu yeni hale adapte olmaya başlamıştık. Yeni yerlerine ulaşan hizmet ehilleri, işadamı, akademisyen, esnaf, ev hanımı ve öğrencisiyle, fedakar, cefakar, sahabe ruhlu kardeşlerimiz, hicretleri biter bitmez hemen ensar sevabı da almaya and içmiş, yeni gelen kardeşlerine yardıma koyulmuşlardı bile.
Kültür merkezleri, okulları, camileri, evleri, diyalog merkezleri, yardım kuruluşları ile, yeniden işleri tanzime koyuldular, imtihanın verdiği hasarı tamire hızla el attılar. Zira 50 yıllık birikim, güzel örnekler, harika prensipler ve gidilen coğrafyalardaki ensar, zaten yeni oluşumu oldukça kolaylaştırıyordu.
Mebde’de, her büyük başlangıçlarda olduğu gibi, “amatör ruhla hareket”, ülkenin şartları, hızlı hareket ve sirran tenevverat sebebiyle, “profesyonelce davranma”nın biraz önüne geçmişti; ancak bugün demokratik ülkelerde, insan hakları ve hürriyetlerin tervic edildiği coğrafyalarda, amatör ruhla olmak şartıyla profesyonelce hareket şarttır. Bu nokta, bir çoklarının tenakuz yaşadığı, yanlış düşündüğü, kayma noktalarından birisidir. Amatör ruhla hareket, başarı için olmazsa olmaz bir şarttır; aşk, şevk, fedakarlık, adanmışlık, beklentisizlik, diğergamlık, civanmertlik olmadan bu hareket devam edemez.
Zira tüm bu evsaf, peygamberane vasıflardır ve peygamberlik mesleğinin varislerinin olmazsa olmaz hususiyetleridir; matematikteki ifadesiyle, gerek şarttır, ancak yeter şart değildir. Başlangıçta amatörlük, hesapsızca, hatta bazen delicesine hareket, Rabbin ağza çaldığı bir parmak bal ve ekstra lütuflarla yeterli görülse de, belli bir noktadan sonra profesyonelleşmek, hesap-kitap, plan-program, şeffafiyet, hesap verilebilirlik, kontrol, teşvik, adalet mekanizmaları, işin doğru, düzgün, verimli, emniyet içinde yürümesi için mutlaka şarttır.
Dolayısıyla yeni dünyalarda işlerin tanziminde rol alanlar, bu iki hususu ciddiyetle ele almalıdırlar. Bir taraftan mebde’de olduğu gibi, takva, adanmışlık, itaat, fedakarlık, diğergamlık ruhunu inşa ederken, diğer taraftan da bulunulan ülkelerin kanun, nizam, düzen ve hassasiyetleri gözönünde bulundurularak, su-i zanlara, hatalara, su-i istimallere sebebiyet vermeyecek şekilde sistemi inşa etmelidirler. Bilinmelidir ki bu iki kanattan birisi eksik olduğunda bu kuş uçamaz, bu gemi yürüyemez ve insanlığı sahil-i selamete çıkaramaz.
Rabbimize sonsuz hamd olsun ki, bulunduğum yerde, gözlemlediğim kadarıyla, bu hedefe ciddi adımlarla yürünüyor, yeni nesil bu anlayışla yetiştirilmeye gayret ediliyor. Zaman ve zeminin, şartların getirdiği zorluklar müsellem!
Ancak, bugüne kadar verdiklerine bakılırsa, Rabbim bundan sonra da bu hizmet ehline lütuflarını yağdıracak ve kıyamete kadar, bu kutlu görevi ifa etmesinde onlara inayetini ihsan edecektir. Bu noktada, en başta öndekiler olmak üzere, her ferde, fedakarca çalışma ve gayret düşmektedir. Peylenecek hedef, iki cihan saadeti olunca, ne yapılsa değer! Bu kutlu yolculukta Rabbim yardımcımız olsun!