Muhakkak Yusuf Bekmezci ağabey arkasından çok şey yazılıp çizilecek.
Ben de bana düşeni yapayım ve o mübarek, muâllâ ağabeyi anmaya vesîle olsun diye onunla alakalı zihnimde capcanlı duran birkaç sahneyi sizlerle paylaşayım ;
Talebelik yıllarım İzmir Bozyaka ve Buca’da geçti…
İzmir’de kendisi görülünce herkesin sağdan hizaya geçtiği, hattâ isminin dahi anıldığı zaman insanların kendisine çekidüzen verdiği bir isim vardı ; Yusuf Pekmezci
Hizmet’e ait ciddiyeti, gayreti koşturması ve örnek hayatıyla tanınıyordu.
O’nun hocalarımız, ağabeylerimiz, esnaf ağabeylerimiz, kısaca herkesin katında sarsılmaz bir rüçhaniyeti, önceliği vardı…
Şüphesiz Hocaefendi’nin kendine sevgi ve saygıyla verdiği mânevi makamı tam mânâsıyla dolduran, bana göre yiğit mi yiğit bir ağabey, bütün Cemaât’in benimle aynı fikri paylaşacağına eminim…
Hatırladığım kadarıyla Konya Beyşehir’in Üzümlü Kasabası’ndan.
İzmir’e Konya’dan gelip yerleşmiş, İzmir’li birçok esnaf ağabeyimiz gibi…
Ortalıkta kimse yokken onlar vardı…
Evet, ortada kimse yokken ayağa fırlamış Haydar-ı Kerrâr mîsâl “Ben varım Hocam!” demişti…
Bazıları hayatta ve Türkiye’de oldukları için isimlerini anamıyorum…
Koca bir Hizmet onların yaptıkları, verdikleri ve bulduklarıyla hayâtiyetini devam ettirdi, ettiriyor…
Müsaade buyurursanız şunu da zikredeyim, esnaf kanadından iki ağabey için Büyüğümüz’ün bizzat kullandığı ifade şöyle ; Hacı Kemal Ağabey ve Bekmezci Ağabey hakkında söz söyleyenin imânından şüphe ederim…
Varın gerisini siz düşünün, bu iki kametin nasıl kametler olduğunu lütfen tahayyül ediniz…
Hisar 7 günü Hocaefendi beklenen saatte camiye gelmedi, neredeyse vaâzın başlaması gereken saatin üzerinden bir saate yakın bir zaman dilimi geçti, arka saflarda bir dalgalanma oldu, o dalgalanmayı yarıp geçen isim Bekmezci Ağabey’di, Hocaefendi’nin kürsüye ulaşması için gereken yolu açarken, iki gözü iki çeşme, kan ağlıyor ve zemin hazırlıyordu…
Bütün vaazlarda Hocamız’ın en yakınında bulunanlardan, en çok ağlayanlardan ve en dikkatli olanlardandı.
Büyüğümüz’e ölçülemeyecek bir bağ ile bağlıydı…
Azerbaycan “20 Yanvar” hadisesinden sonra Şadırvan Vaâzı’nda, kürsüde bayılan Büyüğümüz’ü sırtlayıp, oradan çıkaran babayiğitti…
O günkü düşüncem hâlâ aklımda “bir dağ bir dağı sırtına almış”
İzmir Buca’da yurt müdürüydüm, yurt eski bir Rum binası, kocaman kocaman kapıları var, her bir kanadı yüz kilo diyebilirsiniz…
Yurtları teftiş ediyordu, kimseye bir şey söylemez, ortada kalmış işleri bizzat kollarını sıvayıp, yapar ve sessizce dönüp giderdi…
İşte o yüzer kiloluk kapı kanatlarını, ışığı kesiyor diye bir hamlede, ama emin olabilirsiniz bir hamlede, yerinden söküp, alıp, kenara koyduğunu hayretle müşâhade etmiştim…
Yine O, Orta Asya’ya ilk çıkanlardan, Kazakistan’a gidip yerleşenlerden…
Kalabalık ailesine rağmen dur-durak bilmemiş, Hocaefendi’nin bir işâreti ile derhal Kazakistan’a hicret etmişti…
Hatta en sevdiği, Hocaefendi’sini geride bırakarak hicret etmişti…
Firakta “visâl” aramıştı.
Kendisini Kazakistan’daki fabrikada ziyaret etmiş ve kendisine sormuştum “Ağabey İzmir’i özlemiyor musunuz ?” bana döndü ve şöyle dedi “Kardeşim Allâh yeryüzüne sâlih kullarını vâris kılmış bütün yeryüzü benim, Kazakistan’da benim vatanım“
Çok uzun yıllar Kazakistan’da kaldı, ülkeye ara ara gelip gidiyordu…
Yine Karşıyaka Yamanlar Kütüphane’sinde yapılan bir himmette arslanlar gibi kukrediği, Orta Asya Hizmetleri için ağlaya ağlaya himmet istediği enstantane hâlâ gözlerimin önünde…
Samanyolu TV Kanal Tahsisi için yapılan himmetler neticesinde, bir çuvalla “Ablalar’ın” gönderdiği altınları Büyüğümüz’ün önüne döktüğü o videodaki sahne aslâ unutulamaz.
Elhamdülillah, hep en öndeydi…
Büyüğümüz Amerika’ya gelip Kestane Kamp’a yerleşince yine yanında O vardır, kamptaki bir kısım yerlerin yapımında, işlerin düzenlenmesinde Hocaefendi’ye bizzat omuz vererek, beraberce çalışmıştır…
Neredeyse Anadolu’daki bütün müesseselerde de emek ve gözyaşı vardır diyebilirsiniz, abartmış olmazsınız…
Orta Asya’da yapılanlar ise cabası…
Eminim hepimizin üzerinde
hakkı vardır.
Yıllar geçtikçe, bütün kardeşlerimiz gibi benim de Yusuf Ağabey’e karşı saygım, sevgim daha da arttı, elhamdülillah hiç eksilmedi…
Onlar bütün bir Cemaât’in saygı, sevgi ve ilgisini hakediyorlardı…
Bir televizyon programında Hocaefendi’ye dil uzatan İçişleri Bakanı için “O’nu benimle bir odaya koysunlar, şöyle bir başa baş kalalım, ben O’na güzelce Hocaefendi’nin kim olduğunu anlatayım” diye heybetle haykırdığı an da aslâ unutulamaz…
En son Amerika’da Büyüğümüz’ün bulunduğu mekanda, Yusuf abiyi görmek, sohbet etmek, orada beraberce kalmak nasip olmuştu…
Sonra Türkiye’ye döndü…
Bir daha Türkiye’den çıkamadı, gaybûbet yaşadı…
Bütün ağabeylerimiz gibi o da menfur, meş’um sürecin sıkıntılarını en dibine kadar ruhunda, bedeninde hissetti…
Bir ara Hocaefendi, Yusuf Abi’nin evini bastıklarını, bir yakını hasta olduğu için evde olduğunu ve kapının arkasına saklanıp, kurtulduğunu neşe ile anlatmıştı…
Sonraki günlerde maalesef kalça kemiği kırıldı, hayli sıkıntı geçirdi…
Derken bir de baktık ki Yusuf Abi’nin gaybûbette kaldığı ev basılmış ve o, Ömerî Ağabey tutsak alınıyor…
İyice yaşlanmış, birçok hastalıkla berâber “alzheimer” başlangıcına da maruz kalmıştı…
Uzun süre içeride kaldı…
Hepinizin bildiği gibi son zamanlar hastalıkları iyice artmış ve bakım görüme ihtiyaç duymaya başlamıştı…
Sonra yoğun bakıma girdiği haberi geldi, öncesinde ve sonrasında kendisini “Zulmen” bırakmadılar…
Verilen Adlî Tıp kararına rağmen, tahliye edilip, serbest bırakılmayan Yusuf Ağabey, sonunda bu fâni dünyâdan bostan-ı cinâna seyâhate çıktı…
Ruhunun ufkuna yürüdü…
Hepimizin bir tarafını mânen yetim bırakarak gitti…
Büyüğümüz’ün, arkasından vermiş olduğu tâziye Yusuf Ağabey’in himmet, gayret ve kıymetini tam olarak ortaya koymaktadır…
O ifâdeler Ölçü veya Yoldaki Işıklar’da bulunan “Hizmet İnsanı” târifine denk, Yusuf Ağabey üzerinden yazılmış, yeni bir Hizmet İnsanı tarifi…
Gözden kaçırmamak, dikkatle tahlil etmek lâzım…
Artık ne desek boş…
Hayatını verdiği Hizmet dâiresi içerisinde, Hizmet yolunda, hapishâne köşelerinden sonra, İnşaallâh şahadetle Rabbimiz’e yürüdü…
Mekanı Cennet-i Firdevs olsun, âmin !