Başlığa aldığım bu ifade Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, AB-Türkiye ortak Parlamento Komisyonu’nda Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinde olduğu bir ortamda Türk hükümetini hatırı sayılır uzun bir konuşmayla çok ağır bir şekilde eleştirdiği yerde sormuş.
Konuşmanın hepsini burada irdeleyecek değilim.
Merak edenler haber portallarından bakabilir.
Gerçi bana sorarsanız ‘ne şiş yansın ne kebap’ babından bir şeyler söylemiş.
Onun Türkiye-AB ortak Parlamento Komisyonunda yapmış olduğu konuşmasından bir bölümü beraber bakalım.
Diyor ki: “Biz darbeden bir ay sonra Türkiye’yi 4 meslektaşımla beraber ziyarete gittik.
Meslektaşlarım bana Türk hükümetinin nasıl oldu da darbeden bir gün sonra darbeye karışmış olan 24 bin kişinin listesini çıkarabildiğini sordu. Çünkü bu insanlar biliniyordu, çünkü bu kişileri hükümet devletin makinesine soktu.
Peki, Gülen hareketi ne zaman terörist oldu?
Darbe gecesi mi?
Ergenekon ve Balyoz davalarında mı?
İktidar tarafından devlet mekanizmasına sokulduğunda mı?
Gülenistler ne ara terörist oldu?
Buraya kadar iyi hoş.
Ama buradan sonra diyor ki; “Eğer darbeye karışan Gülenistler varsa ki bence vardı.”
İşte bu yüzden ‘ne şiş yansın ne kebap’ babından şeyler söylemiş diyorum.
Darbenin baş aktörü olarak itham edilen Fethullah Gülen, darbe girişimi sonrası New York Times,
Financial Times, Sky News ve The Guardian gibi dünyanın en önde gelen medya kuruluşlarının sorularını cevapladığı yerde diyor ki: “Askeri müdahaleye hiçbir zaman olumlu bakmadım. Hayatım boyunca darbelerden darbe yedim, karşısında oldum.
Bu girişimi benim idare ettiğim yolunda bir iddia varsa; uluslararası bir komisyon darbeyi araştırsın, sonucunu şimdiden kabul ediyoruz.
Yalan da olsa iftira da olsa ben kabul etmeye razıyım ama ulusları bir organizasyon bunu gerçekleştirsin.”
Hem Türkiye’de yapılan sahte darbe girişimi üzerinden rapor hazırlayacaksın hem de Gülenist olduklarını iddia etiğiniz kimselerin kendisine bağlı olduğu insanın “Halep oradaysa arşın burada” şeklindeki “hodri meydan” iddiasını hiç dikkate almayacaksın. İşte ben buna iki yüzlülük derim. Yani rapor hazırlıyor gibi bir şey yapmışlar.
Sonra da diyor ki; “Darbeye karışan Gülenistler suçlanmalıydı, fakat siz son 20 yıldır Endonezya’da çalışan bir öğretmeni, sırf bu yapıyla önceden bağlantılı olduğu için terörizmle suçluyorsunuz.” Bu dediği de doğru fakat eksik.
Şunu da ilave etmeliydi.
Soy ismi “Gülen” olan hatta cebinde bir dolar bulunan herkesi terörist olmakla suçladınız.
Evet bu kısmı burada noktalayarak başka bir meseleye geçmek istiyorum.
O da şudur: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), zorla kaybedilen Yusuf Bilge Tunç için 2 Eylül 2019’da yapılan başvuruyu, Türk otoritelerinin Tunç’un bulunması için gerekli çabayı gösterdiği ve etkin bir soruşturma yürüttüğü gerekçesiyle reddetmiş.
Ne adalet ama!..
Bir adam kaybolduktan dokuz ay sonra aranıyormuş gibi yapılıyor. (AİHM)’de buna dayanarak Türk makamları üzerine düşeni yapmıştır diyor. Yerin dibine batsın sizin adaletiniz.
Hatırlarsanız ‘Balık baştan kokar’ diye meşhur bir ata sözümüz vardır.
Bu (AİHM) Başkanı Robert Spano, 24 Kasım 2021 tarihinde resmi ziyaret için Türkiye’ye gelmişti.
Bu gelişinden ve Cumhurbaşkanınca Beştepe’de kabul edilmesinden dolayı da çok ciddi eleştiriler almıştı.
Kendisi bu eleştirilere cevap sadedinde demişti ki; “Bu tür ziyaretlerin bir öğrenme deneyimi olduğunu bir mahkeme başkanının bir üye devleti ziyaret etmesi, ‘mahkemenin veya başkanın kendisinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı’ sorununu gündeme getirmek için bir dayanak teşkil edemez.”
Evet, eskiler “iştir kişinin aynası lafa bakılmaz” derlerdi.
Şimdi sormak lazım Spano’ya, gerçekten Yusuf Bilge Tunç davasında (AİHM) tarafsız mı davrandı?
Bu meseleyi etraflıca anlatarak ilkokul çocuklarına sorsanız; yapılan işin neticesine bakınca onlar bile ağızdan çıkan cümlelerle yapılan işin birbirini tamamlamadığını yani taraflı davranıldığını söyleyecektir size.
Şimdi (AİHM), devlet eliyle kaçırılarak ortadan kaldırılan Yusuf Bilge Tunç için ‘Türk otoritelerinin Tunç’un bulunması için gerekli çabayı gösterdiğini’ iddia ederek başvuruyu reddediyor.
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Amor ise, 20 yıldır Kırgızistan’da veya Endonezya’da çalışan bir öğretmeni, sırf bu yapıyla önceden bağlantılı olduğu için terörizmle suçlandığını söylüyor.
Şimdi siz olsanız, “Behey adam sen önce kendi mahkemenizin verdiği karara bak da öyle konuş demez misiniz?
Uzun lafın kısası bu yazıyı Üstad Bediüzzaman’ın şu enfes tespitiyle noktalayayım.
Diyor ki; “Şu medenîlerden çoğunun eğer içini dışına çevirirsen, görürsün: Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır. Sîreti olur suret.” (Nursi, Sözler, s. 711) İşte söz söylemesini bilen insan benim gibi meseleyi uzatmıyor.
Kısa ve öz, ne fazla ne eksik.
Tam yerinde ve drobu ve numarası uygun bir ifade.
Allah razı olsun senden Üstadım.