AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kapısına dayandığı SADAT ile ilgili açıklamalarda bulundu. https://kronos35.news/tr
deki haberde, Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun SADAT çıkarmasına ilişkin, “Bu çıkışın suflesinin nereden geldiğini, neyi amaçladığını, niçin şimdi yapıldığını da çok iyi biliyoruz. Başaramayacaksınız” dedi.
Erdoğan, uzun yıllar kendisine danışmanlık yapan Adnan Tanrıverdi’nin kuruculuğunu yaptığı SADAT’ın yöneticileriyle hiçbir ilişkisinin olmadığını da savundu. SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi, 2016’da Erdoğan’ın başdanışmanı olmuştu. Tanrıverdi, 2020’de başdanışmanlık görevinden istifa etmişti.
Partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verieln hapis cezasının Yargıtay tarafından onanmasına ilişkin, “CHP ve şurekası sürekli öyle konularla, öyle zırva iddialarla karşımıza çıkıyorlar ki muhatap alıp cevap vermeyi zul addediyoruz. CHP İstanbul İl Başkanı’nın mahkumiyet kararlarının bazılarının Yargıtay tarafından onanmasının ardından bize yönelik saldırı, hakaret dalgası başlattılar. Yargı kararları eleştirilebilir. Ama bu eleştirilerin yargı mensupları ve ülkeyi yönetenlerin kişilik haklarına varması hukukun konusudur” açıklamasında bulundu.
‘SADAT SÖMÜRGE ALTINDA KALMIŞ İSLAM ÜLKELERİNE YÖNELİK ÇALIŞMALAR YAPIYOR’
Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “terörist yetiştiriyor” diyerek önüne giderek basın açıklaması yaptığı SADAT’la ilgili olarak da “Ardından hakikatle, akılla, mantıkla ilgisi olmayan bir SADAT tantanası çıkardılar. SADAT, TSK’dan emekli bir grup subayın savunma alanında danışmanlık hizmeti vermek için kurdukları şirkettir. Bu şirket sömürge altında kalmış İslam ülkelerine yönelik çalışmalar yapıyor” değerlendirmesini yaptı.
ADNAN TANRIVERDİ DANIŞMANIYDI: YÖNETİCİLERİYLE ALAKASININ OLMADIĞINI SAVUNDU
SADAT’ın yöneticileriyle “hiçbir alakasının olmadığını” iddia eden Erdoğan, şöyle devam etti: “2018 yılında bir partinin genel başkanı hanımefendi çeşitli yerlerde silahlı kamplar kurulduğu iddiasını dile getirmişti. Cumhuriyet Başsavclığı bunun yalan olduğunu ortaya koymuştu. CHP’nin başındaki zat, SADAT’ın önüne gidip benzer zırvaları ifade etmiştir. Biz bunu, Türkiye’nin bölgesindeki çatışmalarda üstlendiği arabulucu rolüne ve kapsamlı operasyonlarına bir cevap olduğunu iyi biliyoruz. Bu çıkışın suflesinin nereden geldiğini, neyi amaçladığını, niçin şimdi yapıldığını da çok iyi biliyoruz. Cevaben bir kez daha ve tüm kalbimle diyorum ki; başaramayacaksınız.
SADAT’ın yöneticileriyle, kendileriyle yakından uzaktan hiçbir alakam olmadığı halde bunu adeta bizim şu anda adeta darbeci bir oluşum olduğunu söyleyecek kadar terbiyesizleşiyor. Bay Kemal ne dersen de; sen sabahtan akşama yalanla yatıyorsun, yalanla kalkıyorsun.”
ATATÜRK HAVALİMANI’NDAKİ YIKIMI ELEŞTİRENLERİ HEDEF ALDI
Cumhurbaşkanı, Atatürk Havalimanı’nın yıkımına karşı çıkanları da hedef alarak, “Karşımızdaki habis zihniyet boş durmuyor. Henüz SADAT tartışması bitmeden Atatürk Havalimanı’nda inşa edeceğimiz millet bahçesine saldırmaya başladılar. Öyle alçakça, since yapıyorlar ki bu senaryo bunların kalibresini aşar. İstanbul Havalimanı’nın inşası başladığından beri kendi ticaret konumlarının sarsılacağından endişelenenlerin yalan kumpası estiriliyor. Bu tesisin adı 12 Eylül’e kadar Yeşilköy Havalimanı’ydı. Tüm darbecilerin yaptığı ihaneti gizlemek için kullandığı araç hep Atatürk maskesi olmuştur. 12 Eylül darbecilerinin başı Evren de Cumhurbaşkanlığı döneminde Yeşilköy’ün ismini Atatürk yaparak aynı yolu izlemiştir. Bunların derdi Atatürk’ün ismine sahip çıkmak değil, kendi kirli gündemlerini inşa etmektir. Gerçekten Atatürk hassasiyetleri olsaydı, kendilerine ‘Mustafa Kemal’in itleri’ diyenlerden hesap sorarlardı” dedi.
‘ATATÜRK HAVALİMANI SÜRDÜRÜLEMEZ HALE GELMİŞTİ’
“Atatürk Havalimanının faaliyetlerine devamı, etkileriyle sürdürülemez bir hale gelmişti” diyen Erdoğan, “Dünyanın pek çok yerinde yapıldığı gibi biz de yeni havalimanı inşa ederek bu sorunun çözümü yoluna gittik. Bundan bile rahatsız oldular. Sadece kargo bölümü Atatürk Havalimanı kadar olan İstanbul Havalimanı ülkemizin en büyük kazanımları arasına girmiştir. Bu gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü ve nefesi yetmeyecektir. Atatürk Havalimanı’nın bir pisti oradaki hastaneye hizmet vermek ve ihtiyaç durumu için faal tutulmaktadır. Yeni havalimanımız ise milletimiz cebinden tek kuruş çıkmadan yapıldığıyla kalmamış, milletin cebine para aktaran kaynak haline gelmiştir. Atatürk Havalimanı’na yapacağımız millet bahçesine çevrecilik için karşı çıkmaları tam bir garabettir” ifadelerini kullandı.
KILIÇDAROĞLU’NA “ALİYA” TEPKİSİ
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu zat, Bosna Hersek direnişinin efsanevi komutanı ve lideri merhum Aliya İzzetbegoviç hakkında söylediği sözler, onun aslında hangi kriterlere göre bir ayrım yaptığını da gösteriyor. Aliya’nın karargahını ‘mağara’ diyerek kendi aklınca değersizleştirmeye çalışan bu zata en güzel cevabı Boşnak kardeşlerimizin sandıkta vereceğe inanıyorum.”
‘29 MAYIS’I ATATÜRK HAVALİMANI’NDA KUTLAYACAĞIZ’
“29 Mayıs’ı da, Bay Kemal istersen sen de gel, Atatürk Havalimanı’nda kutlayacağız. Sen böyle 700 kişiyi falan topla, oraya götür. Orada engeller kurmaya çalış, boşuna uğraşıyorsun. Biz orada 29 Mayıs İstanbul’un fethini kutlayacağız. Ve o gün de ağacı dikeceğiz ve bahçenin temelini de atacağız.”
FİNLANDİYA VE İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİ SÜRECİ: AÇILAN KUCAKLARI TEBESSÜMLE İZLİYORUZ
Erdoğan, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği süreci için de “NATO, doğu sınırlarını güçlendirmek için arayışlar içinde. Genişlemeye yönelik kimi adımlar atılıyor. Ukrayna krizinin ardından sergilenen dayanışma, açılan kucakları, gösterilen hoşgörüyü tebessümle izliyoruz. Biz yıllarca terörle mücadele etmiş bir NATO müttefiki olarak bu tabloyla hiç karşılaşmadık. Müttefiklerimizden bizim hassasiyetlerimizi anlamalarını, saygı göstermelerini, mümkünse destek vermelerini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
İSVEÇ VE FİNLANDİYA HEYETLERİNE: YORULMASINLAR, GEREK YOK
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bizim terör örgütlerinin saldırılarına karşı sınırlarımızı koruma hassasiyetimiz var. Yıllarca çok acılar çektik, bedeller ödedik. Bu hassasiyetimize hiçbir müttefikimiz beklediğimiz ölçüde saygı göstermedi. PKK ve DEAŞ’ın sınırlarımıza dayandığı dönemde hava savunma sistemlerinin götürüldüğü günleri unutmadık.
Bu tavırlara rağmen biz ittifak içinde sorumluluklarımızı yerine getirmeyi sürdürdük. Bu önümüze getirilen her teklife evet diyeceğimiz anlamına gelmiyor. NATO’nun genişlemesi bizim hassasiyetlerimize gösterilecek saygıyla anlamlıdır. Caddelerinde teröristlerin o ülkenin polislerin desteğiyle eylemleri yapılırken, biz bunları görmeyecek miyiz? İsveç’te 30 teröristi istedik, ‘Vermeyiz’ dediler. Siz teröristleri vermeyeceksiniz, bizden NATO üyeliği isteyeceksiniz. Bu güvenlik teşkilatını güvenlikten yoksun hale getirmeye biz evet diyemeyiz. Bu yanlış Yunanistan ile bir kez yapıldı. Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Pazartesi günü gelmek istiyorlarmış, yorulmasınlar, gerek yok.”