MUHSİN AHMET KARABAY-TR724- ANALİZ |
İki gün arayla, iki cenaze toprağa verildi. İki cenaze de bulunduğu ülkenin insan dokusuna ters yapıda olduğu için polisler cenaze törenine katılanlara karşı zor kullandı. Ölüler dövüldü. Filistin’de Şirin Ebu Akile’nin cenazesine yapılan saygısızlığa gözyaşı döken halkım insanı, kendi memleketindekini Dersim’in asi kadını Aysel Doğan’ın cenazesine yapılanları görmezden geldi.
Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin “bir dargın bir barışık” ilişki içinde olduğu İsrail polisi, işgal altında tuttuğu Batı Şeria’daki Cenin mülteci kampına baskın düzenlemeyi son dönemde günlük rutin haline getirdi.
11 Mayıs’ta yapılan baskın sırasında, operasyonu takip eden 51 yaşındaki Al-Jazeera muhabiri Şirin Ebu Akile, bir keskin nişancı tarafından açılan ateş sonucu vurularak öldürüldü.
Uzun süreden bu yana İsrail’in işgal altındaki topraklarında yapılanları dünyaya duyurmaya çalışan Ürdün doğumlu Filistin asıllı Şirin Ebu Akile’nin cenaze töreni de İsrail polisinin şiddetine sahne oldu.
Cenazeyi taşıyan kalabalığa müdahale eden İsrail polisi, insanlara şiddet uyguladı. Sahnelenen şiddet geniş tepkisiyle karşılandı. Dünya kamuoyu ve Türkiye’de yaşayan farklı kesimler, İsrail polisinin yaptığına lanet okudu.
DERSİM’İN ASİ KADINI AYSEL DOĞAN
Aysel Doğan adı Türkiye’de pek bilinmez. Bu toplumda sevilmemesi ve görmezden gelinmesi için sahip olunması gereken her şeyi şahsında taşıyor. Bunu bilen Aysel Doğan, kendini; “Kadınım, Kürdüm, Kızılbaş Aleviyim, yetmiyorsa Dersimliyim” sözleriyle tanımlıyor.
Bu taşıdığı kültürel kimlikten dolayı Aysel Doğan, sadece sevilmemeyi değil, “nefret edilmeyi de hak ediyor”. Hayatını taşıdığı kültürel değerler uğruna harcayan bu asi kadın 17 yılını hapiste geçirdi.
20 Ekim 1991 seçimlerinde Tunceli’den bağımsız milletvekili oldu. Bölgesinde en çok oyu alan aday olmasına rağmen, bir sebeple oyları geçersiz sayıldı ve Parlamento’ya gitmesi engellendi. Sonrasında tutuklandı.
Serbest bırakıldıktan sonra yurt dışına gitti. 1999’da PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine oluşturulan 8 kişilik “2. Barış Grubu” heyeti arasında yer alarak Türkiye’ye geldi.
Öteki heyet üyeleriyle birlikte tutuklandı. 2009’da cezasını tamamlayarak tahliye edildi. Hemen ardından Dersim Alevilik İnanç ve Kültür Akademisi Derneği’ni kurdu.
2011 yılında yapılan KCK operasyonları kapsamında tutuklanıp 18 yıla mahkum edilerek tekrar cezaevine konuldu. 4 yıl tutuklu kalan Aysel Doğan, hastalığının ilerlemesi sebebiyle 7 Mayıs 2015’te Yargıtay kararıyla tahliye edildi.
Dersim’in asi kadını Aysel Doğan, Almanya’nın Köln kentinde tedavi gördüğü hastanede önceki gün hayatını kaybetti. 1953 doğumlu asi kadının doğup büyüdüğü topraklara gömülme vasiyeti vardı.
Dersim’in asi ruhu, nasıl gömülmek istediğini de sağlığında farklı ortamlarda defalarca dile getirmişti:
“Tıpkı bir dağ başında, belki uykudayken, sabaha karşı bir çatışmada vurulup düşmüş bir yoldaş gibi… Yıkanmayacağım, kefenlenmeyeceğim. Üzerime bir Rojava kefiyesi ve Ezidi kadınların beyaz fistanını örtün.”
Aysel Doğan’ın söylediklerine katılmayabilirsiniz. Sünni Müslüman geleneğinden gelen biri olarak, vasiyeti bana da ters geliyor. Ama yaşam onun yaşamı. İnandığı gibi yaşayan biri olarak, toprağa gidecek yolculuğunu belirleme hakkının ona ait olduğuna inanıyorum.
Vasiyet ettiği gibi gömülmesine karşı gelen bir zihniyetin, ancak faşizmin süzme kalıplarından çıkan beyinde olacağına inanıyorum.
Almanya’daki tören istediği gibi yapılmış olmalı.
SOFOKLES’İN ANTİGONE TRAJEDİSİ TÜRKİYE’DE YAŞANIYOR
Antik çağ oyun yazarı Sofokles’in M.Ö. 440’lı yıllarda yazdığı tek perdelik bir tiyatro oyunu var. Bireysel özgürlüğe inanan kral Oidipus’un kızı Antigone, inançlarla devlet yasaları arasındaki çelişkiyi ortaya koyar. Bunun sonucu otoriteye baş kaldırır.
Kreon’un korkusunun esareti altında olan halk, Antigone’a yapılanlara sesini çıkaramaz. 2500 yıl sonra halefleri, Kreon’un mirasına çıkmaya çalıştı.
Gömülme hakkına saygı isteyen Antigone gibi Aysel Doğan’ın da nasıl gömüleceğini isteme hakkı olmalıydı. Ama polis, cenazesinin doğduğu mahallesinden geçirilmesine engel oldu. Gerekçesi İsrail polisinin öne sürdükleriyle muhtemelen aynıydı.
Talimatını bir yerden aldığına şüphe duyulmayan Tunceli Valisi Mehmet Ali Özkan’ın görevlendirdiği polisler, cenaze törenine katılanların üzerine TOMA’larla su sıktı.
Aysel Doğan’ın cenazesi, doğup büyüdüğü topraklarda iki yerde polis tarafından durduruldu, dahası cenazeye katılan ve hiçbir taşkınlık yapmayan insanların üzerine iki yerde TOMA’lar su sıkıp insanları dağıtmaya çalıştı.
Filistinli Şirin Ebu Akile’nin cenazesine yapılanlara yürekten tepki gösterenler, Aysel Doğan’ın cenazesinde polisin sergilediği çirkinlik karşısında üç maymunu oynadı.
Aysel Doğan’ın cenazesine yapılanları kınıyormuş gibi yapıp “amalı”, “fakatlı” cümleler kuranlar, söylediklerinin yok hükmünde olduğunu bilmeliler.
Filistin için ağlayıp, Dersim’e sırt çevirenler bilmeliler ki İsrail polisinin yanında duranlardan bir farkları yok.
Ölülerinden korktuğunuz bir halkın dirilerini yenemezsiniz.
Burası Anadolu. Yaşananların üzerine çıkıp bakmak istiyorsanız Ahmet Arif’in Anadolu şiirini okuyun. Okuyamıyorsanız Şırnaklı Kağıt toplayışı Aydın’ın dilinden dinleyin.
Anadolu
Beşikler vermişim Nuha
Salıncaklar hamaklar
Havva anan dünkü çocuk sayılır
Anadoluyum ben
Tanıyor musun
Utanırım
Utanırım fıkaralıktan
Ele güne karşı çıplak
Üşür fidelerim
Harmanım kesat
Kardeşliğin çalışmanın
Beraberliğin
Atom güllerinin katmer açtığı
Şairlerin bilginlerin dünyalarında
Kalmışım bir başıma
Bir başıma ve uzak
Biliyor musun
Binlerce yıl sağılmışım
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı seher sabah uykularımı
Hükümdarlar saldırganlar haydutlar
Haraç salmışlar üstüme
Ne İskender takmışım
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler gölgesiz
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım
Görüyor musun
Nasıl severim bir bilsen
Köroğlunu
Karayılanı
Meçhul Askeri
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini
Sonra kalem yazmaz
Bir nice sevda
Bir bilsen
Onlar beni nasıl severdi
Bir bilsen Urfa da kurşun atanı
Minareden barikattan
Selvi dalından
Ölüme nasıl gülerdi
Bilmeni mutlak isterim
Duyuyor musun
Öyle yıkma kendini
Öyle mahzun öyle garip
Nerede olursan ol
İçerde dışarda derste sırada
Yürü üstüne üstüne
Tükür yüzüne celladın
Fırsatçının fesatçının hayının
Dayan kitap ile
Dayan iş ile
Tırnak ile diş ile
Umut ile sevda ile düş ile
Dayan rüsva etme beni
Gör nasıl yeniden yaratılırım
Namuslu genç ellerinle
Kızlarım
Oğullarım var gelecekte
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası
Kaç bin yıllık hasretimin koncası
Gözlerinden
Gözlerinden öperim
Bir umudum sende
Anlıyor musun