İnsan hakları savunucusu ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Politurco.com’dan Engin Yiğit’in sorularını cevapladı. Gergerlioğlu’na göre muhalefet yeterli cesareti gösteremediği sürece sorunlara kalıcı çözüm üretilmesi mümkün değil.
Gergerlioğlu, “Erdoğan tüm gücüyle devleti yönetiyor ve 2023 yılından sonra da bu iktidarını devam ettirmek istiyor. Hani ite kaka yürütülen bir çıkar ittifakı var karşımızda. Bütün bunların karşısında muhalefet bir araya gelmeye çalışıyor. Muhalefet de maalesef kendi içinde cesur değil. Mesela HDP’yi niye dışlıyorsunuz yani? Ne olacak masaya alsanız? Yani 40 yıldır terörist, terörist dediniz de neyi çözdünüz. Böyle bir söylemle varılacak bir yer yok ki! Sen de cesur ol, “Ya senin terörist dediğin partilerle beraber ben ortak iş yaparım de”, ne olmuş yani? Eğer ki bunlar olmazsa bu dayatmacı, bu hukuksuz iktidar, 2023’te de yoluna devam eder, iktidarını devam ettirir. Bu ise Türkiye için korkunç olur.” diyor.
Kendisinin de KHK’lı olduğunu hatırlatan Gergerlioğlu, insanların yaşadıkları sıkıntıları kendisinden verdiği bir örnekle anlatıyor: “KHK sonrası işimi kaybettikten sonra yaşadığım çevrede ve yakın illerde yaptığım iş başvurularının hiçbirisi dikkate alınmadı. Ancak 6 ay sonra Türkiye’nin doğusunda Batman şehrinde bir özel hastanede iş bulabildim. Bir vebalı gibi görülüp toplumdan dışlanmaya başladık. Batman şehrine de çok doktor gitmediği için ancak orada iş bulabildik.”
DEVLET DE SORUNUN SİLAHLA ÇÖZÜLMEYECEĞİNİ BİLİYOR
Kürt meselesinin toplumsal bir karşılığı olduğunu anlatan Gergerlioğlu, bunca yıl süren mücadeleye rağmen soruna bir çözüm bulunamadığını hatırlattı. “Zira bu meselenin silahla değil, siyaseten çözülmesi gereken bir hadise olduğunu bunca süredir yaşanan olaylar apaçık gösteriyor.” diyen Gergerlioğlu, “Devlet ve iktidar yetkilileri hep böyle bir kırım ve bu problemi inkâr politikası ile hareket ettiler. Yani, “biz böyle bir sorunu tanımıyoruz” ve hatta “böyle bir problem yoktur” dediler hep. Tabii siyaseten böyle davranırlarken, bilinç altlarında bu izledikleri politikaların yanlış olduğunu hep biliyorlardı. Devlet yetkilileri de biliyor bu işin şiddetle çözülemeyeceğini ama cesaret edip bir strateji de geliştirmiyorlar.” ifadelerini kullandı.
ANADİL, PAZARLIK UNSURU OLAMAZ
İnsanların anadillerinin pazarlık konusu yapılamayacağını anlatan Gergerlioğlu, ardından şunları söyledi: “Ben Kürt değilim, Türküm ve şimdi bana ‘gelin, ana dilde pazarlık yapalım dense’ bu olabilir mi? Başka dil bilmiyorum ki! Nasıl böyle bir konuda pazarlık olabiliu? Bu benim en temel anlamda kendimi ifade etme biçimim aynı zamanda.”
Bu ülkede bir zaman Kürtçe konuşanların cezalandırıldığı bir dönem de yaşandı. Devlet
dairelerinde insanların Kürtçe konuşmalarına izin verilmezken, bir de bu insanlar aşağılandılar. Bu acılar ve yaşanılanlar dededen babalara onlardan çocuklara aktarıldı, nesillerden nesillere. İnsanların sokakta bile bu dili konuşması yasaklandı. İnsanlar buna doğal olarak itiraz etmeye başladılar. Devlet bu itirazları bile aşırı gördü ve bu insanlar cezaevine atıldılar.
ÇÖZÜM SÜRECİ BAŞLADIĞINDA BAYRAM EDİYORDUK
2013’te çözüm süreci başladığında biz bayram ediyorduk. Ben o zaman HDP’de falan değildim. Yani herhangi bir parti üyesi de değilim. (…) Fakat sonunda devlet aklının çözümü düşünmediği ve eski düzenin devam etmesini istediğini gördük. Bunu birtakım bahaneler ileri sürerek çözüm sürecini devam ettirmek istemediler ve o dönemin söylemiyle masayı devirdiler.
Bu mesele siyaseten çözülebilir ama dayatmacı bir devlet ve iktidar mantığı bu meseleyi çözmek istemiyor. Tavrı hep, “sen benim dediğimi kabul edeceksin, boyun eğeceksin ve ben de onu göreceğim ve bu meseleyi ancak böyle çözeceğiz” diye bakıyorlar. Bu da meselenin çözümünü zorlaştırıyor.
BASKI VE TEHDİTLE İNSANLAR SİNDİRİLİYOR
Türkiye’de bakın sorunlar çözülmüyor. Sorunları da çözümsüz bırakmak için ne yaparsınız?
Ülkeyi demokrasiden ve hukuktan uzaklaştırırsınız ve daha baskıcı bir yapıya dönüştürürsünüz. Bir adaletten bahsedebilir miyiz? Hayır. Problemler demokrasi ile çözülebilir.
Gülen Cemaati’ne de karşı devletin tutumu aynı oldu. Yaşanan büyük toplumsal olaylar sonrası, OHAL ilan edilmesi ve devamında yüzbinlerce insanın ihraç edilmesi ve sonrasında bu topluluğun yaşadıkları Kürtlerin yıllardan beri yaşadığı mağduriyetlerin benzeri. Burada farklı sesler de olunsa, devletin tutumu hep aynı. Baskı ve sindirme yoluyla bu sesleri susturmaya çalışıyorlar.
DEVLET KURUMLARI İNANILMAZ YALAN SÖYLÜYOR
Devlet kurumları inanılmaz derecede yalancılar. Az önce bir programdaydım ve orada da bu bilgileri paylaştım. Cezaevlerinde son 4 ayda 28 kişi öldü. İnanılmaz bir sayı yani bu. Bu manada dünyada birinci durumdayız. Şu bir yılda yüzde 89,3 oranıyla da vatandaşını en çok hapseden ülke durumundayız. Meseleleri böyle çözmeye çalışan, cezaevlerini böyle tıka basa dolduran baskıcı bir anlayış var karşımızda.
Biz tam “AB uyum süreci, demokrasi, hukuk” derken, 30 yıl öncesine geri döndük. 1990’lardaki o çok inanılmaz, olağandışı devlet uygulamalarına geri döndük. Yani muhalif gördüğü, insanları kaçıran, aylarca bir yerde tutan ve işkence eden bir anlayışla karşı karşıya kaldık ve bütün bunları da sorduğunuzda inkâr ediyorlar. Bakanlıklara soruyorsunuz, ‘Aa, öyle bir şey mi olmuş? Haberimiz yoktu’ falan diyorlar. Çok eminim her şeyden haberlerinin olduğuna ama yalan söylemede öyle mahirler ki sabah akşam yalan söylüyorlar.
MERAL HANIM KORKUYOR, VEHİMLERİ VAR
Mesela İyi Parti’ye bakalım. Bu parti kurulurken parti kurucularını korkutmak için dediler ki
“Bak sen FETÖ’cüsün ha, sen hainlikle parti kuruyorsun, bak canına okuyacağız senin” dediler. Bundan dolayı Meral Akşener’de biraz evvel bahsettiğimiz o bilinç altı pisijik travma var. Meral hanıma “KHK’larla alakalı çözüm konusunda ne düşünüyorsunuz” diye soruyorsunuz, çıt yok. Neden? Korkuyor, vehimleri var. “Şimdi ben ‘KHK’lılara çözüm’ desem, başıma iş açılır, bana FETÖ’cü derler” diye çekiniyor. “Kürt meselesinde şimdi devletimiz yanlışlık yapıyor desek, başımıza bir iş gelir” diyen zihin yapısı ile aynı şey. Bu yüzden çözüm olamıyorlar hiçbir şeye.
CHP’NİN RENKLİ BONCUKLARINA ALDANMAYIN
CHP de bu noktada çok fazla bir şey yapamaz. CHP de yarın öbür gün aynı yere gelecektir. “Ya işte devletin lanetlediği Kürdü, KHK’lıyı ben mi kurtaracağım?” diyecek. Öyle renkli boncuklar dağıtmasına insanlar çok aldanmasın. Kaygı ile korku ile siyaset yapılmaz. Ancak bunlar aşılabilirse siyaset yapılabilir.
KORKARSANIZ, PROBLEMLERE ÇÖZÜM ÜRETEMEZSİNİZ
Şimdi bana Gülen Hareketi’nden biri gelse, ben ona yardım ederim, bundan dolayı bana en çok FETÖ’cü derler. Bir Kürt vatandaşın yardım talebine icabet etsem, bana yine bana en çok PKK’cı derler. Ayrımcılık yapmadan herkesin hakkını şimdiye kadar savundum. Şimdi bütün bunlardan korkarsanız ve hesap yaparak hareket ederseniz bu işlere hiç girmezsiniz. “Başıma ne iş alacağım! Allah aşkına tehlikeli işlere, dokunanın yandığı işlere girmeyeyim!” derseniz ve girmezseniz ve böyle davranmaya devam ederseniz, siyaset üretemezsiniz ve hiçbir probleme çözüm üretemezsiniz.
RADİKAL ADIMLAR ATILMALI
Ortada büyük sorunlar var. Siz böyle iş olsun diye, laf söyleyerek, bu sorunları çözemezsiniz. Kardeşim radikal adımlar atacaksın, bu toplum da elini taşın altına sokacak, iktidarlar da sokacak. Radikal adımlar atacağız ve ülkeyi kurtaracağız. Bu böyledir. İnsan hakları sorunlarında da böyledir. Hep beraber biz riskleri alacağız. Kürt meselesinde adım atacaksın, diğer konularda adım atacaksın. Bu KHK meselesinde de böyle.
CEZAEVLERİNDEN CANLI ÇIKARMIYORLAR!
Ben cezaevlerinde ağır hasta olan bazı mahpuslar biliyorum hem Kürt siyasi
hareketinden hem de Gülen Cemaati Hareketi’nden. Devlet bunlara kafayı takmış, “Senin dirini çıkarmayacağım bu hapisten!” diyor. “Ne olursan ol, ölene kadar buradasın!” diyor. Devlet aklı bu şekilde çalışınca, bu da çok tehlikeli bir durum oluyor. O zaman ne oluyor? Son dört ayda 28 ölüm vakası var ve bu bir dünya rekoru.
Çoluk çocuğuyla cezaevlerine giren binlerce kadın var. Bu çocukların günahı neydi? 0-6 yaş arası bebek ve çocuklar hakkında konuşuyoruz. Binlerce çocuk bu cezaevlerinden geçti. Şu anda mesela hapislerde 396 çocuk olduğu belirtiliyor. Ama bu anlık bir sayı; son 6 yılda mesela binlerce kadın çocuğu ile girdi-çıktı, girdi-çıktı, korkunç bir sayı var aslında ortada. Aynı zamanda hasta mahpuslardan birçok insan cezaevlerinde öldü.