Prof. Dr. Hüseyin Demir
16 yaşında idi tanıdığımda Bursa Özel Nilüfer Lisesi son sınıf öğrencisi Hakan Acar. Fidan gibi ince bir delikanlı. Gülen gözleri sahip olduğu zekanın ışıltıları ile parlıyor. Herkesin sevdiği okul birincisi genç adamın yüreği sevgi dolu, gelecekle ilgili çok sevdiği ülkesi adına idealleri de içeren planları var. Okulda herkese örnek, çalışkan sevgi dolu ve yardımsever.
Yıl sonunda ben de okuduğum tıp fakültesini bırakıp başka üniversiteye geçmeye karar verdiğimden beraber girdiğimiz üniversite sınavı sonucu Ankara’ya gittik. Orada da devam etti kardeşliğimiz. Bir yandan Ankara Hukuk’ta okurken diğer yandan Anadolu insanına sahip çıkma idealini gönlüne mayalayan Kürsünün Gür Sesi, muhabbet ve müsamahanın öğreticisi Asrın Garibinin peşinde canla başla hizmet etmekte ve bizlere beklentisizlik nedir fedakarlık nasıl oluru öğretmekteydi güzel insan.
Okul ve Hizmet hayatını başarıyla paralel yürütüp bitirdiği hukuk fakültesinin araştırma görevliliği sınavını üstün başarı ile kazanır. Aynı zamanda hakimlik sınavını da kazanır. Ülkemize “insan” yetiştirmenin daha önemli bir iş olduğu gerekçesiyle ortak aklın iradesine uyarak üniversitede devama karar verir. Yüksek lisans-doktora derken, üniversitede başarıları gözden kaçmaz bölüm hocalarının dikkatini çeker. Genç yaşta doçent olur. Hocaları kendisine artık “Genç Doç” lakabıyla hitap eder. Başka bir coğrafyanın evlatları ihtiyaç duyuyor diye Ankara Üniversitesi’ndeki vazifeyi ikiletmeden bırakır ve Azerbaycan’da kurulan Kafkas Üniversitesi’ne gider. Rektör yardımcısı olarak çalıştığı Bakü’de gönüllere taht kurar yüzlerce öğrenci yetiştirir.
O Hazar Denizi kenarında, ben Manş Denizi civarında yıllar geçer. Bir ara bulunduğum şehir Leeds’e (İngiltere) gelir güzel kardeşim dil kursuna ve 10 ay kalır. Bu 10 ay içerisinde hizmetlerine devam eder. Tebessümü eksik etmediği güzel yüzü, futboldaki yeteneği ve candan samimi duruşu ile Leeds’de farklı ülkelerden gelmiş onlarca gencin gönlünü kazanır. Kaldığı sürenin sonunda dönerken bana arkasında bıraktığı en az 15-20 farklı milletlerden gencin sohbetlerini devam ettirme ve onlara sahip çıkma mesuliyetini bırakır.
Fatih Üniversitesi’nde genel sekreterlik ve sonrasında hukuk fakültesinde dekan yardımcılığı yapar. Arada telefonlaşır ve yüz yüze görüşürdük. Aramızda sadece iki yaş olmasına ve unvan olarak fark olmamasına rağmen o hep Nilüfer Lisesi’ndeki gibi öğrenci-belletmen ilişkisi çerçevesinde saygılı davranmış ve “ağabey” ifadesini dilinden eksik etmemiştir.
Türkiye’de rüzgarlar sert esmeye başlayıp haramilerin gülistanlara dadanmaya, güzel olan ne varsa bozup viraneye çevirmeye ahdet ettiği günlerin başlangıcında Kanada’ya gitmişti. Dönecekti ama amansız cadı avı ve zulüm artınca orada iltica etmek zorunda kaldı. Yılmadı azmetti çok çalıştı ve Kanada Toronto’da avukatlık ruhsatını alarak oraya gitmiş iltica etme durumundakilere hizmet vermeye başladı. Telefonda ara ara konuşurduk. Ne eski idealizminden ne de fedakârca insanlığa hizmet düşüncesinden vazgeçmişti. Güzel günlerin geleceğine inanıyordu yürekten. Telefonun karşı tarafından arada binlerce kilometre mesafe olsa da ruhuma sükûnet ve huzur üflerdi her konuşmamızda.
Yaşatma arzusu ile yaşamanın, adanmışlığın ve dünyayı gül bahçesine çevirmek için ömrünü feda etmiş Asrın Dertli Bahçıvanına sadakat ve vefanın müşahhas timsali canım kardeşim, zamansız ayrılığın yüreğimi yaktı. 35 senelik dostluğumuz kardeşliğimizde senden südur eden tek bir kötü kelime duymadım. Tek bir üzücü davranış görmedim. Seni tanıyan herkes sevdi takdir etti. İnandığın değerleri sana öğreten Büyüğünün tarif ettiği gibi yaşatmak için yaşadın ve yaşam kurtarmak için hayatını feda ettin. Eminim ki, bedenini terk eden o güzel ruhunu melekler hoş amedi ile karşılamıştır. Sen canından çok sevdiğin Efendiler efendisi Efendimize (sav) kavuştun. İnşallah bizler de senin geride bıraktığın başta değerli ailen olmak üzere emanetlerine sahip çıkabiliriz.