Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir sultan yaşarmış. En büyük özelliği açılım yapmak olduğundan ‘Açılımlar Kralı’ olarak adlandırılırmış. Ülkesinde açılım yapmadığı, kapağını kaldırmadığı konu kalmazmış. Yalnız bir sorun varmış; parça artıran usta gibi her açılımdan sonra bir şeyler dışarıda kalır ve kapanış eksiklerle olurmuş. Daha talihsizler ise çekiçle dalınan motor gibi darmadağın hale gelirmiş.
Şimdi ona kulak verip, hikayenin kalan kısmını birinci ağızdan dinleyelim:
Alevilik mi, hallederiz…
Kürt Sorunu? Bir projelik iş…
Romanlar? Bitmiş bilin…
Azınlık Hakları? Haftaya gel al abi…
Kadın Hakları? Çözmüştük ama hatırınız için bir kez daha çözelim…
Basın özgürlüğü? Çekeriz bir açılım, hem de muhalif soslu!
Adalet dağıtımı? Kurşun askerlerimizi saraylarda ağırlarız…
Açılım deyince herkesin aklına Kürtler geliyor. Haklılar zira en fazla onları aç-kapa yaptım. Biraz Artema reklamı gibi oldu, lakin hakikaten öyle. ‘Dağda silahlı PKK’lı görseniz arkanızı dönün’ talimatı verdiğim güvenlik güçlerine birkaç gün sonra şehirleri bombalattım. Sur gibi bir dünya mirasını yerle bir ettim. Kürt siyasetçilerle saraylarda kurdurduğum masayı yanlarına oturttuğum yardımcılarımla birlikte dağıttım. Kürtler aldatılmaya alışmış, garipsemediler; en büyük şoku bizimkiler yaşadı. Masaya tekmeyi vurunca öylece kalakaldılar. Hep o Selo’nun yüzünden; ‘seni başkan yaptırmayacağız’ deyince kendimi kaybetmişim.
Açılım konusunda ikinci şanslı grup Aleviler… Onları da birkaç kez heveslendirdim. Hatta bir defasında gönderdiğim elçi bile gerçekten çözeceğime öylesine inandı ki vazgeçtiğimde günlerce şoku atlatamadı. Şimdilerde tekrar eski mavi boncukları tavan arasından indirip tozunu aldırdım. Gerçi içlerinden bazıları sorun çıkarıyor; “biz folklorik unsur muyuz?” diye kafa karıştırıyor. Selo’ya yaptıklarımdan da ders almamışlar anlaşılan.
Kadınlar konusunda elim çok güçlü… Başörtüsüyle polis olup hemcinslerini coplama hakkı bile verdim. Daha ne yapayım. Kariyer yapacakları nasıl teşvik ettiğimi herkes görüyor. Konut yardımı vereceğim eşi vefat etmiş kadınlara üç çocuk şartı getirdim. Evde kariyer pardon çocuk yapsın diye çürük teğmenin eşini canlı yayında mahcup ettim. Daha ne yapayım! Geçenlerde Soma Madeni’nde eşini kaybeden bir kadın ‘acımızı satın alıyor ve bizim susmamızı bekliyor’ demiş. Selo’dan ders almayan birileri daha. Aslında fena yapacaktım ama yakında seçim var.
Yargı ve adaleti paket manyağı yaptım. Şahsımın canı sıkıldıkça paket açıklayıp rahatlıyorum. Benimle birlikte mafyalar, katiller, hırsızlar da mutlu oluyor. Ben mutlu insan seviyorum. En büyük paketi yargıç ve savcılar için açtım. Maaşa zam ve sicil affı yanında Saraylar yaptırdım. Gerçi Yargıtay’da biri biraz abartmış dinlenme odasında uygunsuz biçimde filan yakalanmış. ‘Yargıç cübbesinde düğme olmaz’ dediler, çıtçıt yaptırdık hem daha ucuza geldi. Ama bunu Hande’nin çıtçıtı ile karıştırmayın. O olay Aydın Bey’e kaça patladı bilmiyorum.
En son dediler, abi, gazeteciler çok şikayetçi; ‘bizim ne eksiğimiz var, Reis bize niye açılmıyor’. Anında onlara da bir açılım… “Gelsin şahsımı yakından görsünler, halkımla kucaklaşırken onları da öbür dizime oturtayım.” davetiyesi gönderdim. Bazıları ‘nikah için henüz hazır değilim, biraz zamana ihtiyacım var’ diye naz yaptı. Meslektaşları, evi basılıp ters kelepçeyle götürülürken nasıl bir lütufla karşı karşıya olduklarını anlamayan nadanlar da bulunuyor aralarında. Dua etsinler açılımım gelmiş. Yoksa Silivri’den iki hırsız koğuşunu daha boşaltmak bir kaç dakikamı alır.
Neyse aç-kapa şahsımda çok yoruldu. Manda yoğurdu üstü kestane balı atıştırıp biraz dinleneyim.
NOT: Bu hikayede anlatılan kişi ve olaylar tamamen kurgu olup yalancı gerçeklikle bir ilgisi yoktur. Gönül rahatlığı ile beğenebilir ve çevrenizde uykuya geçme problemi olanlarla paylaşabilirsiniz!