15 Temmuz’un ardından tutuklanan eski Danıştay üyesi Haşim Güney’in oğlu, 26 yaşındaki Nahit Emre Güney’in yakınları ve arkadaşları Serbestiyet’e konuştu.
Nahit Emre Güney’in babası Haşim Güney, 16 Temmuz 2016’da tutuklanmış ve Cemaat üyeliği suçlamasıyla 10 yıl ceza almıştı. Nahit Emre’nin cenazesine DEVA Partili Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ve HDP’li Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da katıldı. Gergerlioğlu, “Bu bilinçli bir tasfiye ve kırımın sonucu. Yüzlerce KHK’lı, insanlığa karşı suçlardan dolayı hayatını kaybetti. İnsanları bu kadar köşeye sıkıştırır çaresiz bırakırsanız hayat onlara çok anlamsız gelir. Çok üzgünüz” diye konuştu.
BABASININ HÜCREYE KONULMASI NAHİT EMRE’Yİ ÇOK ÜZDÜ
Tanıyanlar, Nahit Emre Güney’in içe kapanık biri olduğunu ve başarılı bir öğrenci olduğunu anlatıyor. Nahit Emre Güney, ilk yerleştiği üniversitede okula alışamadığını ve zorlandığını söylüyormuş arkadaşlarına.Babası 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanarak direkt hücreye konuluyor. Nahit Emre Güney, babasının tutuklanır tutuklanmaz hücreye alınması ve görüşlerin kısıtlı olması nedeniyle çok zorlanıyor. Hem sağlık sorunları hem de psikolojik sorunlar yaşamaya başlıyor. Doktoru, okulu bırakması gerektiğini söylüyor ancak annesi okula devam etmesi için ısrar ediyor. Bu dönemde psikolojik nedenlerden dolayı ağır ilaçlar kullanıyor.İlk önce İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydolan Nahit Emre Güney, daha sonra ayrılıp Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne geçiyor.
HAYATINI KAYBETMEDEN ÖNCE BİLGİSAYARINA BİR NOT BIRAKTI
Nahit Emre’nin hayatını kaybetmesinden önce bilgisayarına bir not bıraktığı ancak, bilgisayarı polis incelemesinde olduğu için notta neler yazdığına kimse ulaşamadı.Serbestiyet’e bilgi veren liseden arkadaşı N.B., Nahit Emre Güney’in okul hayatına adapte olamadığından bahsetti. Nahit Emre Güney, babası tutuklandığında arkadaşına attığı mesajda ne yapacağını bilemediğini anlatmış. N.B. şunları söyledi: ‘’Lise yıllarında başladı Nahit ile arkadaşlığımız. Çekimser ve naif tavrıyla tanıdım onu. Aslında ailelerimiz arasında eskiye dayanan bir ilişki varmış ama kader bizi lisede yeniden bir araya getirmişti. 5 yıl boyunca devam eden arkadaşlığımız derece yapmış olmasına rağmen yanlış tercihle aynı fakülteye girmemizden sonra daha da pekişmişti. O zaman tek sorun Nahit’in okula alışamamış olması iken, bizi büyük bir felaketin beklediğinden habersizdim.”
16 TEMMUZ GÜNÜ ATTIĞI MESAJI: BABAM TUTUKLANDI NE YAPACAĞIMI BİLMİYORUM
N.B., 15 Temmuz sonrası Nahit ile bir anısını paylaştı: “Nahit 16 Temmuz günü ’Babam tutuklandı ve ben ne yapacağımı bilmiyorum’ mesajı attı. Babasının tutuklanır tutuklanmaz hücreye alınması, görüşlerin kısıtlı olması, açık görüşe hasret kalması Nahitin günden güne çöküşünü hızlandırmıştı. Ailenin en büyük çocuğu olmasının getirdiği sorumlulukları onu gencecik bir delikanlının hayallerinden alıkoymuştu. Bazen her şeyin çok ağır geldiğini söyleyip bu sürecin bitip bitmeyeceğini benden duymak istediği zamanları hatırladıkça içim acıyor.’’
“BİR GECEDE LOJMANDAN ÇIKARDILAR, GİDECEK EVLERİ YOKTU”
Nahit’in aile yakınları ise Nahit ile ilgili şunları söylüyor: ‘’Bir gecede lojmandan çıkarıldılar. Gidecek evleri ve gelirleri yoktu. Yapracıkta yaşayan annesinin yeğeninin yanına sığındılar. Daha sonra da sürekli ev değiştirdiler. Ev hanımı olan annesi bir dershanede çalışmak zorunda kaldı. O zaman kardeşleri 11 ve 5 yaşındaydı. Nahit’in aileyi bu şekilde bırakıp İstanbul’a gitmesi, annesinin çok zor şartlarda Ankara Yapracık’tan Keskin’de hücrede olan babasına ziyarete gitmesi ona çok zor geldi. Psikolojik sorunları başladı.”
“YILLARCA KAZAN’DAKİ HASTANEDE TEDAVİ GÖRDÜ”
Psikolojik tedavi gören Nahit Emre’nin okulu bırakmak zorunda kaldığını kaydeden yakınları, “Yıllarca Kazan’daki hastanede tedavi gördü. Aşırı zayıfladı. Sonra İstanbul Hukuk Fakültesine tekrar başvuru yapıp kabul aldı. Doktorlar gitmesini önermemişler ancak gitmiş. Annesi şimdi gitmesine izin verdiği için kendini suçluyor.’’
“NAHİT HER GECE UYKUSUNDA SAYIKLARDI”
Baran Deniz Bağatur, Boğaziçi Üniversitesi’nde aynı yurdun aynı odasında kalıyordu Nahit ile. Bağatur, Nahit’in geceleri uyuyamadığını ve uykusunda sayıkladığını anlatıyor: ‘’Nahit’le 2016 senesinde Boğaziçi Üniversitesi Kilyos Sarıtepe Kampüsü yurdunda oda arkadaşıydık. Zeki, başarılı, fakat içine kapanık bir çocuktu. Bizden yaşça büyüktü. Daha evvel İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydolmuş, daha sonra orayı bırakıp Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne gelmişti (hatırladığım kadarıyla). Her haftasonu Yenibosna’ya yengesini görmeye giderdi, başka bir yakını olduğunu ondan işitmedim, ailesinden hiç bahsetmedi.
Çok çalışkandı, her gün yurdun çalışma salonunda ders çalışır, yemekhaneye gider, namaza gider ya da odasında dinlenirdi. Bir ara at binmeye merak salmıştı, okulun binicilik kulübüne girdi. Onun heyecanlandığını gördüğüm nadir meselelerden biri buydu. Genellikle hüzünlü bir yapısı vardı, bize pek derdini anlatmazdı.Nahit ilk dönem İngilizce hazırlık sınavını verip, bölüme geçti, biz bir dönem daha hazırlığa devam ettik. Daha sonra sadece bir kere okulun yemekhanesinde gördüm, bir daha da haber alamadım.Sessiz, sakin, bilgili, çalışkan, Müslüman, hüzünlü bir çocuktu. Babasını durumunu Nahit’in vefatından sonra öğrendim, keşke çekinmeseydi. Çekinecek, toplumdan soyutlanacak hale gelmeseydi de Nahit’le dertleşebilseydik. Keşke hazırlıktan sonra arayıp sorsaydık.Nahit, her gece uykusunda sayıklardı, konuşurdu, rahat uyuyamazdı.’’