Anayasa Mahkemesi (AYM) 06.01.2022 tarihinde Ayşe Ortak’ın bireysel başvurusunda KHK mağdurları lehine önemli bir ihlal kararı verdikten sonra 04.11.2022 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan E.2022/76 sayılı karar ile 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu’nun 4. Maddesinde yer alan ‘haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması’ ibaresini iptal ederek KHK ile kapatılan özel eğitim kurumu öğretmenleri için tekrar mesleklerini ifa edebilmelerinin yolunu açtı.
Ayşe Ortak kararı üzerine yaptığımız değerlendirmede bu kararın kitlesel insan hakları ihlallerinden doğan mağduriyetlerin giderilmesi anlamında çok önemli ve olumlu olduğunu dile getirerek kararın AYM’nin gerçek misyonunu hatırladığının işaret fişeği olmasını dilemiştik. AYM yeni kararı ile üzerinden altı yıl geçtikten sonra ve kısmen de olsa benzer durumdaki mağdurların haklarını uzun yargı süreçlerine gerek kalmadan elde etmelerine imkan sağlayan olumlu bir karar verdi.
Bahsedilen karar, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi’nin itiraz yolu ile önündeki davada uygulanan kuralı Anayasa’ya aykırı görerek başvurması üzerine açılan iptal davası sonucu verilmiştir.
Kısaca davanın nedeni olan somut olaylara değinecek olursak;
Bilindiği gibi Olağanüstü Hal döneminde (OHAL) çıkarılan 20.07.2016 tarihli 667 sayılı KHK ile yüzlerce okul, yurt, üniversite ve diğer kurumlar bir yargı kararı olmaksızın topluca kapatılarak öğretmenlerin çalışma izinleri Millî Eğitim Bakanlığı’nın 21.07.2016 tarihli ve 7783529 sayılı Genelgesi ile Valiliklerce iptal edilmiş ve bu durum Bakanlık’ın internet portalı MEBBİS’e “Cezası:667 sayılı KHK ile… kurumu kapatıldı ve … sayılı yazı” şeklinde işlenerek başka öğretim kurumlarında da öğretmen olarak çalışmaları, yani mesleklerini icra etmeleri tamamen engellenmişti. Kapatılan bu kurumların öğretmenleri bu nedenle ya işsiz kalmış veya gayr-ı resmi olarak çok düşük ücretler ile özel eğitim kurumlarında çalışmak zorunda kalmışlardır.
Ayşe Ortak başvurusunda mağduriyetleri gidermak amacı ile güçlü bir mesaj veren AYM, yeni kararı ile de bunu benzer durumdaki mağdurlara teşmil etmiştir.
AYM KARARI
Toplam 11 paragraftan oluşan ve normalde alışık olmadığımız kadar kısa olan AYM kararında Mahkeme, önceki kararlarına atıf ile kovuşturma durumunda iş sözleşmesinin askıya alınması gibi daha hafif tedbirler ile amaca ulaşılabilecekken mesleğe girmeyi tamamen engelleyen düzenlemeyi ölçülülük ilkesine aykırı bulmuştur. Kararda mevcut düzenleme için de önceki kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı ifade edilmiş, mevcut düzenlemeye yönelik ayrıca gerekçe verilmemiş ve detaya girilmemiştir. Adeta gerekçesiz bir gerekçeli karar yazmayı başarmış Mahkeme.
Esasen bize göre AYM’nin kabulünün aksine bu kural, (mesleği yapmayı engelleme) kanunilik şartlarını da taşımamakta ve meşru bir amacın da sınırlarını aşmaktadır. Ancak bu şartlarda AYM’nin bu kadarını söyleyebilmesini de olumlu karşılamak gerekir.
Kararın ilginç bir yönü ise 5580 sayılı Kanunun 4. Maddesindeki ‘haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması’ ibaresinin sadece aynı maddede geçen ‘personelinde’ ve ‘anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar’ ibareleri yönünden Anayasaya aykırı bulunmasıdır. Yani iptal edilen ibare, Kanun metninde kalmaya devam edecek ve diğer kişiler ve diğer suçlardan devam eden kovuşturmalar için uygulanabilecektir.
İptal edilen ibarelerin geçtiği Kanun maddesi şöyledir:
‘Özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucularının yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde; … bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası ya da affa uğramış olsa bile …, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, …işlenen suçlardan ceza almamış olması veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması, terör örgütlerine ya da Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaması şartı aranır.’
Dolayısı ile bu karar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan haklarında kovuşturma olduğu için çalışma ruhsatı alamayan, ancak haklarında bir hüküm verilmemiş öğretmenleri kapsamaktadır. Kapatılan özel eğitim kurumları’nın kurucu ve yöneticileri kapsama dahil olmadığı gibi, diğer suçlardan haklarında kovuşturma açılmış kişiler de bu iptal hükmünün kapsamında yer almamaktadır. Ayırca KHK ile terör örgütlerine mensup veya iltisakı olduğu gerekçesi ile ihraç edilen öğretmenler de bu iptal hükmünden doğrudan yararlanamayacaklarıdır.
Kararın bu şekilde verilmesinin nedeni, iptal talepli itiraz başvurusunun bir mahkeme aracılığı ile yapılması ve mahkemeler aracılığı ile kanunların iptaline yönelik incelemelerde AYM’nin yetkisinin derece mahkemesinde görülen davada uygulanacak kural ile sınırlı olmasıdır. Ne var ki AYM bu kuralı çok dar bir biçimde yorumlayarak iptal hükmünün daha geniş bir mağdur kitlesine teşmil edilmesini engellemiştir.
Normalde itiraz yolu ile gelen başvurularda AYM yapacağı inceleme için gerekli sınırlamayı ‘veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması‘ ibaresi ile yetinerek yapabilir ve bunu bir de diğer ibareler ile ilişkili olarak sınırlamayıp, ibarenin tamamen Kanun metninden çıkarılmasını sağlayabilirdi. Böyle yapılmış olsa kapatılan özel ğitim kurumları’nın kurucu ve yöneticileri ile diğer suçlardan dolayı haklarında kovuşturma olanlar da bu hükümden yararlanabilrdi. Ancak Mahkeme’nin bunu tercih etmediği anlaşılmaktadır.
Kararı yargı politikası açısından incelersek; bu kararın yargının tamamen siyasallaştığı bir ortamda ve son yıllardaki üye seçimi sonucu oluşan üye profili göz önünde bulundurulduğunda sadece AYM’nin kendi insiyatifi ile ve oy birliği ile alınması mümkün değildir. Daha önceki yazımızda bu kararın arkasında muhtemelen konjonktür değişimine bağlı bir yargı (hukuk) politikası değişikliğinin de olduğunu yazmıştık. Kararın tek adam/tek parti hükümeti ile varılan kapalı veya açık bir konsensüs sonucu alındığında şüphe bulunmamaktadır. Zira şüpheli darbe girişimi sonrası toplu hak ihlallerinin bir kısmı artık toplum vicdanını da rahatsız etmektedir. Özellikle beraat eden veya haklarında kovuşturma bulunmayanlar ile haklarında kovuşturma olsa dahi hüküm bulunmayanların ihraç edildikten sonra ayrıca mesleklerini de icra etmelerinin engellenmesinin yanlış olduğu hususunda bir kamuoyu oluşmuş görünmektedir. Toplum genel olarak her ne kadar iktidarın ‘FETÖ’ propagandasını kabullenmiş olsa da yukarıda değinilen konuda yanlış yapıldığını düşünmektedir.
İşin bu boyutunu bir kenara bırakarak karara döndüğümüzde, karardan yararlanmak isteyenler veya benzer mağduriyetleri yaşayanlar için yapılması gerekenleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Öncelikle benzer durumda olan yani haklarında bir ceza hükümü olmayan KHK ile kapatılan özel eğitim kurumu eski öğretmenleri mesleklerini yapmak istiyorlar ise başka özel eğitim kurumları ile sözleşme yapabilecek ve çalışabileceklerdir. Bunun için Özel Eğitim Kurumu Genel Müdürlüğü ve valiliklere dilekçe vererek haklarında MEBBİS üzerinde çalışma izni verilmeyeceğine dair karar/şerh olup olmadığını, var ise AYM kararına dayanarak bunun kaldırılmasını talep etmeleri yeterli olacaktır.
KHK ile kapatılan özel eğitim kurumu kurucu ve yöneticilerinin ise benzer şekilde bir kararı AYM’nin kendileri için de alması için bu mevzuda devam eden davalarda (mesleklerini yapmalarına izin verilmesi talepli) mahkemelerde yeni AYM kararını gerekçe göstererek itiraz yolu ile AYM’ye başvurmaları ve iptal hükmünün kendilerini de kapsayacak şekilde genişletilmesini bir dilekçe ile talep etmeleri gerekmektedir.
Yine diğer suçlardan haklarında kovuşturma devam edenlerin de aynı şekilde idari yargıda devam eden davalarda itiraz yoluna gidilmesi için aynı şekilde dilekçe vermelerini önerebiliriz.
Ayrıca (mensubiyet veya iltisak iddiasıyla) doğrudan KHK hükmüyle ihraç edilen ve mesleklerini özel eğitim kurumlarında ifa edebilmek için idari yargıda dava açanların da itiraz yolu ile aynı Kanun maddesinde geçen ‘terör örgütlerine ya da Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaması’ ibaresinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını mahkemelerden talep etmeleri uygun olacaktır.
Son olarak bu konuda dava süreçlerini tamamlayan ve iptal hükmü kapsamına girmeyen kişilerin ise AYM’ye bireysel başvurularda bulunarak hak arama yollarını sürdürmelerini tavsiye edebiliriz.
Kitlesel insan hakları ihlallerinden doğan mağduriyetlerin giderilmesi anlamında Ayşe Ortak kararının ardılı niteliğinde olan kararın devamının da gelmesini ümit ediyoruz. Tüm olumsuz yorumlara rağmen sıklıkla ifade ettiğimiz bir hususu tekrar ederek yazıya son verelim. Hak arama yollarının sabırla takip edilmesi halinde bu süreçlerin er ya da geç mağduriyetleri giderme potansiyeli vardır. Lütfen başkalarının durup dururken gelip size haklarınızı iade etmesini beklemeyiniz, bu konuda adım atarak haklarınızı arayınız.