CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, “Kendisine İçişleri Bakanı diyen, bizim ‘fotoroman Süleyman’ dediğimiz neredeyse yoldan geçen suçluyu bile tanıyıp onunla fotoğraf çektiren Süleyman Soylu ile derdimiz var” dedi.
CHP Parti Örgütü ve Örgüt Yönetiminden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı; CHP milletvekilleri, Parti Meclisi üyeleri, Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri, CHP Ankara İl Başkanı Ali Hikmet Akıllı ve CHP Ankara İl Başkanlığı yöneticileri ile Keçiören’de düzenlenen “CHP Üye Katılım Töreni’ne” katıldı.
“İktidara Giden Yol, Keçiören Buluşması; Bize Katılın” sloganıyla yapılan törende konuşan Oğuz Kaan Salıcı, partiye katılan 1000 yeni üyeye, “Hoş geldiniz” dedi.
Salıcı, yeni üyelere; “Bu mücadele zor bir mücadele. Bu mücadele, zor bir mücadele. Aramıza gelen, katılan değerli kardeşlerimize hoş geldiniz diyorum. Hangi siyasi partiden gelirse gelsin, CHP’nin programını, mücadelesini kabul eden benimseyen, Ben Kemal Kılıçdaroğlu’yla yürümek istiyorum diyen herkese kapımız açık” dedi.
Salıcı’nın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
SARAYDAN BAKINCA KEÇİÖREN’DE OKULLARIN ÖNÜNDE SATILAN UYUŞTURUCU GÖRÜNMÜYOR SAYIN ERDOĞAN
Hani diyor ya bazen Erdoğan, ‘Bu ülkede işsizlik mi var’ diyor. ‘İş beğenmiyor’ diyor. Sayın Erdoğan, az önce kürsüye gelen kardeşlerimizi gördün, duydun, maalesef onlar birkaç kişi değiller. Milyonlarca yurttaşımız ağır sorunlar altında yaşıyor. Yoksulluk, işsizlikle sınanıyor ve sen, bir zamanlar Keçiören’de oturan sen, artık sarayda yaşayan sen Keçiören’de bir zamanlar oturduğun komşuluk ettiğin, selamlaştığın insanların sorunlarından, meselelerinden uzaklaştın. Ankara’ya, Türkiye’ye saraydan bakıyorsun. Saraydan bakınca burası görünmüyor sayın Erdoğan. Saraydan bakınca Keçiören’in sokakları görünmüyor. Saraydan bakınca Keçiören’de okulların önünde satılan uyuşturucu görünmüyor sayın Erdoğan.
GENEL BAŞKANIMIZ, ‘UYUŞTURUCU OKULLARIN ÖNÜNDE TORBACILAR TARAFINDAN SATILABİLECEK BİR ÜRÜNE DÖNÜŞTÜ’ DEDİ
Genel Başkanımız, çok önemli bir konuya dikkat çekti. Uyuşturucudan bahsetti. Dedi ki ‘bu ülkede artık fiyatı çok ucuzlamış olan uyuşturucu satıyorlar, bizim gençlerimizi zehirliyorlar, adına da met diyorlar, kimi zaman bonzai diyorlar, kimi zaman başka bir şey söylüyorlar ama artık okulların önünde torbacılar tarafından satılabilecek bir ürüne dönüştü. Yaygınlaştı, buna dikkat çekmemiz lazım. Bundan kurtulmamız lazım, bu bizim gelecek nesillerimiz, var olan nüfusumuzu ciddi şekilde zehirleyen bu ülkeye uyuşturucu baronlarının gelmesine neden olan, bu ülkede mafya çatışmasına neden olan bir musibet. Türkiye’nin bundan kurtulması için iktidarın adım atması lazım’ dedi.
NEREDEYSE YOLDAN GEÇEN SUÇLUYU BİLE TANIYIP ONUNLA FOTOĞRAF ÇEKTİREN SÜLEYMAN SOYLU İLE DERDİMİZ VAR
Bizimkiler genelde muhalefet bir şey söylediğinde iktidar sanki öyle bir mesele yokmuş kendileri de sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi, ‘vay siz bayrağımıza laf söylediniz; siz jandarmamıza, polisimize laf söylediğiniz’ diye yaygara koparmaya başladılar. Ortada bu ülkeye şerefli bir şekilde hizmet eden jandarmaya, polisimize laf eden yok. Ama onların başında olan kendisine İçişleri Bakanı diyen, bizim ‘fotoroman Süleyman’ dediğimiz neredeyse yoldan geçen suçluyu bile tanıyıp onunla fotoğraf çektiren Süleyman Soylu ile derdimiz var, ona söylüyoruz. Hiç araya şerefiyle, namusuyla görev yapan üniformalı askerimizi, polisimizi katmayın. Biz sana doğrudan söylüyoruz. Senin bağlı olduğun yere söylüyoruz. Manzara çok açık.
Fotoroman Süleyman’dan talimat alan bir Emniyet Genel Müdürü var. Bunları söylediği için, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun aleyhinde dava açtılar (dava açılmasını istediler). Hem de gerekçeyi daha bir iki hafta önce çıkardıkları sansür yasası var, gerekçeyi de oraya dayandırarak… Dertleri ne? Bu sansür yasası çıkarken milletvekillerimiz parlamentoda önemli bir mücadele verdi. Dedik ki bu yasayı çıkarırsanız bu yasa muhalefeti, basını susturma yasası. Bu yasa yanlış yapanı değil, sen yanlış yapıyorsun diyeni tutuklama yasası. Bu yasa yürürlükte olduğu sürece bu ülkede sıkıntı bitmez, doğru söyleyenler dokuz köyden kovulur, onlarla ilgili işlem yapılır dedik. İşte en önemli uygulamalarından bir tanesi sayın Kemal Kılıçdaroğlu için geldi. O yasaya dayanarak talimat ile dava açtılar (dava açılmasını istediler).
MİLLET MASASI, HEPSİNİ BURNUNUZDAN FİTİL FİTİL GETİRENE KADAR DA ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEK
Emniyet Genel Müdürü, talimatla dava açtı. Kemal Kılıçdaroğlu, polisimiz için ek gösterge isteyen adam değil mi? Bunu yıllardan beri açık açık söyleyen, bunu zorlayan kişi değil mi? Peki Kemal Kılıçdaroğlu; polis intiharlarını gündeme getiren, bunun soruşturulmasını, araştırılmasını isteyen kişi değil mi? Peki Kemal Kılıçdaroğlu, Beşiktaş’taki terör saldırısında şehit olan, gazi olan, 15 Temmuz’da şehit olan, gazi olan kardeşlerimiz için toplanan paraların akıbetini soran kişi değil mi?
Siz; bu ülkeye, polis teşkilatına, şehitlerimize, gazilerimize bu şekilde hizmet eden, onlara sahip çıkan Kemal Kılıçdaroğlu’na dava açıyorsunuz. Ben de siz soruyorum. Kemal Kılıçdaroğlu bunları söylerken ‘fotoroman Süleyman’ ne yapıyordu? Ağzından 3600 ek göstergeyi duydunuz mu? Duymadınız. O şehitlere, gazilere toplanan paraların ailelerine eksiksiz verilmesi gerektiğini duydunuz mu? Duymadınız. Polisler intihar ediyor maalesef. Onların derdi nedir? Sıkıntısı nedir? Onunla ilgili bir kelam, bir çift söz duydunuz mu? Onun yaptığı tek iş, İçişleri Bakanlığı yapmak değil. Tek iş, bu ülkedeki suçlularla, mafyayla, uyuşturucu baronlarıyla gününü gün etmek. Biz buradan söylüyoruz. Bu iktidar sona erecek. Millet İttifakı, millet masası iktidar olacak ve sizin yapmış olduğunuz bu hukuksuz, bu ülkeyi zehirleyen uygulamalardan dolayı hepsini burnunuzdan fitil fitil getirene kadar da çalışmaya devam edecek.
HANİ DİYORLAR YA TÜRKİYE’DE MAFYAYLA, UYUŞTURUCUYLA İLGİLİ BİR SORUN YOK
Ülkede bir yandan uyuşturucu kullanımı artıyor. Her yere yayılıyor. Bir yandan da Türkiye’ye yeni mafya grupları geliyor. Türkiye’de zaten eskiden beri adını basından da okuduğumuz mafya babaları var. Bazen içeriye girerler, bazen çıkarlar. Bazen maalesef bazı siyasi parti liderleri onları ziyaret ederler. Onlara el uzatır ama bu ülke mafyayla bir mücadele verir. Hangi iktidar olursa olsun. AKP döneminde bizim ithal mafyalarımız da oluştu. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan, hani sığınmacılar geldi diyoruz ya sadece onlar gelmedi. Onlarla beraber mafya babaları da geldi. Baktılar ki burada kendilerine çok hoş görülü davranan bir İçişleri Bakanı var. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar, onlara olan hoşgörü hiç azalmıyor. Sürekli artıyor. Ben notlar getirdim. Çünkü, bu kadar mafyanın ismini aklımda tutabilecek değilim. Balkan mafyası, yakın zamanda Sırp suç örgütü lideri Vukotic, İstanbul’un göbeği Mecidiyeköy’de öldürüldü. Hani diyorlar ya Türkiye’de böyle bir sorun yok. Mafyayla, uyuşturucuyla ilgili bir sorun yok. Siz yalan söylüyorsunuz diyip dava açıyorlar.
SADECE BALKAN MAFYASI DEĞİL, BİR DE KAFKASLARDAN GELEN VAR
Ben size isim isim okuyayım. Sadece Balkan mafyası değil, bir de Kafkaslardan gelen var. Azerbaycanlı mafya lideri Elnur Gasimov, Ataşehir’de öldürülüyor. Gasimov, 6 yıl önce Beşiktaş’ta öldürülen mafya babası Caniyev’in adamı. Katilleri iki yıl önce Antalya’da öldürülen Azerbaycanlı Lotu Quli lakaplı Salifov’un adamları öldürüyor. Lotu Quli’nin adamı olan Ali Gamidov, 2013’te İstanbul Başakşehir’de öldürülüyor. Rusya’da cezaevinde olan Namık Salifov ve Azerbaycanlı mafya grubuyla Haziran 2014’te Edirne’de buluşuyor. Pazarlıklar sonuç vermiyor. Silahlı çatışma çıkıyor. Lotu Quli grubundan bir kişinin kalbinden vurduğu polis memuru Hüseyin İmra kardeşimiz, vefat ediyor, şehit oluyor. Bu davada, sadece katil ceza alıyor. O mafya grubunun içerisindeki kimse ceza almıyor. Bunların bağlantılarından dolayı Azerbaycanlı suç örgütleri, Türkiye’de cirit atmaya devam ediyor. En son 2018’de Lotu Quli İstanbul’da yakalanıyor. Azerbaycan’a gönderilmek isteniyor. Deport ediliyor, sonra tekrar Türkiye’ye geliyor. Süleyman Soylu’ya soruyorlar. Diyor ki ‘Deport ettim ama geri gelmiş’ diyor. Yani benim bir günahım yok, ben gönderdim kendisi geri gelmiş diyor. Ülkeyi, çetelerin mücadele ettiği, birbirleriyle kavga ettiği bir yer haline getiren CHP mi? Bizzat sizin iktidarınız. Bizzat Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı yaptığı dönem.
SAYIN SÜLEYMAN SOYLU ZANNETMESİN Kİ BİZ, ZİNDAŞTİ’Yİ UNUTUYORUZ
Lotu Quli adlı uyuşturucu baronu 19 Ağustos 2020 günü Antalya’da bir otelde Azerbaycanlı yakın koruması tarafından silahla vurulup öldürülüyor. Cenazesini Azerbaycan kabul etmiyor. Büyükçekmece’ye defnediliyor. Ona bir anıt mezar yapılıyor. Ocak 2021’de o anıt mezarın başında bir Azerbaycanlı, diğer bir Azerbaycanlıyı vuruyor. Yine bir hesaplaşma ortaya çıkıyor. İstanbul’un ortasında alışveriş merkezlerinde Gürcü ve İranlılar birbirileriyle çatışıyor. Bu çatışmalar sırasında seken kurşunlardan yaralanan, hayatını kaybeden vatandaşlarımız var. Sayın Süleyman Soylu zannetmesin ki biz, Zindaşti’yi unutuyoruz. Zindaşt’yi boy boy fotoğraflarda, televizyonlarda, gazetelerde rahmetli Burhan Kuzu’yla beraber görmeyen kalmadı. Nedense işin içine uyuşturucu girdiği zaman, baronlar, mafya girdiği zaman AKP’li birisi o fotoğrafın içinden çıkıyor. Çatışmalarda insanlarımız ölüyor. Yakın zamanda İstanbul’da Sultangazi’de bir restoranda çatışma çıkıyor. O iş yerinde çalışan 16 yaşındaki garson evladımız hayatını kaybediyor. Diyorlar ki bize, bunlar ispatlayın. İşte size ispat. Kral çıplak.
TÜRKİYE’DE UYUŞTURUCU, UCUZLAMIŞ DURUMDA… OKULLARIN ÖNÜNDE SATILIYOR
Türkiye’de uyuşturucu, ucuzlamış durumda. Çocuklarımızın alabileceği bir noktada, okulların önünde satılıyor. Çeteler, sokaklarda birbiriyle mücadele ediyor. İthal gelmiş olan mafya babaları, Türkiye’de cirit atıyor. Bunlar kimin zamanında oluyor? İkide bir ağzını açtığında bayraktan bahseden, hamaset yapan, kuru kaba milliyetçilik yapan Süleyman Soylu zamanında oluyor. Bize milliyetçilik yapmayın kardeşim. Biz, Bülent Ecevit’in çizgisinden geliyoruz. Kıbrıs fatihi Bülent Ecevit’in çizgisinden geliyoruz. Ne diyordu Bülent Ecevit? Biz, milliyetçiliğimizi Kıbrıs’ta Beşparmak dağlarına yazdık diyordu. Biz, milliyetçiliğimizi Afyon’da haşhaş tarlalarına yazdık diyordu. Biz, milliyetçiliğimizi Akdeniz’in serin sularına yazdık diyordu. Bizde öyle hamaset, boş laf yok. Biz, Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda ülkenin çıkarı için gereken neyse onu yaparız.