Doç. Dr. Şadi Aydın, “15 Temmuz sonrası KHK ile kapatılan üniversitemin kapısından içeri dahi sokmadılar. Bilgisayarım, dokümanlarım, arşivim ve kitaplarıma el konuldu. KHK rejimi devam ederken Türkiye’de akademinin düzelmesini beklemek safdillik olur. Bırakın akademiyi hiçbir kurum düzelmez.” dedi.
15 Temmuz sonrası kapatılan Konya Mevlana Üniversitesindeki arşiv ve bilimsel araştırmalarına da el konulduğunu söyleyen Doç. Dr. Şadi Aydın, sürgünde akademik hayatına devam ediyor. Almanya’da Georg-August Goettingen Üniversitesi’nde akademisyenlik yapan Aydın, Mevlana ve Mevlevilik üzerine araştırmalar yapıyor. Aydın, Türkiye’de makalesinin sansüre uğramasıyla ilgili Bold Medya’ya çarpıcı açıklamalar yaptı.
İRAN’DA ESKİ TÜRK EDEBİYATI DERSLERİ VERDİM
1975 yılında Gümüşhane’nin Şiran kazasına bağlı Seydibaba köyünde doğdum. İlk ve ortaöğrenimimi Giresun’da tamamladım. 1994 senesinde Ankara Üniversitesi, Fars Dili ve Edebiyatı bölümüne girdim. Bu bölümde okurken İran’a seyahatler gerçekleştirdim. İran coğrafyası, tarihi, edebiyatı, sanatı ve sineması hakkında okumalarımın yanı sıra akademik bilgimi de artırdım. 1998’de mezun olunca İstanbul Fatih Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde asistan olarak çalışmaya başladım. Aynı bölümde yüksek lisansımı bitirdim. 2001 yılında Türkmenistan Türkmen-Türk Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı okutmanı olarak görev aldım. 2002 yılında Tahran Üniversitesi, Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde doktoraya başladım ve 2004 yılında bitirdim. Doktora sürecinde Türkmenistan-İran arasında adeta mekik dokudum. 2005 yılında akademik çalışmalarda bulunmak üzere Tahran’a yerleştim. Tahran Allame Tabatabai Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Eski Türk Edebiyatı dersleri verdim. İran kütüphanelerinde araştırmalarda bulundum.
TRT FARSİ İÇİN ÇALIŞTIM, KANAL BİR TÜRLÜ KURULAMADI
2008 yılında Türkiye’ye döndüm ve Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu’nda TRT Kürdi’nin kuruluşunda bulundum ve bu kanalda yapımcı olarak çalıştım. TRT’de istihdam amacım TRT Farsi’nin kuruluşunda bulunmaktı ama her ne sebeptense bu kanal bir türlü kurulamadı. TRT Kürdi’de iki yıl çalıştıktan sonra TRT İstanbul Radyosu’na tayin oldum. Bir yıl sonra Konya Mevlana Üniversitesi’nden iş teklifi aldım ve 2011 yılında bu üniversitede öğretim üyesi olarak çalışmaya başladım. Mevlana Araştırmaları Merkezi’ni idare ettim. Bu araştırma merkezinde Mevlana ve Mevlevilik alanında onlarca kitap ve makale neşrinin yanında onlarca seminer, konferans ve bilimsel toplantılar düzenledim. Nihayet Temmuz 2016 tarihinde 667 sayılı hukuksuz kara(r)nameyle çalıştığım üniversite kapatıldı. İşsiz kaldım, iş aramak ve geçimimi temin etmek amacıyla yurt dışına çıktım. Bu süreçte çok farklı işlerle meşgul oldum fakat diğer taraftan da akademik faaliyetlerime bir şekilde devam ettim. Amerika Birleşik Devletleri, Balkanlar ve Yunanistan’da kendi alanımla ilgili serbest araştırmalarda bulundum. Bu süre zarfında çalışmalarımı zor da olsa yayımlama imkanı buldum.
MEVLANA’NIN OĞLU SULTAN VELED ARAŞTIRMAM TÜRKİYE’DE SANSÜRLENDİ
Akademik eğitime devam ediyor musunuz?
2016-2020 yılları arasında Balkanlar ve Yunanistan’da çeşitli ekonomik ve akademik faaliyetlerde bulunduktan sonra Alexander von Humboldt Vakfı’nın akademik araştırma bursuyla Avrupa’nın en eski üniversitelerinden birisi olan Georg-August Goettingen Üniversitesi’nde Mevlana ve Mevlevilik sahasında çalışmak üzere Almanya’ya geldim. Burada Mevlana Celaleddin Rumi’nin oğlu Sultan Veled’e ait sekiz yüzyıl öncesinde kaleme alınmış elyazması bir eser üzerine proje yaptım. Bu projeden ürettiğim bir makale Atatürk Üniversitesi’ne ait bir akademik dergi tarafından ayrımcılığa tabi tutularak sansürlendi ve karartıldı.
ZOR ZAMANLAR GEÇİRDİM, AKADEMİK ARŞİVİME EL KONULDU
Üniversiteniz KHK ile kapatıldıktan sonra neler yaşadınız?
İfade ettiğim gibi çalıştığım üniversite kapatıldıktan sonra iş aramak üzere yurt dışına çıktım. Zor zamanlar geçirdim ama akademik faaliyetlerden de geri kalmadım. Yurt dışına çıktığımda yanımda ne bilgisayarım ne de kitaplarım vardı. Bilgisayarım, dokümanlarım, arşivim ve şahsıma ait büyük bir kütüphaneye el konulduğu için çok zorluk çektim. Düşünebiliyor musunuz, onlarca kitap ve makalelerimden elimde bir numune bile yoktu. Türkiye’de bulunan el yazma eser kütüphanelerinden dijital bir eser istediğimde bu isteğim çok zor karşılanıyordu, hatta çoğu zaman karşılanmıyordu bile. Türkiye’de bulunan yardımsever dostlar vasıtasıyla bu eserleri elde edebiliyordum.
SİYASET VE YÖK’ÜN KILICI ÜNİVERSİTELERİN TEPESİNDE SALLANIYOR
Türkiye ve Avrupa üniversitelerini bilim açısından karşılaştırabilir misiniz?
Maalesef, Türkiye’de bulunan üniversitelerin çoğu artık bilim üretmiyor. Üniversiteler kısır bir döngünün içerisinde. Yönetim problemleri var, yeterli akademik personelden yoksun haldeler. Dünya bilim literatürüne katkıda bulunmaktan uzaklar. Daha önce Türkiye’den bazı üniversiteler dünya sıralamasında ön sıralarda bulunurken bugün esameleri bile okunmuyor. Türkiye’de bilim ve üniversiteler özgür değil. Siyaset ve onun gölgesi olan YÖK’ün kılıcı üniversitelerin tepesinde sallanıyor. Avrupa’daki üniversiteler özgür, dinamik, rekabetçi, şeffaf ve verimli.. Ayrımcılık, ötekileştirme, kayırma, sansür, karartma, demokrasi dışılık, haksızlık ve hukuksuzluk Avrupa üniversitelerinden içeriye adım atamaz.
Uzmanlığınızla ilgili hangi akademik çalışmalarınız var?
Benim uzmanlık alanım; Fars dili ve edebiyatı, İran coğrafyası ve tarihi, tasavvuf tarihi, Mevlana ve Mevlevilik, Osmanlıca, Klasik Türk edebiyatı tarihi. Çeyrek asrı aşkındır bu alanlarda çalışıyorum. Uzmanlık sahamla ilgili Türkçe ve Farsça onlarca kitap ve makale yayımladım. Çalışmalarımı merak edenler küçük bir gayretle bunlara ulaşabilirler.
15 TEMMUZ SONRASI ÜNİVERSİTENİN KAPISINDAN İÇERİ SOKMADILAR
Türkiye’deki akademik çalışmalarınızın engellendiğini açıkladınız. Ne tür engellerle karşılaştınız?
15 Temmuz sonrası üniversitemiz KHK ile hukuksuzca kapatıldıktan sonra şahsi eşyalarımı almak için üniversiteye gittim ancak elim boş döndüm. Üniversite kapısından içeri dahi giremedim. Bütün akademik çalışmalarım, projelerim, arşivim ve kitaplarım binanın içinde kaldı. Mevlana Üniversitesi daha sonra Selçuk Üniversitesi’ne devredildi. Selçuk Üniversitesi rektörlüğüne defalarca yazı yazmama rağmen hiçbir cevap ve sonuç alamadım.
HAKEM ONAYLI MAKALEME SANSÜR UYGULADILAR
Öğrendiğim kadarıyla akademik makale üretmeye devam ediyorsunuz…
Yurtdışına çıktıktan sonra akademik çalışmalara devam ettim ve bazı eserlerim Türkiye’de özel yayınevleri tarafından basıldı. Bazı makalelerim ve çalışmalarım ise önyargı ve ayrımcılığın kurbanı oldu. Kimisi daha editör aşamasında reddedildi kimisinin ise değerlendirme süreci keyfi olarak uzatıldı. En son yaşadığım hadise artık bu kadarı da olmaz türünden bir ayrımcılık, yok sayma, sansür ve karartma örneği… Benzerleri ancak ortaçağda ve diktatörlüklerde görülen bir olay: Almanya’da üzerinde çalıştığım projeden bazı makaleler ürettim ve birisini de değerlendirme ve yayım için Atatürk Üniversitesi’nin akademik bir dergisi olan A Journal of Iranology Studies (Doğu Esintileri)’ne gönderdim. Elbette bu işlemi Tübitak Ulakbim çatısı altında faaliyet gösteren bir platform olan DergiPark üzerinden gerçekleştirdim. Makalem dergi editörü tarafından değerlendirilmek üzere tarafsız hakemlere gönderildi ve bir müddet sonra hakemlerin olumlu değerlendirmeleri sonucu editör tarafından yayımlanması kabul edildi. Nihayet makalem derginin Eylül 2022, 17. sayısında birinci makale olarak yayımlandı. Aradan birkaç gün geçtikten sonra makalemin linkine ulaşım sağlanamadığını farkettim ve editörlere durumu aktardım. Fakat editörlerden hiçbir yanıt alamadım. Daha sonra bana haber verilmeden ve hiçbir açıklamada bulunulmadan makalemin dergiden çıkarıldığını ve derginin yeniden dizildiğini gördüm. Bu ayrımcılık, ölü sayma, karartma ve hukuksuzluk sosyal medyada duyulunca dergi editörlüğü Tübitak DergiPark makale platformu üzerinden makaleme verilen kabul onayının sehven verildiğini içeren bir e-mail gönderdi. Bu elbette kabul edilemez basit bir ‘Alicengiz’ oyunundan başka birşey değildi. Zira makalemi değerlendiren her iki hakemin olumlu raporu ve editörün yayım onayı benim elimdeydi. KHK’lıları yok sayma, onları soykırıma tabi tutma ameliyesi olan bu tür hukuksuz ve insanlık dışı muameleler Türkiye akademisinin ve üniversite camiasının utancıdır. Ümit ederim, gün gelir bizim üniversitelerimizin de yolu insanlık, bilim, özgürlük, demokrasi ve hukukla kesişir.
KHK REJİMİ DEVAM EDERKEN HİÇBİR KURUM DÜZELMEZ
KHK rejiminin devam ettiği Türkiye’de akademi düzelir mi?
KHK rejiminin devam ettiği Türkiye’de akademinin düzelmesini beklemek safdillik olur. Bırakın akademiyi bu rejimle Türkiye’de yıkılan ve yerle bir olan hiçbir kurum düzelmez. Tarihte eşine nadir rastlanan bir rejim bu.. Yaratıcılarının kıyamete kadar lanetle anılacağı bir rejim…ORHAN KAYA | BOLD ÖZEL