Türkiye’de 15 Temmuz Kumpas Darbesi sırasında mavi otobüslere bindirilerek, Boğaz Köprüsü’ne götürülen ve burada linç edilerek şehit edilen Harbiyeli Murat Tekin’in hayatı, Zulüm Rejimi’nde #YitenCanlar Belgeseller serisinde bugün yayına girdi.
15 Temmuz, kumpas darbe girişimi sırasında Harp Okulu’ndan alınarak farklı yerlere bırakılan askeri öğrencilerden Murat Tekin’in annesi Şevkiye Tekin, oğlunu anlatırken, devre arkadaşları ise; nasıl linç edildiklerini aktarıyor. Metin Yazarlığını Anne Şevkiye Tekin’in, editörlüğünü Enes Cansever’in yaptığı Harbiyeli Murat’ın belgeselinde, Boğaziçi Köprüsü’nde vahşice katledilmeden önce, ailesiyle yaşadığı önemli hatıralar yer alıyor. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde, AKP ve Erdoğan rejiminin kurguladığı darbe sürecinde suçsuz ve günahsız insanların çeşitli tuzaklarla hayatından olanların yaşadıklarını hatırlatma amacını taşıyor.Murat Tekin, Darbe Kurgusunda, Mavi Otobüslerle Boğaz Köprüsü’ne götürülenler arasındaydı. Kumpasçı komutanların; “Canlı bomba var” diyerek halka ateş açmalarını istedikleri, ancak onun, silahını bırakıp, halkın arasına girdiği belirtildi.
MURAT: ‘ANNECİĞİM BEN BU KAPIYA ŞEHİT OLARAK GELECEĞİM, KENDİNİ HAZIRLA’
Murat, tanınmaz halde bulundu. Tırnağındaki izden teşhis edebildiklerini söyleyen annesi Şevkiye Hanım, yavrusunu uzun arayıştan sonra 11. gün Adli Tıp Morgunda, tanınmaz halde bulduklarını belirtti. Anne Şevkiye Tekin’in, oğluyla en son 13 Temmuz’da görüştüğü ve duyduğu son sözlerin şunlar olduğunu söyledi “Anne yarın gemiyle Yalova’ya, yaz kampına gidiyoruz. Telefonum kapalı olursa merak etme.”
Uzun arayıştan sonra Murat’ı tırnağındaki izinden teşhis edebildiklerini söyleyen Tekin:” Murat bize en son Ramazan Bayramı tatilinde gelmişti. Öncesinde uçuş eğitimine gitmişti. Bayramın ikinci günüydü, oturmuştuk. Ben mutfakta yemekle uğraşırken konuşmaya başladı. Şehitlikten, hayattan bahsederken ‘Anneciğim, bir gün ben bu kapıya şehit olarak geleceğim. Kendini hazırla.’ dedi. Ben de o zaman “Annecim Allah şehit olmayı nasip etsin tabii ama ileriki zamanlarda inşallah” dedim. Mesleğini eline al, gelinim olsun, torunlarım olsun, ondan sonra Allah’ım doğru zamanda şehitliği nasip etsin.” dedim. Böyle konuşmuştuk. Bir de otururken stresten sol başparmağının ortasını oymuştu, hafif iltihaplanma olmuştu. “Anneciğim, neden böyle yapıyorsun. Eğitime gideceksin zorlanırsın oralarda. İltihap kapar.” dedim. O da “Anne bu benim stres topum” dedi. “Ben sana top alayım onunla stres at. Neden kendine zarar veriyorsun?” dedim. “Anne neden öyle diyorsun? Ben uçuş eğitimlerine gidiyorum. Uçuş esnasında uçak düşebilir. Ben bu mesleği Peygamber Ocağı bildiğimizden, askeri okulu seçtim. Biz burada şehit olacağız, dedi. “Ben uçakta öldüğüm zaman bütün bir halde mi geleceğim? Parçalanmış halde cesedim gelecek, belki beni teşhis edemeyeceksiniz belki beni tırnağımdan tanıyacaksınız anne. Bunda da var bir hayır.” dedi. Ben “Yine de zarar verme annecim kendine” dedim. Dediği gibi, bu 15 Temmuz olaylarında 10 gün aradan sonra 11. gün adli tıpta tanınmaz halde bulduk Murat’ı. Kendi söylediği gibi tırnağındaki izden tanıdık yavrumuzu, ancak öyle teşhis edebildik.”dedi.
ANNECİĞİM ŞEHİT OLDUĞUMDA BURAYA GÖMÜLMEK İSTERİM
Konuştuktan sonra da tekrar stres oldu, “Anne gel seni bir gezmeye götüreyim, istediğin bir yer var mı? Bayramda hep evdesin. Gel bir değişiklik olsun.” dedi. Annemin mezarı arabayla yarım saat uzaklıkta, gidemiyordum. “Annecim, anneannenin mezarına gidemiyorum, götürebilirsen oraya götür beni.” dedim. Tamam annecim dedi, kuzenlerimle hep birlikte ziyarete gittik. Gittiğimizde “Annecim üzülme ben bundan sonra her izne geldiğimde, seni anneanneme ziyarete getireceğim.” dedi. Annemin mezarının karşısı da yeşillik bir alandı, mezar yapılmamıştı oraya. Yeşil alanın arka kısmında büyük barış anıtı levhaları var. “Anne burası ne kadar güzel bir yer tam yüksek yeşil bir alan, karşıda barış anıtı var, şehit olursam buraya gömülmek isterim.” diye espri yaptı. Şehit olduktan sonra onu bulduk, buraya getirilmesini istedim, tam dediği yere gömüldü. Şu anda barış anıtının, anneannesinin karşısındaki yeşil alanda. Yavrumu her ziyarete gittiğimde annemi de ziyaret ediyorum. Böyle anılarımız var…
DİYANET CAMİLERDE SALA VERDİRMEDİ, CENAZE NAMAZI KILDIRILMADI:
Öte yandan anne Tekin, darbe gecesi provokatör ve oradakilerin, şişler, sopalar ve demir çubuklarla vahşice şehit edilen Tekin için, Diyanet’in talimatıyla Osmangazi’deki camilerin salasını vermediğini, imamların ise namazını kıldırmadığını söyledi. Oğlunun acısını yaşayamadıklarını belirterek, kendilerini asıl yaralayan noktanın, Murat Tekin’in cenazesinin camiye kabul edilmemesi, Osmangazi’deki camilerin salasını vermemesi olduğunu vurguladı. Anne Şevkiye; “Çocuğum mezarında rahat değil, eminim. Biz de burada rahat değiliz. İsteğimiz, gerçeğin bir an önce ortaya çıkarılması”
13 YAŞINDA DEVLETE TESLİM ETTİK, CENAZESİNİ ALDIK
Ahlak bakımından da ben razıydım. Rabbim de razı olsun. Bence inşallah ki razı ki, onu en güzel şekilde aldı. Saygılı, efendi, dürüsttü. Hiç kalbimizi kırmadı. Zaten 13 yaşında devletin okuluna teslim ettik. Misafir gibi gidip geliyordu. Çocukluğuna, gençliğine doymadı. Hiçbir günaha, harama bulaşmamıştı. Dünyaya sabi bir çocuk gibi geldi ve sabi bir çocuk gibi gitti. Yüzü gibi ahlakı da çok güzeldi. Allah, bütün insanlara benim evladım gibi güzel ahlaklı evlat nasip etsin. Biz çok razıydık o da bizden razıdır inşallah. Bizim hakkımız ona helal, onun da bize helaldir inşallah. Efendiydi, dürüsttü, yalanı sevmezdi, her zaman doğrunun yanındaydı. Çok efendiydi çok düzgündü. Mahallede komşularımıza karşı da çok yardımseverdi, saygılıydı hatırlarını sorardı. Her yönden iyi bir insandı. ZAFER POLAT-SYDNEY