Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, tahliye edilmeyen ağır hasta tutuklu ve hükümlülerin sorumluluğunun Adli Tıp’ta olduğunu savundu.
Bozdağ, “Biz her defasında bu sürecin sağlıklı ve hastaların lehine olması için gerekeni yapıyoruz ve yapmak için de çırpınıyoruz adeta. Ama Adli Tıp Kurumu’ndan ‘Cezaevinde kalamaz’ raporu çıkmayınca savcının ya da cezaevi idaresinin yapacağı bir şey yok. Kanser hastasına ‘cezaevinde kalabilir’ raporu veriyorlar. Benim içim sızlıyor. Bugün Adli Tıp Kurumu üzerinde bu konuları özellikle anlatmak istiyorum ki; kamuoyu önünde de bunu ifade etmek istedim. Adli Tıp Kurumu’nun da umarım bundan sonra hassasiyetleri daha üst düzeyde olur.” dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kanal 7 canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 28 Şubat davası kapsamında tutuklu bulunan emekli Korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde 85 yaşında hayatını kaybetmesinin ardından Adalet Bakanlığına yöneltilen eleştirilerle ilgili soru üzerine Bozdağ, genel olarak hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili Adli Tıp’ı suçladı.
Kendilerinin bu konuda Adli Tıp Kurumu yetkililerini defalarca çağırıp uyardığını, taktir haklarının hastalardan yana kullanılması için telkinde bulunduklarını savunan Bozdağ, “Bu konuda hassasiyet gösterilmesini ve taktir haklarının bu noktada hasta hükümlü lehine kullanılması gerektiğini hep söyledim. Baktım olmuyor, olmadı da; bakan olduktan sonra yaptıklarımı söylüyorum. Bunun üzerine bakanlık olarak çalışma başlattık. Önümüzdeki günlerde bir genelge yayınlayacağız. Adli Tıp Kurumu’nu olması gereken sınırlara çekeceğiz.” dedi.
Bekir Bozdağ’ın konuyla ilgili açıklamaları şöyle:
- Hasta hükümlüler, tutuklularla ilgili insani bir hassasiyet gösteriyor vatandaşlarımız. Ben hepsine katılıyorum. Burada insani hassasiyeti en üst seviyede tutmamız lazım. Bunun içinde geçmişte biz cezaevinde tek başına hayatını devam ettiremeyecek durumda olan hükümlülerin Adli Tıp Kurumu tarafından da bu durum tespit edilmesi halinde cezalarının infazının ertelenmesine imkan veren bir düzenleme yaptık.
- Bundan istifade eden hükümlülerden insanlar oldu. Ama istifade etmeyen de pek çok insan oldu. İstifade edememelerinin sebebi Adli Tıp Kurumu’nun bu konuda verdiği raporlardır. Adli Tıp Kurumu, gidiyor inceliyor, değerlendiriyor ve bu konularda tek başına hayatını devam ettirebilir yahut da şöyle bir sağlık tesisinde olursa cezaevinde kalabilir şeklinde raporlar veriyor.
YETKİLİYİ ÇAĞIRDIM, ‘İNSANLAR BU DURUMDAN RAHATSIZ’ DEDİM
- Bu olaylarla ilgili ben Adli Tıp Kurumu başkanını çağırdım, konuştum. Bütün hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili. Dedim ki, ‘bakın burada insani bir durum var, hasta insanlar var. Bunlarla ilgili Adli Tıp Kurumu’nun değerlendirmelerini bu insani durumu da gözeterek yapmasında fayda var. Kamuoyu bundan çok rahatsız.
- Bu konuda taktir Adli Tıp Kurumu’nun vereceği raporla ortaya çıkıyor. Adli Tıp Kurumu rapor vermediği taktirde cezaevi yönetiminin ve infaz savcısının yapabileceği hiç birşey yok. Adli Tıp Kurumu’nun ilgili ihtisas dairesi başkanını çağırdım. Onla da konuştum. Dedim ki, ‘bu konu çok önemli. İnsanlar hasta ve bunlara ilişkin konularda bir hassasiyete ihtiyaç var.’ Hassasiyet gösterilmesini ve taktir haklarının bu noktada hasta hükümlü lehine kullanılması gerektiğini hep söyledim.
GENELGE ÇIKARIYORUZ
- Baktım olmuyor, olmadı da; bakan olduktan sonra yaptıklarımı söylüyorum. Kamuoyuna şunu açıkladım; hasta tutuklu ve hükümlüler için daha insani bir uygulamayı nasıl hayata geçirebiliriz, bunun için biz bakanlık olarak çalışmaya başladık dedik. Ve bir çalışma başlattık.
- Önümüzdeki günlerde bu konuda da bir formül kamuoyuyla paylaşma imkanımız olacaktır. Şu anda henüz mutabık kaldığımız bir formül oluşmadı. Çünkü çok değişik görüşler var.
CUMHURBAŞKANIMIZ VURAL AVAR’I ‘AFFETMEK’ İSTEDİ ANCAK BAŞVURU OLMADI
- Sayın Cumhurbaşkanı’mız, Vural Avar ile ilgili özel af yetkisini kullanmak istediğini bana söyledi ve süreci başlatmamızı da istedi. Biz merhum Avar’a bu dileği ilettik. Sürecin başlaması için müracaat etmesi gerekiyordu fakat başlangıçta müracaat etmedi. Rahmetli oluşundan çok az bir süre önce müracaat oldu. Hemen işlemleri başlattık, işlemler sürdürürken rahmete kavuştu. Sayın Cumhurbaşkanı’mız, bundan üç ay önce talimat verdi. Görevli arkadaşlarımız kendilerine ilettiler bunu.
- Her defasında Adli Tıp’ın raporu grekiyor. Maalsef Adli Tıp’tan bu yönde olumlu raporlar çıkmadı. O yüzden bizim Adli Tıp’la ilgili bir iç genelgemiz var. Önümüzdeki günlerde o genelgeyi yürürlüğe koyacağız. Çünkü Adli Tıp adeta Cumhurbaşkanımızın özel af yetkisini kendi kullanan bir uygulaması var. 104’ün kapsamına girer, girmez diye bir değerlendirme yapıyor.
KANSER HASTASI İÇİN ‘CEZAEVİNDE KALABİLİR’ RAPORU GELİYOR, İÇİM SIZLIYOR
- Halbu ki bu taktir yetkisi Cumhurbaşkanına ait. Adli Tıp’ın yapması gereken şey, sürekli hastalık, kocamışlık ya da engellilik hallerinden biri ya da bir kaçı var mı bunun teşhisini içeren bir rapor vermesi gerekiyor. Ama bunu yapmıyor, 104. madde kapsamına girer, girmez diye rapor veriyor. Bu hafta o iç genelgeyi yayınlayacağız.
- Adli Tıp Kurumu’nu kanundaki yetki sınırına çekiyor bu genelge. Hükümet olarak bu konudaki taktirin hastalar lehine kullanılmasının çok doğru olduğuna inaniyoruz. Diyelim ki içeride kanser tedavisi gören birisi var. Adli Tıp Kurumu’ndan rapor geliyor, ‘bu tek başına hayatını devam ettirebilir’ diye.
- Benim içim sızlıyor. Ben bundan rahatsızım. Buradan çok net söylüyorum. Kendi kendini, hayatını idame ettiremeyecek insanlar var. Pantolonunu çıkarıp giymekte zorlanan insanlar var. Ama ‘içeride kalabilir’ diye rapor geliyor. Ben de çağırıp soruyorum, ya bu insanlar nasıl içeride kalacak?
KAMUOYU BİLSİN İSTİYORUM; SORUMLULUK ADLİ TIP’TA
- Bugün Adli Tıp Kurumu üzerinde bu konuları özellikle ifade etmek istiyorum ki kamuoyu önünde de bunu ifade etmek istedim. Onlar umarım bundan sonra hassasiyetleri daha üst düzeyde olur.
- Herkese eşit uygulanmalı bu taktir yetkisi. Kişilerden bağımsız. Biz her defasında bu sürecin hastaların lehine olması için gerekeni yapıyoruz ve yapmak için de çırpınıyoruz adeta. Ama rapor çıkmayınca savcının yapacağı bir şey yok. Cezaevi idaresinin yapacağı bir şey yok.